Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/1430
Karar No: 2009/2785

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/1430 Esas 2009/2785 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2009/1430 E.  ,  2009/2785 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : NEVŞEHİR 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
    TARİHİ : 11/06/2008
    NUMARASI : 2007/370-2008/180
      
    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanlarından intikal eden 5406 parsel sayılı taşınmazlarına ponza (hışır madeni) alınmak suretiyle davalı tarafından haksız olarak müdahale edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi,eski hale getirme ve tazminat isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı, taşınmaza elatmalarının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalıların davacıların miras bırakanından kalan taşınmaza haksız olarak müdahale ettiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesine, diğer talepler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, taraflar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi . ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
                                                                                      -KARAR-
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, tazminat ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece,davanın kısmen kabulü ile davalının elatmasının önlenmesine, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden toplanan delillerden, dava konusu 5406 parsel sayılı taşınmazın davacıların miras bırakanı adına kayıtlı olduğu, taşınmazda davacılar dışında dava dışı mirasçının da paydaş olduğu görülmektedir.Davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak taşınmazı maden istihracı suretiyle kullandığı anlaşılmaktadır.
    Davacı, taşınmazdaki toprağın boşaltılması nedeniyle doğal ve fiziki yapısının bozulduğunu, ekim ve dikime elverişliliğinin ortadan kalkması sebebiyle de, taşınmazı kullanamadığını belirterek davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini, uğradığı zararın tazminini ve taşınmazın eski hale getirilmesini ileri sürmek suretiyle eldeki davayı açmıştır.
    Davalı şirketin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden Dairesi Başkanlığından alınan 7.4.2004 tarihli ruhsata dayanarak maden istihraç ettiğini, davacınında paydaşı olduğu taşınmazın ruhsat sahaları dışında kaldığını,  belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Gerçekten de, davalı şirketin Anayasanın 168.maddesi delaletiyle 3213 Sayılı Maden Yasası hükümleri uyarınca maden arama ve işletme ruhsatına sahip olduğu ve yine davacıların paydaşı bulunduğu 8100 m2 yüzölçümündeki çekişmeli 5406 sayılı parselin 1500 m2 lik kısmında maden olduğu, aynı yasanın 2.maddesiyle kabul edilen "bims" ve "pomza taşı" çıkartmak suretiyle elattığı keşfen ve dosya kapsamı ile sabittir.
    Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununda taşınmaz mülkiyet kapsamı açıkça belirlenmiş, 718.maddesiyle dikey, 719.maddesiyle de yatay sınırları çizilmiştir. Bu sınırlar içerisinde kalan taşınmaz mülkiyetinin haksız elatmalara karşı nasıl korunacağı da söz konusu yasanın 683/2.maddesinde hükme bağlanmıştır.
    Ancak, "Anayasanın Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi" başlığını taşıyan 168.maddesinde aynen;  " Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet, bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılacağı, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda, gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir." denilmek suretiyle ve 3213 Sayılı Maden Kanununun "Madenler devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir" hükmünü içeren 4.maddesi ile madenlerin özel mülkiyete konu olamayacağı hükme bağlanmıştır.
    O halde, taşınmaz malikinin veya maliklerinin taşınmazın dikey mülkiyet kapsamında barındırdığı madenden kaynaklanan bir hakkının bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Öyleyse, taşınmazın yeryüzündeki özel mülkiyete konu bölümü kullanılırken toprak altındaki madenlerin kullanılmasına engel olunmasına karşılıklı olarak hak sahiplerinin yarar ve zarar dengesinin korunmasına özen göstermelerinin mülkiyet hukuku açısından büyük önem taşıdığı tartışmasızdır. İşte bu amaçla, yasa koyucu özel bir yasa çıkarmak zorunluluğunu duymuş, maden yataklarının nasıl araştırılıp işletileceği detaylı olarak açıklanmış ve bu çalışmaların devamı sırasında arz sahibinin haklarının korunması, zararlarının karşılanması yolları gösterilmiştir.
    3213 Sayılı Maden Yasasının 46.maddesinde açıkça belirtildiği gibi maden arama çalışmasının niteliğine göre özel mülkiyete konu taşınmaz üzerinde kullanma amacına özgü olmak üzere bedeli karşılığı irtifak veya intifa hakkı kurulabilir. Maden arama çalışması, arz sahibinin mülkiyet hakkını kullanmasına engel olmayacak biçimde sınırlı kalıyor veya irtifak ve intifa hakkı kurulmasını gerektirmeyecek kadar az zarar veriyorsa, aynı madde hükmü gereğince ruhsat sahibi madenci, arz sahibine adli merciilerde belirlenecek tazminatı ödemeye ve sahayı (taşınmazı) kullanabilir hale getirdikten sonra terk etmeye zorlanabilir. Ancak, maden yatağı işletme aşamasına gelmişse ve taraflar anlaşamıyorsa, yine söz konusu madde hükmüne göre kamulaştırma yoluna gidilmesi gerekmektedir. Yetkili merciilerden alınmış olsa dahi maden işletme ruhsatı hukuk devletinde kutsal olduğu kabul edilen özel mülkiyete elatma hakkını vermez.
    Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde olaya bakıldığında davalı şirketin davacıların paydaşı olduğu taşınmazda hışır madeni çıkarmak suretiyle taşınmaza haksız olarak elattığı, taşınmazın tamamen kullanılamaz hale geldiği dosya kapsamı ile sabittir.
    Bu itibarla; davalının, davacıların paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazı kullanması, niteliğini bozması şeklindeki davacıyı zararlandırıcı faaliyet ve fiilinin haklı ve geçerli bir hukuki sebebinin varlığı kabul edilemez.Bu nenenle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulü doğrudur.Davalının temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.
    Davacının temyiz itirazlarına gelince;
     Davalının davacı karşısındaki hukuki durumu ise fuzuli şagil olmaktır. Başka bir deyişle, haksız işgalci konumundadır. O halde, davacının taşınmazı kullanamamaktan kaynaklanan isteğinin ecrimisil (haksız işgal tazminatı) olduğu kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; ecrimisil en az kira bedeli, en fazla gelir kaybıdır.
    Öyleyse, davacının taşınmazı kullanamamaktan ötürü, tazminat istediği gözetilerek, belirlenecek tazminatın hüküm altına alınması gerekeceği açıktır.
    Ayrıca, davacının elatmanın önlenmesi, tazminat isteği yanında davada taşınmazın eski hale getirilmesi isteğinde de bulunduğu görülmektedir. Buna göre ve özellikle çıkartılan madenin tekrar yerine konularak taşınmazın eski hale getirilmesi olanaksız bulunduğuna göre, Borçlar Kanununun 43. ve 44.madde hükümleri de gözetilmek suretiyle, davacıların payına isabet edecek eski hale getirme bedelinin taşınmazın belirlenecek sürüm değerinden, davacıların payına düşecek miktarından fazla olmamak koşuluyla davalıdan alınarak davacılara verilmesi şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Kaldı ki, eldeki davadaki tüm istekler, özellikle, istenilen tazminat, eski hale getirilme bedeli ve elatılan yerin değerinin toplamının müddeabihi oluşturacağı, bununda harca esas değer olacağı, buna göre mahkemece 492 sayılı Harçlar Yasasının 27, 28, 30, 32.maddelerinin düzenlediği kamu düzeniyle ilgili hükümlerin dahi gözardı edilmek suretiyle, müddeabihin bir bölümü üzerinden harç tahsili ile bu şekilde neticeye gidilmesi de isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazları  yerinde olup; kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,5.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi