Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/1100 Esas 2009/2469 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/1100
Karar No: 2009/2469
Karar Tarihi: 26.02.2009

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/1100 Esas 2009/2469 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2009/1100 E.  ,  2009/2469 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BİNGÖL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
    TARİHİ : 29/05/2008
    NUMARASI : 2001/66-2008/485

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, dava konusu tapula taşınmazda davalılarla birlikte paydaş olduklarını, davalıların taşınmazda payından fazla yer kullandıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davalılardan M. E.B.hakkındaki davanın HUMK’nun 409. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına, davalı H.B. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK’nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
    Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde HUMK’nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Kısa kararda olmadığı halde gerekçeli karada davalılardan M.E. B. hakkında açılan davanın HUMK’nun 409. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmüştür.
    Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.