Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 73 ada 7, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların bir kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalmasına rağmen, bu bölümler terkin edilmeden imar uygulaması kapsamına alındıklarını ve 538 ada 2 sayılı parselin oluşturulduğunu ve böylece kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan bölümlerin haksız olarak davalılar lehine tescil edildiğini ileri sürerek, 7, 9 ve 10 nolu parsellerin kıyı-kenar çizgisi içerisindeki kısımlarının, düzenleme ortaklık payı düşüldükten sonra kalacak bölümünün 2 sayılı parselin tapusundan iptali ile Hazine adına tescili isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davayı kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Mahkemece, davanın niteliği itibariyle idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine dair önceden verilen kararın Dairece; "...işin esasına girilerek bir hüküm kurulması..." gereğine değinilerek bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi dışında sahil şeridi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Gerçektende; mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve özellikle 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre, taşınmazın 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde tanımı yapılan "kıyıda"kalmadığı, aksine aynı yasanın 8.maddesinde belirtilen "sahilde" bulunduğu saptanmak suretiyle davanın reddi cihetine gidilmiştir. Oysa; davada, davalılar vekille temsil edilmektedirler. Davalıların vekili, 03.07.2002 tarihli dilekçesiyle, vekaletnamesinde davayı kabul yetkisine dayanarak, davalılar aleyhine açılan davayı kabul etmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; HUMK."nun 92.maddesi hükmü uyarınca "kabul, iki taraftan birinin diğerinin neticei talebine muvafakat etmesi" olup, aynı yasanın 95.maddesi gereğince de "kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder." Anılan düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, kabul davayı sona erdiren bir taraf işlemidir ve yapıldığı anda hukuki sonuçlarını doğurur. Hal böyle olunca, davadaki "kabul" gözardı edilmek ve değerlendirilmemek suretiyle işin esasına girilerek taşınmazın kıyıda kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.