7. Hukuk Dairesi 2015/30273 E. , 2016/816 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı vekili, iş sözleşmesini ücretlerinin ödenmemesi nedeni ile haklı olarak feshettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini ve icra inkar tazminatı alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine Dairemizin 01.07.2014 tarihli ilamı ile “…Davacı vekili, davacının davalı işveren nezdinde 06/01/2005-10/02/2010 tarihleri arasında arasında kesintisiz çalıştığını iddia etmiş; davalı vekili 01/05/2008-12/01/2010 tarihleri arasında çalıştığını savunmuştur. SGK kayıtlarına göre davacı 06/01/2005-16/02/2006 tarihleri arasında ..............; 17/02/2006-30/04/2008 tarihleri arasında.....; 01/05/2008-12/01/2010 tarihleri arasında ise davalı şirket işçisi olarak çalışmıştır. 2007-2011 ve 2004-2010 yılları arasında davacı ile birlikte çalışan davacı tanıkları ile 2006 Mart ayından beri çalışan davalı tanığı iddiayı teyit eder yönde beyanda bulunmuşlardır. Dosya içinde bu şirketler ile davalı şirket arasında organik bağ olduğuna dair delil bulunmadığını belirten bilirkişi, tanık anlatımları ve giriş çıkışların birbirini takip etmesi nedeni ile davacının 06/01/2005-12/01/2010 arasında davalı işçisi olarak 5 yıl 6 gün çalıştığını kabul ederek alacakları hesap etmiş ve mahkemece rapor benimsenmiş ise de, davacının kayden çalışması görünen dava dışı şirketler ile davalı şirket arasında organik bağ ya da iş yer devri olup olmadığını araştırmamıştır. Dava dışı bu şirketlerin Ticaret Sicil kayıtları getirtilmeli, davalı şirket ile bu şirketler arasında organik bağ olup olmadığı, ya da işyeri devri bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Daha sonra dosyadaki toplanmış deliller birlikte değerlendirilerek sonuca varılmalıdır.
3-Mahkemece daha önce verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine davalı yararına yemin delili ile ilgili olmak üzere bozulmuştur. Kararı davacının temyiz etmemesi nedeni ile kararda belirtilen yönler açısından davalı yararına kazanılmış hak oluşmuştur. Bu itibarla davacının fesih tarihindeki ücretinin net 2280,66 TL olduğuna dair kabul, davacının temyiz etmemesi nedeni ile davacı açısından kesinleşmiş olup bozma sonrası kurulacak hükümde bu miktarın üzerine çıkılması davalı yararına oluşan kazanılmış hakkın ihlali olacaktır. Hal böyle iken, bozma sonrası mahkemece, bozma kararında belirtilmemiş olmasına rağmen davacıya ücretinin 3000,00 TL olduğuna dair yemin ettirilip, daha sonra bozma kararı öncesinde hüküm altına alınan miktardan daha fazla bir miktarın ödenmeyen ücret alacağı olarak kabul edilmesi doğru olmamıştır. Davacının dönemsel ücreti bozma kararı öncesinde hazırlanan rapordaki gibi kabul edilmeli ve 2009 Ağustos ayından fesih tarihine kadar olan süreye ait ücret alacağı hesap edilerek hüküm altına alınmalıdır. Yazılı şekilde davalının usuli kazanılmış hakkını ihlal ederek karar verilmesi doğru olmamıştır.
4-Davalı vekiline bilirkişi raporu tebliğ edilmediği gibi duruşma sırasında alınan rapora karşı beyanda bulunmak için süre talep eden davalı vekilinin savunma hakkını kısıtlar biçimde yasal düzenlemelere aykırı olarak talebinin reddi hatalı olmuştur.…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, bozmanın gereklerini yerine getirdikten sonra davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Somut olayda, Yargıtay bozma ilamına göre davacının 2009 yılı Ağustos ayından itibaren 5 aylık ve 2010 yılı Ocak ayından 12 günlük ücret alacağı bulunmaktadır. Davacının 2009 yılı ücreti net:2.169,84 TL, 2010 yılı ücreti ise net:2.280,66 TL kabul edilerek yapılacak hesaplamaya göre davacının 5 ay 12 günlük ücret alacağı toplam net:11.761,46 TL’dir Mahkemece uyulmasına karar verilen Yargıtay ilamına göre verilen ilk kararı temyiz etmeyen davacının fesih tarihindeki ücretinin net:2.280,66 TL olduğuna dair kabul davacı açısından kesinleşmiş olup bu ücret esas alınarak 2009 Ağustos ayından fesih tarihine kadar olan süreye ait ücret alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken gerekçesiz olarak 14.596,22 TL ücret alacağının hüküm altına alınması hatalı olup bozma sebebi ise de, bu eksikliğin giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın hüküm fıkrasının ücret alacağına ilişkin 4. paragrafı ile avukatlık ücreti, harç ve yargılama giderlerine ilişkin 8, 9, ve 10. Paragrafları çıkarılarak yerlerine;
“4- 11.761,46 TL ücret alacağının takip tarihi olan 16/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte,
8- Peşin harcın mahsubu ile 1.156,61 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına
9- Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.915,12 TL avukatlık ücreti ile davacı tarafça yapılan masraflara peşin harcın ilavesiyle bulunan 878,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 642,00 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10- Tarifenin aynı hükmü uyarınca davanın reddolunan kısmı için hesaplanan 1.155,01 TL red avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.