11. Hukuk Dairesi 2012/8898 E. , 2014/858 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2012
NUMARASI : 2012/152-2012/141
Taraflar arasında görülen davada İzmir 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13.04.2012 tarih ve 2012/152-2012/141 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.01.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. G. Ş. ile davalı vekili Av. K.. K.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi A. D. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 16/07/2008 tarihli “hisse satışı ve sulh sözleşmesi” akdedildiğini, böylelikle müvekkilinin ortaklarının D. Gurubundaki hisselerinin tamamını davalı şirketin ortağı Akın D.’a sattıklarını, davalı şirket adına kayıtlı “D.” markasının kullanım hakkını davalı şirkete bıraktıklarını, aralarındaki tüm davalardan da feragat etmeyi, ayrıca sözleşmenin 3.15. maddesinin 2. paragrafında yanların birbirlerine herhangi bir isnat ve ithamda bulunmayacaklarını ve bu amaçla yargı yoluna başvurmayacaklarını, aksi halde 3.000.000 USD"lik cezai şart ödenmesini taahhüt ettiklerini, buna rağmen davalının tescilli D. markası ile iltibas ve tecavüz yaratacak şekilde “Ö. A. D.” marka ürünlerinin piyasaya sürüldüğü iddiası ile delil tespitleri taleplerinde bulunduğunu, bu şekilde müvekkilinin müşterisi olan iş yerlerinde tespitler yapıldığını, ancak “D.” ibareli hiçbir ürünün bulunamadığını, müvekkili şirketin de mahkeme aracılığıyla kendi tesislerinde keşif yaptırdığını, “D.” markasını taşıyan herhangi bir ürün, ambalaj veya kalıplara rastlanmadığını tespit ettirdiğini, davalının asılsız ithamlarla ve mahkemelere verdiği dilekçeler ile sözleşmedeki şartı ihlal ettiğini ileri sürerek, sözleşmenin 3.15. maddesi uyarınca 3.000.000 USD"den şimdilik 10.000. USD’lik kısmının (15.960 TL) temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, aktif husumet yokluğu, derdestlik ve esas yönünden davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, tarafların sözleşmenin imzacıları arasında yer aldığı, derdestlik itirazına konu davanın haksız rekabete, işbu davanın cezai şart istemine ilişkin olduğundan derdestlik itirazının yerinde bulunmadığı, delil tespitinin, varlığı ya da yokluğu hukuki sonuçlar doğuracak olaylar için yapılan ve ileride açılacak dava için güvence sağlayan bir koruma tedbiri olduğu, delil tespiti yapılmasının önceden bir sözleşme ile engellenemeyeceği, böyle bir sözleşmenin veya şartın, hak arama özgürlüğüne ve hakkının özüne aykırı olacağı, delil tespitinin kendi başına temel bir yargı hakkı olduğu ve sebepsiz bir itham veya karalama olarak değerlendirilemeyeceği, tespitin çok sayıda olmasının da davacının bir üretici olarak ürünlerini çeşitli illere ve iş yerlerine dağıtmasından kaynaklandığı, dolayısıyla kötü niyetli bir eylem olarak değerlendirilemeyeceği, bununla birlikte sözleşmenin 3.15 maddesindeki şartta, yanların bir takım mevcut çekişmelerini tasfiye edip artık birbirlerini itham etmeyeceklerini taahhüt ettikleri, diğer bir deyimle olumsuz edimin aynı maddenin 1. paragrafındaki uzlaşmanın çerçevesinde yorumlanması gerektiği, yoksa ileriye dönük olası haksız rekabet veya marka ihlali eylemlerinin sözleşme ile şimdiden hoş görülmesi veya ihlallere karşı çıkılmaması gibi bir taahhütte bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, “D.” markasının davacı şirket tarafından üretilen ürün ve ambalajlarda kullanıldığı iddiasıyla davacı şirketten mal satın alan firmaların iş yerlerinde, davalı şirket tarafından yaptırılan tespitlerin, davacının ticari itibarını zedeleyici nitelikte olup bu durumun taraflar arasındaki “Hisse Satış ve Sulh Sözleşmesinin” 3.15. maddesine aykırılık teşkil ettiği ve aynı madde uyarınca cezai şartın tahsilini gerektirdiği iddiasına dayalı, cezai şart bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davalı ise davacının anılan sözleşmenin 3.13. maddesindeki yükümlülüğüne aykırı davranarak, “D.” markalı ürünleri üretip satmaya devam ettiğini, delil tespitlerinin bu nedenle yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Bu durumda davadaki uyuşmazlığın temel noktası, “D.” ibaresinin marka ve tasarım olarak kullanılıp kullanılmadığı ve kullanılmış ise bu kullanım şeklinin anılan madde ve sözleşmeye aykırılık oluşturup oluşturmadığının tespitine ilişkindir. Dolayısıyla davanın, bu tür davalara bakmakla görevli ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi"nde görülmesi gerekmektedir.
O halde mahkemece, taraflar arasındaki hisse satım ve sulh anlaşmasının “D.” markasının kullanımına dair hükmüne aykırılık iddiasına dayalı uyuşmazlığın niteliği gereği, davada görevli mahkemenin, bu tür uyuşmazlıklara bakmakla görevli ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde uyuşmazlığın esasına girilerek hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin uyuşmazlığın esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.