13. Hukuk Dairesi 2016/18954 E. , 2019/6707 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalıya 12/04/2006 tarihinde 10.000 Euro borç verdiğini ve aralarında imzalanan adi borç senedine göre borçlu davalının senette belirtilen tarih olan 25/11/2006 tarihinde geri ödemesi gerekli borcunu ödemediğini, bunun üzerine davalı borçlu hakkında ... 7.İcra Müdürlüğü"nün 2013/3577 E sayılı dosyası üzerinden mezkur borç senedine dayalı olarak ilamsız icra takibi yaptığını,itiraz üzerine duran takibin devamına ve %20 inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davacının davasının kabulü ile; davacı tarafından davalı aleyhine ... 7. İcra Müdürlüğünün 2013/3577 Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden yasal şartları oluşmayıp davacının icra inkar tazminatına yönelik talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının temyizi yönünden; İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra - inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasını itiraz ile durduran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında kabul edilen alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması usulün 438/son maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle hükmün gerekçesinden ‘alacağın varlığı yargılamayı gerektirip alacağın likit olmadığı kanaatiyle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği’ ibareleri ile hükmün fıkrasından ‘alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden yasal şartları oluşmayıp davacının icra inkar tazminatına yönelik talebinin reddine’ ibarelerinin çıkartılarak yerine ‘Asıl alacağın %20"si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine’ cümlesi yazılarak hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan 29,20 TL harcın istek halinde davacıya, 583,60 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu davacı ve davalı yönünden açık olmak üzere, 28/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.