Ceza Genel Kurulu 2017/50 E. , 2018/363 K.
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 130-220
Özel belgede sahtecilik suçundan sanıklar ... ve ..."ın beraatlerine ilişkin İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.03.2013 tarihli ve 1691-258 sayılı hükümlerin, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 02.02.2015 tarih ve 18523-1093 sayı ile;
"Katılan ve sanık ... arasında 2010 yılı içerisinde yarıcılık ve ortakçılık yapılması hususunda tarafların anlaşması neticesinde düzenlenen suça konu sözleşmede yer alan "10 bin euro depozit verildi mal sahibine bedelli için ..."a onbin Euro depozit malsahibi almıştır." ibaresinin tarafların rızasına aykırı olarak sanık ..."ın azmettirmesi ile ... tarafından eklenerek icra takibine konu edildiği olayda, katılanın ve sanıkların bahsedilen ibarenin sözleşme düzenlenmesinden bir yıl sonra eklendiğini kabul ettikleri, ancak sanık ..."in bu ibareleri sanık ..."un tehdidi ve kandırması nedeniyle yazdığını, katılan ..."in de sanık ..."tan sözleşme düzenlenirken para almadığını savunması, sanık ..."un katılana para verdiğine dair bir belge sunamadığı gibi anlaşma aşamasında 10.000 Euro teminat alındığının kabul edilmesi durumunda bu hususun sözleşmenin ilk düzenlendiği sırada sözleşmeye yazılmamasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı cihetle, sanıkların yüklenen suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden soyut ve hayatın olağan akışına uygun olmayan, suçtan kurtulmaya yönelik savunmalara itibar edilerek, beraatlerine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 28.05.2015 tarih ve 130-220 sayı ile önceki kararında direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.09.2015 tarihli ve 304072 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 803-1002 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 06.02.2017 tarih ve 150-653 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı özel belgede sahtecilik suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıklardan ..."ın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanık ...’a ve müdafisine bozma kararı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanıklardan ...’ın tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine hazır bulunan sanık ... müdafisinin dinlenilmesi ve diğer sanık ...’ın istinabe olunan mahkemede alınan savunmasının dosyaya eklenilmesi ile yetinilerek sanık ...’dan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümlerde direnilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
1412 sayılı CMUK"un 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nın 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"un 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"un 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, yerel mahkemece verilen direnme kararına konu hükümlerin, aleyhe olan bozmaya karşı sanık ...’ın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden, direnmeye konu her iki sanık yönünden de sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 130-220 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanık ..."ın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden direnmeye konu her iki sanık yönünden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.09.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.