Esas No: 2018/4870
Karar No: 2019/984
Karar Tarihi: 14.02.2019
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/4870 Esas 2019/984 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi :
Davacı vekili,davacının, ev mobilyası üretimi ile uğraşan davalı işveren ..."in yanında 01/02/2009 tarihinde çalışmaya başladığını, 31/07/2015 tarihinde davalı işyerinden ... adlı kiş tarafından verilen mobilyaların montajı için ..."ün babasına ait olan ... İlçesi ... köyündeki evine gittiklerini, mobilyaların asansör ile yukarı çekilmesi işi yapılırken davacının ustabaşı her ne kadar ikaz ve uyarıları olsa da ustabaşı tarafından verilen talimat doğrultusunda mobilyaların yukarıya doğru çekilmesi esnasında asansörün dayanamayarak vidalarının sökülerek düşmesi sonucu davacının da 3. Kattan düştüğünü, sol kol ve sol bacaklarında kırıkların oluştuğunu, davacının tedavilerinin çok uzun ve zahmetli olduğunu, davacının bu acılarının kendisine psikolojik bir bozukluk yarattığını belirterek, 500,000 TL manevi tazminat ile 1.000 TL manevi tazminat olmak üzere 501,000 TL"nin davalı işverenden tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin devalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B)Davalı Cevabı : Davalı vekili dava dilekçesini kabul etmediklerini, daha önce bu konuya ilişkin olarak ... 12. İş Mahkemesi"nde dava açıldığını ve söz konusu davada 2015/1156 - 1041 E.K. Sayılı 30/09/2015 tarihli kararında " davacı yanın ferağat sebebiyle reddine" davanın reddine karar verildiğini, 6100 sayılı HMUK"ın 307. Maddesinde" ferağat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi" denildiğini, öte yandan davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacıya haricen 85.000 TL ödendiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Mahkemece ""....HMK 114. Maddesinin (i) bendine göre " aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması" dava şartı olarak belirlenmiştir. Kesin hüküm ise " tarafları, konusu aynı olan davanın daha önce açılıp verilen kararın da kesinleşmiş olması" hali olarak tanımlanmaktadır. ... 12. İş mahkemesi"nde karara bağlanan iş kazası tarihi de her ne kadar ... 12. İş mahkemesi"ndeki dosyasında 01/08/2015 yazılmışsa da, S.G.K."dan gelen yazıya göre iş kazasının 31/07/2015 günü geceleyin gerçekleştiği, bu sebeple 01/08/2015 tarihinin kaza tarihi olarak yazılmış olabileceği, bu durumda ortada kesin hüküm bulunduğu sonucuna ulaşıldığından tüm dosya kapsamıyla davanın dava şartı yokluğundan reddine ... "" karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili, 10.08.2017 tarihli dilekçesi ile ... 12. İş Mahkemesinde 11.09.2015 tarihinde dava açılmış olup 29.09.2015 tarihli tensip tutanağı ile davadan feragat nedeniyle davanın reddedildiğini, Tarafların özellikle davacının veya vekilinin davaya katılmadığının görüldüğünü, Davadan feragat dilekçesi verildiğni, Mahkemeye yönelik davacının vekaletnamesinde davadan özel feragat yetkisi olmadığını, Olmadığı gibi davadan feragata yönelik dilekçesinde aşağıda belirttiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun aramış olduğu şerh söz konusu olmadığı, Zaten 12.İş Mahkemesi de imzalı verilmiş dilekçeyi dayanak gösterdiği, "Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/2171 Esas, 2014/19 Karar sayılı içtihatında belirtildiği gibi "feragat mahkeme huzurunda yapılabileceği gibi, mahkeme dışında da yapılabilen bir usulü işlemdir. Mahkeme dışında yapılması ve feragat dilekçesinin mahkemeye ibraz edilmesi halinde feragat dilekçesinin altına, imzanın davalıya veya feragate yetkili vekiline ait olduğunun şerh verilmesi gereklidir. Ne var ki, 11.09.2013 tarihli feragat dilekçesinde bu usulü işlem yerine getirilmemiştir. (..) dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE" karar verdiğini, Kaldı ki kesin hüküm kamu yararı düşüncesi ile kabul edildiği için Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29.05.1969 tarihli 3335/2609 K sayılı içtihatı gereğince objektif hüsnüniyet kurallarına aykırı olarak, kesin hükme dayanılamayacağı da kabul edildiğini, açmış olduğu dava yetkili ve görevli mahkeme de olmasının yanı sıra malullük nedeniyle ortaya çıkan gerçek manevi tazminat zararını ve mahkemece yapılacak inceleme neticesinde ortaya çıkacak maddi zararı kapsadığını, ... 12. İş Mahkemesinde açılan ve feragat edilen dava ile bu nedenle davamızın irtibatı söz konusu olmadığını, kaldı ki dosyaya sunulan protokol olarak bahsedilen evrakında müvekkilin eli mahsulü olup olmadığı belli değilken vekilinden de bu konuda gerekli soruşturma yapılmadığını, Mahkeme uyap üzerinden yapmış olduğu incelemede ... da dava dilekçesinin taraflara tebliğ edilmediğinin, taraf teşkili yapılmadığını görmezden geldiğini, Mahkeme UYAP sisteminde 29.09.2015 kesinleşme olarak gördüğü tarihin 30.09.2015 tarihi olarak kesinleşme şerhi yapılması üzerine hiç bir araştırma yapmadığını,dosyayı fiziken incelemesinin yapılarak "kesin hüküm" mü yoksa "mükerrer" mi ? yoksa ayrı bir dava mı? olduğu konusunda hüküm kurması gerekirken eksik incelemeyle
kendisinin de net olmadığı tevili ikrarından anlaşıldığını belirterek kararının bozulmasına,
karar verilmesini istemiştir.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde " ..Bu kararın davacı vekiline 28.07.2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmekle 10.08.2017 tarihinde sunulan gerekçeli istinaf dilekçesinin, HMK 345. Madde delaletiyle uygulanması gereken (karar tarihinde yürürlükte bulunan) 5521 sayılı yasanın 8. Maddesinde düzenlenen süreden (8 gün) sonra verildiği anlaşılmıştır. Yapılan açıklama ışığında ve son duruşmayı takiben verilen süre tutum dilekçesinin gerekçe içermemesi ile dosyada HMK 355. Madde itibariyle kamu düzenine aykırı bir husus bulunmadığı da dikkate alınarak, dosya kapsamı, delil durumu itibariyle, ... 3. İş Mahkemesi 2017/190 Esas 2017/317 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Mahkemeleri Kanununun 342/3, 353/1-b.1 maddeleri gereğince esastan reddine .... " karar verilmiştir.
F)Temyiz :
Davacı vekili, Uyap sistemi üzerinden gönderilen dilekçemiz dikkate alınmamıştır. Yapılan harç ödemeleri ve istinaf dilekçemiz süresi içerisinde olduğu gözden uzak tutulduğunu. Ayrıca verilmiş olan süre tutum dilekçesi kamu düzenine aykırılık oluşturan karar nedeniyle dikkate alınması gerekirken kararda bundan bahsedilmediğini, karar bu yönüyle bozulması gerektiğini, Sonuç olarak; ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce verilen kararda yasal isabet bulunmadığını, Bu neden anılan BAM kararının ortadan kaldırılarak tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi için temyiz yoluna başvurmuştur.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dava, iş kazası maluliyeti nedeniyle maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kararın davacı vekiline 28.07.2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmekle 10.08.2017 tarihinde sunulan gerekçeli istinaf dilekçesinin, HMK 345. Madde delaletiyle uygulanması gereken (karar tarihinde yürürlükte bulunan) 5521 sayılı yasanın 8. Maddesinde düzenlenen süreden (8 gün) sonra verildiği gerekçesiyle kamu düzenine aykırı bir husus bulunmadığı da dikkate alınarak esastan reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; ilk derece mahkemesinin 07.06.2017 tarihli kararına karşı davacı vekilince 13.06.2017 süre tutum dilekçesi verildiği, gerekçeli kararın 28.07.2017 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, gerekçeli istinaf dilekçesinin 10.08.2017 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere Bölge Adliye Mahkemesi’nin karar tarihinde yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7/3.maddesi gereğince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. 7/4.maddesine göre de kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre ise kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, süre tutum dilekçesi veya gerekçeli istinaf dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni kanun yolu gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir. Davanın tümden kabul veya tümden reddedildiği hallerde, reddedilen bir talebi bulunmadığından davacının veya davacı yararına kurulan bir hüküm bulunmadığından davalının kararı temyizde ilke olarak hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmekte ise de tarafların kararın gerekçesini temyiz etme hakları bulunduğundan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmelidir.Nitekim davacı vekilinin kararın tefhiminden itibaren yasal süresi içerisinde sunduğu istinaf yoluna başvuruya dair süre tutum dilekçesi ile kararı istinaf ettiklerini beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan 6100 sayılı HMK’da istinaf gerekçelerinin bildirilmesi için ve yine Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf incelemesinin süresini sınırlandıran bir hukuki düzenleme yer almamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2018 tarih ve 2018/9-584 E- 2018/1332 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere;1982 Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”Ayrıca Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
HMK"nın 27’nci maddesi uyarınca;
"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir".
Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Bütün bu açıklamalar doğrultusunda, davacı vekilinin 07/06/2017 tarihli yerel mahkemenin kısa kararına karşı süresi içerisinde verdiği 13/06/2017 tarihli süre tutum dilekçesiyle istinaf kanun yoluna başvuruda bulunduğu, gerekçeli istinaf dilekçesini de kararın kendisine 28/07/2017 tarihinde tebliğinden itibaren makul bir süre içerisinde 10/08/2017 tarihinde verdiği ve gerekçeli istinaf dilekçesinin Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunu incelediği 21/12/2017 tarihinden önce dosya kapsamına girmiş olduğu dikkate alındığında, davacı vekilinin istinaf isteminin gerekçelerini içeren dilekçenin incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, davacı vekilinin gerekçeli istinaf sebeplerinin makul süre içerisinde sunulduğu değerlendirmek suretiyle gerekçeli istinaf başvurusu hakkında inceleme ile bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davacı vekilinin bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın incelenmek üzere BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.