Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalılardan İ.. A.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R
Dava, 16.02.2006 tarihindeki iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davacı A..T... açısından davanın reddine, davacı H... T... için 4.509,86 TL, Ş.. T... için ise 91.801,57 TL maddi tazminatın davalılardan sigorta şirketi için; poliçe limiti ile sınırlı ve dava tarihinden (06.11.2006) başlamak üzere, davalı İ.. A.. açısından; kaza tarihinden (16.02.2006) başlamak üzere işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir. Dosya kapsamından; 16.02.2006 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazasına dair bilirkişi B...A.. tarafından düzenlenen 09.09.2008 tarihli kusur raporu ile işbu dosyada hükme esas alınan 10.04.2014 tarihli heyet kusur raporu arasında aynı olay için farklı iki değerlendirmede bulunulduğu, Mahkemece bu iki kusur raporu arasındaki çelişki giderilmeden neticeye varıldığı anlaşılmıştır. İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur. Bunun yanında İş kazası iddiasına dayanan tazminat davalarında hüküm altına alınacak tazminat miktarlarına etkisi bakımından tarafların kusurunun aidiyeti ve oranının hiç kuşkuya yer açmayacak biçimde ortaya konulması gerekir. Bu açıklamalar sonrasında somut olayda; Mahkemece hükme esas alınan 10.04.2014 tarihli kusur raporu ile aynı olaya dair düzenlenen diğer bir rapor olan 09.09.2008 tarihli kusur raporu arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yukarıda belirtilen bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; işbu davada alınan kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için yine konusunda ehil ve aralarında Trafik İş-güvenlik uzmanı da bulunan bilirkişi heyetine olayı yeniden inceletmek, buradan çıkacak neticeye göre dosyadaki diğer tüm delilleri bir arada değerledirip neticeye varmaktan ibarettir. O halde, davalı İ.. A.. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Mahkemenin kabul ve uygulaması bakımından ise; H.M.K."nın 177. maddesi gözetildiğinde bozma sonrası ıslah yapılamayacağı açık olmasına rağmen (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 4.2.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. Sayılı kararı da bu yöndedir.) Mahkemece, Dairemizin 21.05.2013 tarihli bozma kararından sonra yapılan 06.11.2014 tarihli ıslaha değer verilerek neticeye varılması da doğru görülmemiştir. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.10.2015 günü oy birliği ile karar verildi.