11. Hukuk Dairesi 2013/8853 E. , 2013/23428 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 32. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18.12.2012 tarih ve 2011/97-2012/236 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili ve davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 1965 yılından beri sözlü anlaşmalarına istinaden davalının Türkiye" de mümessilliğini yaptığını, 11 Aralık 1984" te ise davalının imal ettiği makineleri Türkiye" de satışını geliştirmek üzere münhasır acentelik sözleşmesi yaptıklarını, ancak davalının anlaşmayı takip eden tarihlerde müvekkilini devre dışı bırakarak ve müvekkiline bilgi vermeksizin Türkiye piyasasına doğrudan satış yaptıklarını, yapılan satış miktarını öğrenmek için 3 Temmuz 2006 tarihinde ihtar gönderdiklerini ancak sonuçsuz kaldığını, komisyon alacağı için Türk mahkemelerinde İtalyan Yasasına göre dava açmak zorunda kaldıklarını, ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 EURO alacağın müvekkilinin komisyona hak kazandığı tarihten itibaren ticari faizi ile tahsilini, talep ve dava etmiş, davacı vekili 07.12.2009 tarihli dilekçesi ile Türk Hukukunun uygulanmasını istemiş, 12.11.2012 tarihli ıslah dilekçei ile toplam 1.201.898,17 TL alacağın temerrüt faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, müvekkili ile davalı arasında hiçbir zaman münhasır acentelik sözleşmesi akdedilmediğini, yıllar sonra talepte bulunduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, İtalyan Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı GIANFRANCO BONINO hakkında açılan davanın sözleşmeye taraf olmadığından husumetten reddi gerektiğini, davalının Türkiye"de doğrudan satış yaparak davacıyı devre dışı bıraktığı ve acenteye TTK"nun 128. maddesi uyarınca hak ettiği ücreti ödemesi gerektiği, TTK"nun 128/f2" deki yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalının zamanaşımı savunması yapmasının MK. 2. ve TTK. 20. maddelerine aykırılık oluşturabileceği, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarın ise BK"nun 126. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtiği gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak 10.000 EURO"nun temerrüt tarihi olan 22.05.2008 tarihinden itibaren 3095 s. Yasa"nın 4 A maddesi gereğince kamu bankalarının 1 yıllık euro mevduatına uyguladıkları en yüksek mevduat faizi ile fiili ödeme veya tahsil anındaki TL karşılığının davalı şirketten tahsiline, diğer davalı hakkındaki davanın husumetten reddine, ıslah dilekçesi ile talep ettiği komisyon alacağı miktarının zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı şirket vekili, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak davacı ile davalı şirket arasında acentelik sözleşmesi bulunduğuna ilişkin 11.12.1984 tarihli iki adet belge bulunmakta olup, bu belgelerden birinde davacı dava dışı Komple Sınai Tesis Ltd. Şti. adına kabulü zımnında şeklinde teyitte bulunmuş, aynı tarihli ikinci belgede ise kendi ismi ile imza atmıştır. Dosyada mevcut davalı şirket tarafından acentelik sözleşmesi uyarınca yazılan muhtelif yazılarda muhatap olarak dava dışı Komple Sınai Tesis Ltd. Şti. gösterilmiştir. Davalı tarafça yargılama sırasında bilirkişi raporuna itirazlarında sözleşmenin davacı ile değil davacının temsilcisi olduğu şirket ile yapıldığını ve davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda ve mahkemece bu konuda değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle davacının dayandığı belgeler ve daha sonra davalı şirketin gönderdiği yazılar gözetildiğinde sözleşmenin davacının temsilcisi olduğu şirket ile davalı şirket arasında yapıldığı kabul edilmesi gerekirken aktif dava ehliyeti yokluğu nedeni ile davanın reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı şirket vekilinin bu hususa yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekili ve davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmediğine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 23.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.