Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları A. Ç. P."ten intikal eden 335 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalılar tarafından ibraz edilerek 1/2 payının adlarına tescilini sağlayan hibe senedinin sahte olduğunu, murisin iradesi dışında tehditle ve hileli yollarla düzenlendiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davalı Z., iddiaların yersiz olduğunu, senet içeriğinin murisin iradesi doğrultusunda düzenlendiğini bildirip davanın reddini savunmuştur. Davalı Hüsne, yanıt vermemiştir. Mahkemece, davacı iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacılar ve davalı Z.’nin miras bırakanı A. Ç. P.’in zilyetliğinde bulunan 8 parsel sayılı taşınmazın Kadastro tespiti sırasında ibraz edilen hibe senedi ile ½ payının davalılar adına tescil edildiğini, davacıların hibe senedinin sahte olduğunu, murisin iradesi dışında tehditle ve hileli yollarla düzenlendiğini, miras bırakanın temlikinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Dayanılan nedenlerden birinin sahtecilik olması halinde ise, kamu düzeniyle ilgili bulunması ve sahteciliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece sahtecilik yönünden Adli Tıp Kurumundan rapor alınması yönünde ara karar verildiği halde, dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmediği ve bu yönde hükme yeterli bir soruşturma yapılmadığı görülmüştür. Hal böyle olunca, öncelikle hibe senedinin miras bırakan tarafından düzenlenip düzenlenmediğinin tereddüde mahal vermeyecek biçimde belirlenmesi, sahte olmadığının saptanması halinde davada dayanılan diğer hukuki nedenler üzerinde durulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, sahtecilik yönünden yeterli soruşturma yapılmadan yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,5.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.