Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü haksız olarak kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
Davalı, davacının gelini olduğunu, oğlu ile birlikte izne dayalı olarak taşınmazı aile konutu olarak kullandıklarını, sonradan açılan boşanma davasının kesinleşmediğini, davacının evi terk ettiğini, bu durumun taşınmazı aile konutu olmaktan çıkarmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının taşınmazı davacının muvafakatı ile kullandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . Dağlı ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1186 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki mesken niteliğindeki 5 nolu bağımsız bölümün kayden davacıya ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmamakla beraber ikamet etmek suretiyle çekişmeli bağımsız bölümü kullandığı anlaşılmaktadır.
Davacı, davalının gelini olduğunu, oğlu ile birlikte oturmasına dair verdiği izne dayalı olarak taşınmazı kullandıklarını, ancak oğlunun gelini ile aralarının açılması nedeniyle oğlunun, davalı aleyhine aynı yer mahkemesinde açtığı boşanma davası nedeniyle oğlunun çekişmeli yeri terk ederek davalı ile ayrı yaşadıklarını, davalının kullanmasına muvafakatının olmadığını, bu nedenle taşınmazı terk etmesi için ihtar çekmesine rağmen davalının tasarrufunu sürdürdüğünü ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, davacı kayıt maliki olup, Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Taraflar arasında bir kira ilişkiside bulunmamaktadır. Esasen davalı ile birlikte davacının oğlunun taşınmazı muvafakata dayalı olarak tasarruf ettikleri dosya kapsamı ile sabittir.
Dava açılmış olmakla muvafakatın geri alındığının kabulü gerekir. Kaldı ki, davacının davalıya ihtar çekerek taşınmazı boşaltmasını istediği de sabittir. Öte yandan, davalının taşınmazın aile konutu olduğu yolundaki savunmasına kayıt maliki davacı ile davalının (ve eşiyle) arasında hukuki bir ilişki kurulmadığına göre davacıyı bağlamayacağı ve değer verilemeyeceği de tartışmasızdır. Bir başka ifadeyle somut olayda 6570 Sayılı Yasanın 12.maddesi hükmünün uygulama yeri bulunmadığı da açıktır.
O halde, davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Diğer taraftan, davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının davacının mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak da kabul edileınez.
Hal böyle olunca; elatmanın önlenmesi isteğiyle birlikte davacının, davalıya gönderdiğini ileri sürdüğü ihtarnamenin mevcudiyeti halinde, intarnamenin tebliğ tarihi gözetilrnek suretiyle belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi; aksi halde muvafakatın dava açılmakla geri alındığının kabulü ile elatmanın önlenmesine, ancak ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2009 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, dava reddedilmiştir.
Somut olayda, davacı kayıt maliki davalı onun gelinidir. Davacının dava dışı oğlu ile davalı arasında boşanma davası görülmekte olup, henüz sonuçlanmamıştır. Çekişmeli bağımsız bölüm davalı ile eşine aile konutu olarak kullanılmak üzere özgülenmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan tasarruf yetkisi ancak yasal nedenlerle sınırlanabilir. Ancak, yasal olarak eşler bir arada (birlikte) yaşarlar. Ortak haneyi (ortak konutu) eşlerden birinin terk etmiş olması konutun bu özelliğini değiştirmez. Olayda, nizalı yerin karı koca tarafından bu şekilde kullanıldığı tartışmasızdır. Aile konutu kavramından çok yasal olarak bir arada yaşama durumunda bulunan kişiler onay verildiğinde bu onayın birlikte yaşayan (yaşaması gereken) kişilerin bir bölümü yönünden geri alınıp alınamayacağı önem kazanmaktadır. Bu tür bir davranış dürüstlük kuralıyla bağdaştırılmamalıdır. Zira bir yönüyle de hakkın kötüye kullanılmasını içerir.
Kaldı ki, halen evlilik birliği devam etmektedir. Tüm bu nedenlerle mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının doğru olduğunu ve onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.