Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları D."dan intikal eden ve tapuda 9.4.2003 tarih 2 no ile kayıtlı taşınmaza davalıların elatıp, zilyetliklerine geçirdiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, S.M.A. Y.ve T.; davacıların miras bırakanına ait Tikenlik. Mevkili tapusuz taşınmazdan ve muris D."un bir kısım mirasçılarından harici satış suretiyle sınırları belirtilmiş yerler satın aldıklarını,pürlü tarla denen dava konusu taşınmazla ilgililerin bulunmadığını; davalı V. bir kısım mirasçılardan haricen düzenlenen senetler karşılığında dava konusu taşınmazı satın aldığını ve paydaş olduğunu; diğer davalı A.; ise eşi M.i"nin mirasçıların bir kısmından dava konusu taşınmazı satın almış olup,husumetin eşine yöneltilmesi gerektiğini beyan ederek, davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı T."in yargılama sırasında ölümü üzerine davaya dahil edilen mirasçılarından bir kısmı, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davacıların dayandığı tapu kaydının dava konusu taşınmazları tam olarak kapsamadığı davacılar öncelikle tapunun kapsamını belirlemeleri gerektiği davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı S.K. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . Türközmen"in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapulu taşınmaza elatmasının önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle davacı tarafın dayandığı 9.4.2003 tarih ve 2 sayılı tapu kaydına göre, 4595 m2 miktarındaki taşınmaza davacıların dava dışı kişilerle birlikte iştiraken malik oldukları davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacılar, yukarıda belirtilen tapu kaydı ile malik oldukları taşınmaza davalıların elattıklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan uygulamanın hükme yeterli elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmadığı gibi, yerel bilirkişilerin kendi içlerinde dahi çelişkili olan beyanlarına itibar edilmesi ve ayrıca bu çelişki dahi giderilmeden neticeye gidilmesinin doğru olduğu söylenemez.
Öte yandan, davalılar harici satış sözleşmelerine dayalı olarak satın alma savunmasında bulunmuşlarsada, tapulu taşınmazların harici satışı Türk Medeni Kanununun 706/1 Borçlar Kanununun 213 ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 26.maddesi hükümleri gereğince harici satışın geçersiz bulunduğu gibi zilyetlik yönünden de davacıların mirasbırakanı D."un terekesi iştirak halinde olup, dava dışı bir kısım mirasçıları tarafından düzenlenen anılan sözleşmelerin davacıları bağlamayacağı açıktır.Kaldıki, davacılar sadece tapu kaydından kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı istemde bulunmuşlardır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda yerinde uygulama yapılması, tapu kaydının çekişme konusu taşınmaza uyup uymadığının saptanması, uygunluğu belirlendiği takdirde sabit sınır olan "yol"ile bağlantı kesilmeksizin miktarına göre kapsam tayin edilmesi, infaza elverişli rapor ve kroki alınması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı S.in temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.