Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/1033
Karar No: 2020/103
Karar Tarihi: 06.02.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/1033 Esas 2020/103 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/1033 E.  ,  2020/103 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı asıl ve birleşen boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karadeniz Ereğli Aile Mahkemesince verilen asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair karar davacı-birleşen davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı-Birleşen Davalı İstemi:
    4. Davacı-birleşen davalı erkek vekili dava dilekçesinde; davalı-birleşen davacının kusurlu davranışları sebebiyle birliğin sarsıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı-Birleşen Davacı Cevabı:
    5. Davalı-birleşen davacı kadın vekili cevap dilekçesinde; davacı-birleşen davalı vekilinin iddialarının doğru olmadığını, davacı-birleşen davalının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu bulunduğunu ve bu sebeple davasının reddi ile aylık 5.000,00TL tedbir nafakasına karar verilmesini, aksi hâlde aylık 6.000,00TL yoksulluk nafakası (dava tarihinden itibaren her yıl ÜFE ya da mahkemenin belirleyeceği bir oran ile artırılması) ile 300.000,00TL maddi ve 500.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı-Birleşen Davacının Birleşen Davadaki İstemi:
    6. Davalı-birleşen davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde; tarafların boşanmalarına, aylık 5.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası (dava tarihinden itibaren her yıl ÜFE ya da mahkemenin belirleyeceği bir oran ile artırılması) ile 300.000,00TL maddi ve 500.000,00TL manevi tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    7. Karadeniz Ereğli Aile Mahkemesinin 26.02.2014 tarihli ve 2012/53 E., 2014/156 K. sayılı kararı ile; davalı-birleşen davacının olaylar nedeniyle algılama yeteneği ve ruh sağlığının bozulduğu, davalı-birleşen davacıya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı, davacı-birleşen davalının sinirli, agresif bir yapısının olduğu, tutarsız davranışlar sergilediği, eşine saygı göstermediği, evinin tadilat işleriyle ve ısınma problemiyle ilgilenmediği, eve geç saatlerde geldiği, davalı-birleşen davacının yakınlarına (kızı ve yeğenlerine) karşı tacizde bulunup eşinin güvenini sarstığı, davalı-birleşen davacının kızının yaşadıklarından ötürü psikolojisinin bozulduğu, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet uyguladığı ve bu sebeplerle davacı-birleşen davalı tam kusurlu olduğundan asıl davanın reddine, birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ekonomik ve sosyal durumları ile davalı-birleşen davacının boşanmakla yoksulluğa düşeceği de gözetilerek lehine aylık 1.000,00TL tedbir nafakasına ve karar kesinleştikten sonra tedbir nafakasının yoksulluk nafakası olarak devamına, dava tarihinden itibaren talep doğrultusunda TÜFE oranında artırılmasına, yine boşanmakla eşinin desteğinden yoksun kalacak olan ve boşanmaya sebep olan olaylar sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı-birleşen davacı lehine 30.000,00TL maddi ve 40.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.04.2015 tarihli ve 2014/16643 E., 2015/7849 K. sayılı kararı ile;
    ‘’… Hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilerek… dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
    2-Davalı- karşı davacı kadının emekli olup maaşının bulunduğu, resim yapıp satarak gelir elde ettiği, ilk eşinden miras kalan ve hâlen kendisi adına kayıtlı ticari işletmesinin bulunduğu, bir otomobilinin olduğu ve davanın açılmasından sonra adına kayıtlı mesken niteliğinde bir taşınmazını satarak devrettiği anlaşılmaktadır. Tarafların ekonomik durumları ve gelirleri de dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceğinden söz edilemez. Açıklanan sebeplerle davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası (TMK m.175) isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,…’’ gerekçesiyle kısmen bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Karadeniz Ereğli Aile Mahkemesinin 18.03.2016 tarihli ve 2015/743 E., 2016/184 K. sayılı kararı ile; ticari işletmenin davalı-birleşen davacının eski kayınpederine ait olduğu ve borçlarından dolayı kapatıldığı, davalı-birleşen davacının satın aldığı iddia edilen evin de kardeşine kredi çekebilmek için adına tescil edildiği, daha sonra kardeşinin eşine devredildiği ve yaklaşık 8 yıldır bu konutta kardeşinin eşinin oturduğu, aracın ise davalı-birleşen davacının oğlu tarafından kullanıldıktan sonra satıldığı, davalı-birleşen davacının ressamlıktan düzenli bir gelirinin olmadığı, gerek erkeğin, bu işten hiç para kazanmadığı ve tüm malzeme ile gelir getirmeyen sergilerin masraflarının kendisi tarafından karşılandığı yönündeki beyanları ve gerekse günümüz koşulları içerisinde ünlü olmayan ressamların bu işten elde edebileceği gelir de nazara alındığında sadece emekli aylığı ile geçinen davalı-birleşen davacının hayatın olağan akışı içerisinde yoksulluğa düşebileceği, ağır kusurlu olan davacı-birleşen davalının ise maddi imkânları ile ödeme gücünün bulunduğu gerekçesiyle yoksulluk nafakasına ilişkin önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında davalı-birleşen davacının boşanmakla yoksulluğa düşüp düşmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davasında verilen ‘’boşanma hükmü’’ kesinleştikten sonra işlemeye başlayacaktır.
    13. Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı TMK’nin 175. maddesinde:
    “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
    Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
    14. TMK’nin 175. maddesinde geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.11.2019 tarihli ve 2017/3-2118 E., 2019/1138 K.; 14.11.2019 tarihli ve 2018/3-904 E., 2019/1181 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
    15. Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür.
    16. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D., Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302).
    17. Yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması, diğer bir ifadeyle kendi kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla yoksul olmaması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir.
    18. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 25.09.2002 tarihinde evlendikleri, davacı-birleşen davalı vekili tarafından 19.10.2010 tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davası (TMK m. 166/1) açıldığı, davalı-birleşen davacı vekili tarafından 02.04.2012 tarihinde aynı hukuki sebebe dayalı açılan boşanma davasının asıl dava ile 03.04.2012 tarihinde birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür.
    19. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgilerin incelenmesinde; davalı-birleşen davacının mali ve sosyal durumunun tespiti için düzenlenen 26.11.2010 tarihli tutanakta, davalı-birleşen davacının emekli olduğu, aylık 500,00TL aldığı, bir evi ve bir aracının bulunduğunun bildirildiği, dosyada mevcut belgeye göre davalı-birleşen davacı tarafından asıl dava tarihinden sonra birleşen dava tarihinden önce (15.04.2011 tarihinde) aracın satıldığı anlaşılmaktadır. Yine dosyada mevcut resmî belgeye göre; davalı-birleşen davacı boşanma davası açıldıktan sonra 15.08.2012 tarihinde ticari faaliyetine son vererek terk etmiştir.
    20. Öte yandan, davalı-birleşen davacının adına kayıtlı olan meskeni satın alma tarihinde kullanmış olduğu krediye teminat olmak üzere aynı taşınmaz üzerine ipotek tesisine davacı-birleşen davalı tarafından taşınmazın aile konutu olduğu belirtilerek muvafakatname verildiği, asıl dava tarihinden sonra (24.12.2010 tarihinde) da taşınmazı sattığı (Davalı-birleşen davacı, satın alan kişinin yengesi olduğunu ifade etmiştir.) anlaşılmaktadır. Davalı-birleşen davacının ressam olduğu, çalışmalarına aktif olarak Kdz. Ereğli ve İstanbul"daki atölyelerinde devam ettiği de sabittir.
    21. İzah edilen sebeplerle; davalı-birleşen davacının emekli olduğu, aktif olarak ressamlık çalışmalarına devam edip bu işten gelir elde ettiği, asıl dava tarihinden sonra da adına kayıtlı meskeni akrabasına sattığı, bu hâliyle ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığında boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği aşikâr olup yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekmektedir.
    22. O hâlde, yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Direnme kararının değişik gerekçelerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi