Esas No: 2013/4127
Karar No: 2013/7795
Karar Tarihi: 06.12.2013
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2013/4127 Esas 2013/7795 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen menfi tespit ve alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi ve eski yönetim kurulu başkanı olduğunu, diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında şikayette bulunması nedeniyle kendisine farklı rakamlar ihtiva eden ihtarnameler keşide edilerek borç ihtarında bulunulduğunu, 2002 yılı genel kurulunda yönetim kurulu başkanı sıfatıyla aylık 150,00 TL ücret ödenmesinin kararlaştırıldığını, 5 yıl boyunca biriken ücret alacakları ile aidat borcunu yasal ve usulüne uygun olarak takas ve mahsup ettiğini, davalının haksız olarak aylık % 5 gecikme cezası uyguladığını, anapara borcunun 14.614,00 TL olmadığını, bu miktarın 9.000,00 TL "sini alacakları ile usulüne uygun olarak ödediğini, faiz borcunun bulunmadığını, zimmetine geçirilmiş para olmadığını, kooperatif genel kurulunca ibra edildiğini ileri sürerek, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacıdan genel kurul kararıyla belirlenen aidat ve faizlerin talep edildiğini, ihtarnamede belirtilen borç miktarında davacının da içinde bulunduğu yönetim kurulunun eksik bildiriminden kaynaklanan maddi bir hata olduğunu, faiz isteminin de 16.04.2006 tarihli genel kurul kararına dayalı olduğunu, davacıya ücretine mahsuben ödeme yapıldığını, yine davacının babası ...t"ın 8.500,00 TL ödeme yaptığı hususunun doğru olmadığını, haksız olarak ödeme yapıldığını, bu bedelin davacının zimmetinde olduğunu, ücret alacaklarının zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalının, 10.05.2009 tarihine kadar davacı kooperatifin yöneticiliğini yaptığını, yöneticilik yaptığı dönemde 23.12.2008 tarihli 41 ve 42 no"lu kasa makbuzları ile usulsuz işlemler yaptığını, 41 no"lu kasa makbuzunda 9.000,00 TL"lik tahsilatın açıklanmasında "..."ın 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 yıllarına ait başkanlık ücretine mahsuben "ifadesinin yer aldığını, kooperatif genel kurullarında kooperatif başkanına ücret ödeneceğine dair herhangi bir karar alınmadığını,
davalının genel kurul kararı olmadan kendisine ödeme yapmasının kanuna ve anasözleşmeye aykırı olduğunu, 10.05.2009 tarihli genel kurulda kabul edilen 2008 yılı bilançosunda davalının bu makbuzdaki miktar kadar borçlu olduğu belirtilmek suretiyle bilançonun onaylandığını, 42 nolu makbuzun tahsilat açıklamasında "...ın 2007 -2008 yılı borç ve aidatları" ifadesinin yer aldığını,..."ın davalının babası olduğunu, hiçbir belge olmadan babasının kooperatife olan borçlarına mahsuben 8,500,00 TL tahsil etmiş gibi gösterip, bu miktarı bu kişinin kooperatife olan borcundan düşmesinin yasa ve anasözleşmeye aykırı olduğunu, kooperatif hesaplarında görülen ve davalının yönetici sıfatıyla yaptığı tahsilatlar nedeniyle 4,665,11 TL davalıda kasa bakiyesi kaldığını, bakiyeyi bu güne kadar kooperatifin yeni yönetimine teslim etmediğini, davalının 1. ve 2. ihtarnameler gönderilmesine rağmen borcunu ödememesi sebebiyle 30.10.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan ihraç edildiğini, davalının ihraç kararının iptali talebiyle açtığı davanın derdest olduğunu ileri sürerek, 27.527,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili,davacı tarafın asılsız ve mesnetsiz iddialarına karşı ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2009/1021 E sayılı dosyası ile menfit tespit davası açıldığını belirterek, bu dosyanın ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2009/1021 E. sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; asıl davada davacının 14.608,00 TL aidat borcunun olduğunun tespit edildiği, davada davalının yöneticilik görevi sırasında 23.12.2008 tarihli 41 no"lu 9.000,00 TL"lik makbuz kapsamında kooperatif hesaplarından 9.000,00 TL"yi borcuna mahsup ettiği, oysa genel kurul kararlarında bu şekilde bir ücretin öngörülmediği, yine 23.12.2008 tarihli 42 no"lu makbuzda dayanaksız olarak " 8.500,00 TL İ..."ın 2007-2008 yılı borç ve aidatları " ifadesinin yer aldığı, İ..."ın davalı ..."ın babası olduğu, tahsil etmediği halde tahsil edilmiş gibi makbuz düzenleyerek kooperatifi bu miktarda zarara uğrattığı, yine kooperatif kayıtlarında yer alan 4.665,11 TL 31.12.2008 tarihli bilançoya göre kasada bulunmadığından bu miktardan da sorumlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile, 9.000,00 TL + 8.500,00 TL + 4.665,11 TL = 22.165,11 TL"nin birleşen dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl davaya yönelik temyiz itirazları yönünden;
a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b)Asıl dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının işlemiş faiz borcu, aylık % 5 oranı üzerinden hesaplanmıştır.
Mahkemece karar verilmeden önce 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76"ncı, faize ilişkin 88"nci, temerrüt faizine ilişkin 120"nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138"nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. (6098 sayılı TBK’nın m. 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK"nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar,
uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Somut olayda, dava konusu aidat miktarı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan ihtarnameye konu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davalı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, mahkemece, karar verilmeden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme ve bu açıklamalar çerçevesinde davacının işlemiş temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından değerlendirilerek, bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yasal düzenleme gözden kaçırılarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
c)Kabule göre; davacı tarafça 35.697,00 TL üzerinden harç yatırılarak borçlu olmadığını tespiti istenmiş; mahkemece,bilirkişi tarafından 14.608,00 TL aidat, 19.347,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 33.955,00 TL borçlu olduğu belirlenmiştir. Bu durumda, mahkemece 1.742,00 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın tamamen reddi doğru görülmemiştir.
2- Birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
a)Birleşen dava, kooperatif eski yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminatın istemine ilişkindir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesi ve yine aynı Kanun"un 98. maddesi yollaması ile birleşen dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri, yasa ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasden veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumludurlar. Kooperatif tarafından yöneticilere karşı açılan bir sorumluluk davasının görülebilmesi, TTK"nın 341. maddesi gereğince, genel kurulun bu yönde karar alması ve davanın tüm denetçiler tarafından açılmasına bağlıdır. Ancak, anılan usuli eksiklikler dava şartı olmayıp, sonradan da tamamlanabileceğinden bu yönteme uyulmaması davanın hemen reddini gerektirmez. Esasen bu hususlar üzerinde mahkemece de re"sen durulması zorunludur.
Somut olayda, davalı ... ... aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı gibi dava, denetçiler ya da vekili tarafından da açılmamıştır.
Davanın devamı sırasında görevde olan denetçilerin bizzat veya vekalet vererek avukat aracılığıyla davayı takip etmeleri gerekir. Bu durumda, mahkemece, davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçilerin belirlenmesinden sonra davacı tarafa HMK"nın 52, 53 ve 54. ( HUMK"nın 39. ve 40.) maddeleri uyarınca uygun bir kesin süre verilerek davalı hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somutlaştıran bir sorumluluk davası açılmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazına ve davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçilerin belirlenip, davayı açan vekile denetçi sıfatıyla vekaletname vermelerine ya da asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması, bundan sonra esasa girilerek, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir
karar verilmesi, verilen süre içerisinde vekaletname vermezler ya da asıl olarak takip edeceklerini bildirmezler ise ya da anılan şekilde alınmış bir genel kurul kararı ibraz edilmezse davanın açıklanan usul yönünden reddedilmesi gerekirken, anılan eksiklik giderilmeden yargılamaya devamla davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.
b)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davacı vekilinin, (2-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün asıl davada davacı-birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, (2-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalı vekilin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.