Esas No: 2016/403
Karar No: 2020/104
Karar Tarihi: 06.02.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/403 Esas 2020/104 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen "iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat" davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir 2. İş Mahkemesince asıl ve birleşen 2013/1089 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2009/897 E. sayılı davanın ise kısmen kabulüne dair verilen karar davalılardan Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü.
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4.1. Davacı vekili asıl dava dosyasında; Eti Bor İşletme Sahası içerisinde inşa edilen idare binası projesinin davalılardan Yurdun Mühendislik İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi tarafından hazırlandığını, binanın yapım işinin de bahsi geçen şirket ile davacıların murisi/sigortalı ..."in işvereni olan Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından üstlenildiğini, 14.02.2009 tarihinde beton kalıbının deforme olup çökmesi sonucunda muris sigortalının öldüğünü, inşa edilen binanın davalı Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait olduğunu, kazanın meydana gelmesinde iş mevzuatına uygun önlemleri almayan davalıların tamamının kusurlu olduğunu, murisin eşi olan davacı ..."in bir gelirinin bulunmadığını, kızı İrem Özel"in ise 2004 doğumlu olduğunu, her ikisinin de tamamen murisin desteği ile yaşamlarını sürdürdüklerini, ölümü ile bu destekten yoksun kaldıkları gibi büyük bir acı yaşadıklarını ileri sürerek, davacı ve küçük kızı için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ayrı ayrı 1.000,00TL maddi tazminat ile 50.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
4.2. Davacı vekili ilk bozma kararı sonrasında açtığı birleşen 2013/1089 E. sayılı dosyada ise; asıl dava dosyasında verilen karar ile müvekkili ... için 34.367,74TL, küçük İrem Özel için de 9.827,57TL maddi tazminatın hüküm altına alındığını, ancak bozma kararı sonrasında alınan dördüncü bilirkişi raporunda ... için 79.315,59TL, İrem Özel için ise 25.941,13TL maddi tazminat tutarının hesaplandığını, böyle olunca ek dava açılması zorunluluğu doğduğunu ileri sürerek, müvekkili ... bakımından 44.947,85TL, küçük İrem Özel bakımından da 16.113,55TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
4.3. Birleşen 2009/897 E. sayılı dosyada; aynı iddialara dayalı olarak sigortalının kardeşleri olan ..., Nurcan Beyeniroğlu ve ... vekili tarafından davalılar Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile Yurdun Mühendislik İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi aleyhine açılan davada; davacılardan ..."in psikolojik rahatsızlığı nedeniyle müteveffanın yardım ve desteği ile hayatını idame ettirdiği, davalıların kusuru ile meydana gelen kazada desteğin ölümü nedeniyle adı geçen davacının hem destekten yoksun kaldığı hem de diğer kardeşleri gibi büyük bir elem ve ızdırap yaşadığı ileri sürülerek, davacı ... için 1.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 40.000,00TL manevi tazminatın, diğer davacılar için de 40.000,00"er TL manevi tazminatın davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.
Davalılar Cevabı:
5.1. Davalı Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili, müvekkilinin binanın yapımında götürü bedel üzerinden anahtar teslimi şeklinde sözleşme imzaladığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
5.2. Davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili, meydana gelen kazada müvekkili şirketin bir kusurunun bulunmadığını savunarak davaların reddini istemiştir.
5.3. Davalı Yurdun Mühendislik İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi vekili, yetkili mahkemenin işin yürütüldüğü Seyitgazi Mahkemeleri olduğunu, ayrıca sigortalı ile müvekkili arasında iş ilişkisi bulunmadığı gibi müvekkiline atfı kabil bir kusurun da bulunmadığını belirterek, davanın reddi talebinde bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İlk Kararı:
6. Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 22.06.2010 tarihli ve 2009/629 E., 2010/1433 K. sayılı kararı ile; asıl davada davalı Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü hakkındaki dava reddedilmiş, diğer davalılar yönünden ise murisin davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinde işçi olarak çalışırken iş kazasında hayatını kaybettiği, üçlü bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 22.03.2010 tarihli raporda Eti Maden İşletmelerine atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, Yurdun Mühendislik İnşaat ve Ticaret Limited Şirketinin %85, Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin %10, müteveffa ..."in ise %5 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, söz konusu raporun dosya kapsamına uygun olduğu, ayrıca kusur oranına göre gerçek zararın tespiti için hesap raporu alındığı, bu raporlara göre davacıların Kurum tarafından karşılanmayan zararı ile manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden bahisle asıl ve birleşen 2009/897 E. sayılı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İlk Bozma kararı:
7. Yerel mahkemenin yukarıda belirtilen kararı, davacılar ile davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilince temyiz edilmiştir.
8. Özel Dairenin 09.07.2012 tarihli ve 2011/1355 E., 2012/13441 K. sayılı kararında davacılar ile davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra;
"...Dava, nitelikçe Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktar ve şümulü zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden "gerçek belli iken varsayıma gidilemez" ilkesi gereğince zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının veya hak sahiplerinin tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan, asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, hâkim bu hususu resen nazara almakla yükümlüdür. Bu durumda, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretteki artış miktarı nazara alınarak hesap raporu alınmalı, bu suretle sigortalının veya hak sahiplerinin tazminatı belirlenmeli, belirlenen bu zarardan 4447 sayılı Yasa’nın Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak Kurumca bildirilen peşin sermaye değeri indirilmeli ve çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda, 10.6.2010 tarihli asıl ve 5.8.2010 tarihli ek hesap raporlarının dosyaya sunulmasından sonra hüküm tarihine en yakın tarihte hazırlanan 5.8.2010 tarihli ek hesap raporu doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken 10.6.2010 tarihli asıl hesap raporu doğrultusunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, 4447 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 506 sayılı Yasa"ya eklenen Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan artışlara göre hesaplanan tüm peşin sermaye değerini Kurumdan sormak, bildirilen miktarı hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan ücret artışları nazara alınarak ve 60 yaştan sonra bakiye ömrüne kadar (pasif dönemde) asgari ücret esas alınarak hesaplanan tazminattan indirerek davacının maddi zararını belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Davacı vekili 22.6.2010 tarihli dilekçesi ile asıl ve birleşen davalarda Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü hakkındaki davalarını atiye bıraktığını (takip etmediğini) belirtmesi nedeniyle bu davalı hakkında açılan davanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına ve üç aylık süre içerisinde yenilenmemesi hâlinde 1086 sayılı HUMK"nın 409. maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
9. Mahkemece bozma kararına uyulduktan ve davalı Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın tefrikine karar verildikten sonra, 26.12.2013 tarih ve 2013/214 E., 2013/305 K. sayılı karar ile; bozmadan önceki kararda 22.03.2010 tarihli kusur raporunun hükme esas alındığı ve bu hususun bozma kapsamı dışında kaldığı, yine asıl davadaki manevi tazminat hükümleri ile birleşen 2009/897 E. sayılı dosyada kurulan hükmün de bozma kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle asıl davada her bir davacı için ayrı ayrı 50.000,00TL, birleşen davada ise her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00TL manevi tazminata hükmedilmiş, ... ile İrem Özel hakkındaki maddi tazminat talepleri yönünden ise bozma kararında Kurumca bağlanan gelirlerin hüküm tarihine en yakın son peşin sermaye değerlerinin sorularak maddi zarardan indirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikteki 55. maddesi ile 6101 sayılı Kanun"un 2. maddesi dikkate alındığında 55. maddenin, gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanması gerektiği, Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu, bu doğrultuda hesap bilirkişisine Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmı hesaplatılarak rapor alındığı, 24.09.2013 tarihli ek rapora göre de davacı ..."in maddi zararının 79.315,59 TL, İrem Özel"in ise 25.941,13 TL olduğu gerekçesiyle asıl davanın ve bozmadan sonra açılan ek davanın bu miktarlar üzerinden kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Eskişehir 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 26.05.2015 tarihli ve 2014/20849 E., 2015/12002 K. sayılı kararı ile sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra;
"...Bozma sonrasında, davacılar maddi tazminat istemlerine ilişkin olarak ek dava açmış olup, ek davanın görülmekte olan dava ile birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat istemli olarak açılan ve birleşen ek davadaki talepler de dikkate alınarak davacıların maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise önceki gibi eş ve çocuk bakımından kabulüne, davacı kardeşler bakımından ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır ve İnş. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar yararına manevi tazminatın takdirine ilişkin önceki karara yönelik tarafların temyiz itirazları reddolunarak hüküm yalnızca maddi tazminatın belirlenmesi noktasında bozulmuştur. Bu duruma göre, hüküm altına alınan manevi tazminatların bozma dışında kalarak kesinleştiği ortadadır.
Hâl böyle olunca manevi tazminata ilişkin önceki karar bozma dışında kaldığından yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek gerekirken, bu durum vurgulanmaksızın yeniden aynı manevi tazminatların hüküm altına alınması isabetsiz olmuştur.
Maddi tazminata gelince; Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma sonrası yapılan yargılamada, yeni verilere göre davacının zararı hesaplatılarak, hesaplanan bu zarardan Kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin indirilmesi suretiyle maddi tazminatın belirlenmesi yoluna gidilmiş olup, yapılan bu uygulama ile davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edildiği görülmektedir.
Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına Mahkemece uyulmasına karar verildiğinde, Mahkeme için uyulan kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E. 2006/521 K. sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Somut olayda, Dairemiz kararında, 05.08.2010 tarihli hesap bilirkişi raporuna göre maddi tazminatın belirlenmesi gerektiği dışında maddi tazminata ilişkin olarak bozma nedeni yoktur. Diğer bir deyişle maddi tazminatın belirlenmesine esas alınan diğer doneler bozma dışında kalmıştır. Hâl böyle olunca, davacıların maddi tazminatlarının belirlenmesinde 05.08.2010 tarihli hesap raporundaki belirlemelerin esas alınması gerekirken, yeni verilere göre hesaplanan zarardan ilk peşin sermaye değerinin indirimi suretiyle maddi tazminata karar verilmesi davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup bozma nedenidir.
Öte yandan bu durumun yukarıda açıklandığı gibi usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturan bir durum olmadığı da bellidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 28.09.2015 tarihli ve 2015/265 E., 2015/478 K. sayılı kararı ile; Yargıtay içtihatları ile usuli kazanılmış hakkın istisnalarının kabul edildiği, mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarih ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir kanun hükmünün çıkması hâlinde bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hakkın hukukça değer taşımayacağının kabul edildiği, bu bağlamda 6098 sayılı TBK"nın 55. maddesi hükmünün usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturduğu, manevi tazminatlar yönünden de mahkemece verilen kararda bozma öncesi hükmedilen manevi tazminat hükümlerinin bozma kapsamı dışında kaldığı belirtilerek bozma öncesi gibi hüküm kurulduğu, bozma kapsamı dışında bırakılan konularda yeniden karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususunun Hukuk Genel Kurulunun 2012/9-851 E. ve 2012/705 K. sayılı kararında tartışıldığı ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerektiğinin kabul edildiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı Kumsan Asfalt Beton Mıcır İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; manevi tazminat istemlerine ilişkin olarak kurulan önceki kararın bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği dikkate alındığında bu hususta tekrar hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasa hükümlerine uygun olup olmadığı, ayrıca hak sahibi davacılar ... ile İrem Özel"in maddi tazminat talepleri yönünden hükmüne uyulan ilk bozma kararında 05.08.2010 tarihli hesap raporu doğrultusunda karar verilmesi gerektiği belirtilmesine karşın, mahkemece yeni verilere göre hesaplanan zarardan ilk peşin sermaye değerinin indirimi suretiyle karar verilmesinin bozma kararına uyulmakla davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup olmadığı, bu bağlamda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 55. maddesinin usuli kazanılmış hakkın istisnası kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Asıl ve birleşen davalar, sigortalının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
16. Mahkemece kurulan ilk hükümde, asıl davada her bir davacı lehine ayrı ayrı 50.000,00TL, birleşen 2009/897 E. sayılı davada ise her bir davacı lehine ayrı ayrı 10.000,00TL manevi tazminata karar verilmiş, bu hükümler bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiştir.
17. Bozma kararına uyularak verilen sonraki kararda ise bozma kapsamı dışında kalan manevi tazminata ilişkin hususlar belirtilmek suretiyle önceki hükümdeki gibi karar verilmiştir.
18. Bu noktada belirtmek gerekir ki, mahkemece bozma kapsamı dışında kalan konuların kesinleştiği belirtilerek kurulan hükümde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterildiği, bu hâli ile infaz sırasında tereddüt ve ihtilaf yaratacak nitelikte olmadığı, sonuç olarak manevi tazminata ilişkin hükümlerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) "Hükmün Kapsamı" başlıklı 297. maddesine uygun olduğu anlaşılmaktadır
19. Hak sahipleri ... ile İrem Özel"in maddi tazminat talepleri ile ilgili uyuşmazlığa gelince, öncelikle "usuli kazanılmış hak" kavramının açıklanmasında yarar vardır.
20. Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK"da (mülga 1086 sayılı HUMK) "usuli kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
21. Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
22. Bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda ifade edilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (9.5.1960 tarih ve 21/9 sayılı YİBK).
23. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen "usuli kazanılmış hak" olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
24. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarih ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması durumunda, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
25. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi halinde usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK"nın 21.01.2004 tarih ve 2004/10-44 E, 2004/19 K.).
26. Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, s. 4771 vd.).
27. Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (HGK"nın 21.03.2018 tarih ve 2018/10-145 E., 2018/508 K.; 21.03.2018 tarih ve 2018/10-146 E., 2018/509 K.; 24.09.2019 tarih ve 2018/10-706 E., 2019/927 K. sayılı kararları).
28. Diğer yandan dava, niteliği itibariyle iş kazasından kaynaklanan ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
29. Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendileri ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişiler üzerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari bir hayat standardını güvence altına almaktır. Bu bağlamda, bir iş kazası nedeniyle belirli bir süre çalışamayacak olan sigortalı işçiye ekonomik bir güvence sağlamak amacıyla 5510 sayılı Kanun gereğince yapılan yardımlar işveren veya üçüncü kişilere ikâme amacı taşımamaktadır. İş kazasında zarar gören sigortalı işçi veya hak sahibi yakınlarınca, kazada sorumluluğu bulunanlar aleyhine açılan tazminat davalarında, işveren veya üçüncü şahıslara rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemelerinin zarar ve tazminattan indirilmemesi usul ve yasaya uygundur.
30. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin tazminat davalarında öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
31. Sigortalının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istendiğinden yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun haksız fiilin ölüm veya bedensel zarara yol açması hâlinde maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin hükmü olan 55. maddesine değinmek gerekir.
Anılan madde;
"Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır" hükmünü taşımaktadır.
32. Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesinde de "...sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez" ifadelerine yer verilmiştir.
33. Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi,
"Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır" hükmünü içermektedir.
34. Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı TBK"nın 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır (HGK"nın 14.02.2018 tarih ve 2015/21-1324 E., 2018/216 K. sayılı kararı).
35. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, maddi tazminatın 05.08.2010 tarihli hesap raporuna göre belirlenmesine ilişkin 09.07.2012 tarih ve 2011/1355 E., 2012/13441 K. sayılı bozma kararına uyulmuş ise de 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK"nın 55. maddesinin emredici hükmünün kamu düzenine ilişkin olduğu, gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanması gerektiği, kamu düzeni ile ilgili konularda ise usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği dikkate alındığında eldeki davada bozma kararına uyulmakla davalılar yararına usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumun bulunduğu açıktır.
36. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece aynı hususlara dayanılarak verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
37. Ne var ki, davalı vekilinin hükmedilen maddi tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olup davalı vekilinin maddi tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.02.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.