Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/1410
Karar No: 2020/93
Karar Tarihi: 06.02.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1410 Esas 2020/93 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/1410 E.  ,  2020/93 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “sendika aidat alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Edirne İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 24.09.2013 tarihli dava dilekçesinde; davalı ... Belediyesinin müvekkili sendikanın yıllardır örgütlü olduğu bir işyeri olduğunu, davalı bünyesinde çalışan ve müvekkili sendikaya üye olan işçilerin Belediye-İş Sendikası Ana Tüzüğüne göre üyelik aidatı ödemeleri gerektiğini, davalı belediyenin işçilerden kestiği üyelik ve dayanışma aidatlarını müvekkiline ödemediğini, 6356 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile taraflar arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinde hüküm altına alındığı üzere sendika adına kesilen aidatların kesildikleri tarihten itibaren bir ay içinde ilgili sendikaya ödenmesi gerekirken davalı tarafın bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, yapılan ödeme ihtarlarına rağmen borcunu ödemeyen davalının ödenmeyen her ay aidatı için o ayı takip eden aydan itibaren temerrüde düştüğünü ileri sürerek fazlaya dair her türlü dava hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz sendika aidat alacaklarının tespitiyle, şimdilik 5.000,00TL belirsiz aidat alacağının her ay aidatının ait olduğu aydan bir ay sonra başlayacak bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranında faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 05.11.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkili belediye çalışanlarının Havsa Noterliğinde düzenlenen 05.04.2012 tarihli dilekçeleriyle sendika üyeliğinden çekildiklerini, yeni toplu iş sözleşmesinin Genel İş Sendikası ile akdedildiğini, davacının müvekkilinden sendika alacağı ile faiz talep edemeyeceğini, yine davacının 27.09.2008 tarihinden önceki sendika aidat alacakları ile işlemiş faizlerinin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur
    Mahkeme Kararı:
    6. Edirne İş Mahkemesinin 20.02.2015 tarihli ve 2013/485 E., 2015/58 K. sayılı kararı ile; davalının zamanaşımı savunmasının değerlendirildiği 05.01.2015 tarihli rapor ile talep konusu alacağın 14.03.2013 tarihine kadar hesaplandığı 25.06.2014 tarihli bilirkişi raporlarının karma şekilde uygulandığı belirtilerek, 01.10.2008 tarihinden önceki alacakların zamanaşımına uğraması sebebi ile hesaplamaya bu tarih itibariyle başlanması gerektiği ancak davacı ile davalı arasında imzalanan en son toplu iş sözleşmesinin (TİS) 14.03.2013 tarihine kadar davalı işyerinde yürürlükte olması, bu tarihe kadar çalışan işçilere uygulanması, Nisan 2012 tarihinde istifa eden işçiler dâhil aidat ödeyerek bu TİS’ten yararlandıkları, davalı ... tarafından yine bu tarihe kadar sendika aidatlarının kesildiği, bu hususun davalı ... tarafından 06.03.2014 tarihli yazısına eklediği aidat kesinti belgelerinden de anlaşıldığı, sendika üyesi olmayan ya da üyeliği sona eren işçilerin TİS’ten yararlanabilmesi için 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca dayanışma aidatı ödeyerek işverene başvurmasının gerektiği, işçinin bu yönde yazılı bir başvurusu mevcut değil ise, işverenin 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca dayanışma aidatı ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, öte yandan davalı işverenin TİS’in tüm hükümlerini üye olmayan ve dayanışma aidatı dilekçesi vermemiş olan işçilere de uygulaması hâlinde ve işçilerin de herhangi bir itirazda bulunmadan sendika üyesi işçilerin yararlandığı hakları alarak kabul etmesi durumunda sendikanın işverenden dayanışma aidatı isteme hakkının bulunduğu, bu nedenle her iki rapor birleştirilerek ve zamanaşımı savunması da nazara alınarak 01.10.2008-14.03.2013 tarihleri arasındaki toplam 60.456,25TL sendika üye aidat toplamının raporlara ekli tablolarda belirtilen dönem aidatlarının başlangıç tarihinden itibaren işletilecek bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Edirne İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 04.06.2015 tarihli ve 2015/16164 E., 2015/20 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" hâline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ancak kısmi davadaki miktar, kısmi davanın açıldığı dava tarihine göre geriye doğru belirlenen zamanaşımı süresini kapsar. Bakiye alacak talep edildiği tarihe göre, geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalıyor ise zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir. Kısaca kısmi davadaki alacak miktarı belirlendiği tarihten itibaren öncelikle ileriye doğru gerçekleşen alacak için mahsup edilmeli, bakiye alacak ise ondan sonraki süreyi kapsamalıdır. İlk kısmi davada belirlenen alacak mahsup edildikten sonra bakiyenin talep edildiği tarihten geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalan alacak, alacaklı lehine hüküm altına alınmalıdır.
    Dosya içeriğine göre kısmi olarak açılan davada davacı vekili bilirkişi hesap raporundan sonra ıslah sureti ile alacakları arttırmış ve davalı vekili ise ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Hüküm altına alınan aidat alacağının kısmi olarak istenen miktar dışlandığında kalan kısmında ıslah tarihine göre geriye beş yıllık süre dikkate alındığında bu süre dışında kalan miktarların zamanaşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınmadan ve bu konuda ek rapor alınmadan fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücretin hüküm altına alınması hatalıdır.
    3- 2821 sayılı Kanun"un 61/1. maddesine göre bir işyerinde veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için 2822 sayılı Kanun uyarınca yetki belgesi alan işçi sendikasının, yetki belgesine konu işyeri veya işletmede çalışan üyesi işçilerin listesini, sendika tüzüğüne göre üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve sendikanın banka hesap numarasını işverene bildirmesi ve bu listeye göre üyelik aidatının kesilerek ve bildirilen banka hesabına yatırılmasını istemesi gerekir.
    Toplu İş Sözleşmelerinde kesilen aidatın ne zaman sendikaya yatırılacağı hususu düzenlenmiş ise ayrıca ihtara gerek kalmadan bu tarihlerden itibaren faize karar verilmelidir. Bu konuda bir düzenlenme yoksa taraf sendikanın işvereni temerrüde düşürmesi gerekir. Dava tarihinden önce sendika tarafından işverenin temerrüde düşürülmesi söz konusu değil ise dava ve ıslah tarihi temerrüt tarihini oluşturmaktadır. Bu nedenle bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
    Ayrıca 2821 sayılı Kanun"un 61/2. maddesinde sendika üyelik aidatının bir ay içerisinde sendikaya gönderilmesi öngörülmüş ise de yukarıda açıklandığı şekilde kanunda işverene bir aylık ödeme süresi öngörülmesi temerrüt için yeterli görülmemiş, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerektiği Yargıtay’ın istikrarlı kararları ile kabul edilmiştir.
    Somut olayda dosyaya sunulan ihtarnamelerde 2821 sayılı Kanun"un 61/1. maddesine göre davalı işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için 2822 sayılı Kanun uyarınca yetki belgesi alan davacı sendika aidat alacaklarını talep etmesine rağmen, ihtarnameye işyerinde çalışan üyesi işçilerin listesini eklememiştir. Temerrüt ihtarları usulüne uygun olmadığından, aidat alacağına dava ve ıslah tarihinden faiz yürütülmemesi isabetsizdir...” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Edirne İş Mahkemesinin 25.12.2015 tarihli ve 2015/285 E., 2015/525 K. sayılı kararı ile; bozma kararının (3) numaralı bendinde yer alan bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (2) numaralı bozma sebebi yönünden ise; sendika aidat alacağının belirsiz alacak davasına konu olabileceği Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi belirsiz alacak davasının kısmi eda küllü tespit davası niteliğinde de açılabileceği, davacının dava dilekçesinde sendika aidat alacağının tespitiyle, şimdilik 5.000,00TL belirsiz aidat alacağının tahsilini istediği davanın kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olduğu belirtilerek ve bir kısım Yargıtay kararlarına yer verilmek suretiyle kısmi eda külli tespit davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımının kesileceği, yargılama aşamasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği dolayısıyla yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının sonuca etkili olmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının sendika aidat alacağının tahsili istemli davasının belirsiz mi yahut kısmi dava niteliğinde mi kabul edilmesi gerektiği buradan varılacak sonuca göre davacı vekilinin 12.09.2014 tarihli dilekçesine karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
    13. 6100 sayılı Kanun"un 107. maddesinde;
    "1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
    2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
    3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
    14. Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.
    15. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi veya imkânsız olması gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
    16. Madde gerekçesinde; "Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin var olduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Any. m. 36, İHAS. m. 6) özünde var olan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.
    17. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
    1-Davacının kendisinden beklenememesi,
    2-Bunun olanaksız olması,
    3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
    18. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.
    19. Zira zamanaşımı süresi, belirsiz alacak davası açılması ile tüm alacak için kesildiğinden, davacının belirleyemediği alacağının zamanaşımına uğraması söz konusu olmayacaktır (Pekcanıtez, H.:Belirsiz Alacak Davası, Ankara 2011, s. 26-31).
    20. Kısmi dava ise, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez (Kuru, B.: -İstinaf Sistemine Göre Yazılmış- Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 219). Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir (HGK’nın 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H./Atalay, M./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, 12. bası, s. 320; Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, 22. bası, s. 286).
    21. 1086 sayılı HUMK’da açıkça kısmi dava düzenlenmediği hâlde, söz konusu Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde de kısmi dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktaydı. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’da ise ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (m. 109). Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 01.04.2015 tarihli ve 6644 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.
    22. Yukarıda da izah edildiği üzere, belirsiz alacak davasında zamanaşımı, davanın açılmasıyla birlikte alacağın tümü için kesilirken, kısmi davada sadece dava edilen alacak yönünden kesilir.
    23. Bu açıklamalara göre somut olay incelendiğinde, davacı vekili dava dilekçesinde açıkça belirsiz sendika aidat alacaklarının tespiti talebiyle şimdilik 5.000TL belirsiz aidat alacağının tahsilini talep etmiştir. Ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde “belirsiz alacak davasındaki” taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan etmiştir.
    24. Bu noktada davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı açık olup, uyuşmazlık konusu sendika aidat alacağının belirsiz mi yahut kısmi dava olarak mı kabul edilmesi gerektiği, burada varılacak sonuca göre davacı vekilinin 12.09.2014 tarihli dilekçesine karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının dikkate alınıp alınmayacağı hususu değerlendirilmelidir.
    25. Dava, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun 18. maddesi ile mülga 2821 sayılı Sendikalar Kanunu"nun 61. maddesi kapsamında, sendika aidat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
    26. 6356 sayılı Kanun"un 18. maddesinin ikinci fıkrasına göre “Üyelik ve dayanışma aidatları, yetkili işçi sendikasının işverene yazılı başvurusu üzerine, işçinin ücretinden kesilmek suretiyle ilgili sendikaya ödenir.” Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre de “Yukarıdaki hükümlere göre ödenmesi gereken aidatı kesmeyen veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili işçi sendikasına ödemeyen işveren, bildirim şartı aranmaksızın aidat miktarını bankalarca İşletme kredilerine uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödemekle yükümlüdür.”
    27. Mülga 2821 sayılı Kanun"un 61. maddesinin birinci fıkrasına göre ise “İşyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasının, toplu iş sözleşmesi yapılmamışsa veya sona ermişse yetki belgesi alan işçi sendikasının yazılı talebi ve aidatı kesilecek sendika üyesi işçilerin listesini vermesi üzerine, işveren sendika tüzüğü uyarınca üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu gereğince sendikaya ödenmesi gerekli dayanışma aidatını, işçilere yapacağı ücret ödemesinden kesmeye ve kestiği aidatın nevini belirterek tutarını ilgili sendikaya vermeye ve kesinti listesini sendikaya göndermeye mecburdur.” Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise “Yukarıdaki fıkra gereğince sendika tüzüğüne uygun olarak kesilmesi istenilen aidatı kesmeyen işveren ilgili sendikaya karşı kesmediği veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili kuruluşa göndermediği miktar tutarınca genel hükümlere göre sorumlu olduktan başka aidatı sendikaya verinceye kadar bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faizi ödemek zorundadır.”
    28. Belirtilen kanuni düzenlemelere göre, bir işyerinde veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için yetki belgesi alan işçi sendikasının, yetki belgesine konu işyeri veya işletmede çalışan üyesi işçilerin listesini ve sendika tüzüğüne göre üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını işverene bildirmesi ve bu listeye göre üyelik aidatının kesilmesini ve sendikaya ödenmesini istemesi gerekir.
    29. Sendikanın her TİS dönemi için sendika üyesi işçilerin isimlerini, kesilmesi gereken aidat tutarını ve aidatların yatırılması gereken banka hesap numarasını işverene bildirmesi yasal bir yükümlülüktür. Ancak dönem içinde işten çıkan/çıkarılan sendika üyesi işçiler olabileceği gibi işçi ücretlerindeki artış da aidat miktarını değiştirecek bir etkendir. Öte yandan sendikanın bilgisi haricinde dayanışma aidatı ödemek sureti ile TİS"den yararlanan işçiler bulunabilir. Böyle bir durumda sendikanın ne kadar alacağı olduğunu kendisindeki verilerle tespit etmesi mümkün olmadığından alacağın miktarı belirsizlik nitelik taşımaktadır. Aidat miktarının tespiti için taraflardan bilgi, belgelerin getirtilmesi ve bilirkişi incelemesi yapılması zorunludur. Nitekim eldeki dosyada bir kısım işçilerin sendika üyeliğinden ayrılarak aidat ödedikleri ve toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya devam ettikleri davalı ... tarafından sunulan kayıtlardan anlaşılmaktadır.
    30. Mahkemece dava konusu edilen alacağın belirsiz alacak davasına konu olabileceği ve davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın tümü için dava tarihinden itibaren zamanaşımının kesildiği kabul edilerek, 12.09.2014 tarihli artırım dilekçesine karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının dikkate alınmamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak mahkemece belirsiz alacak davasının kısmi eda külli tespit davası niteliğinde de açılabileceği, davacının sendika aidat alacağının tespitiyle şimdilik 5.000TL belirsiz aidat alacağının tahsilini istediği davanın kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de, Hukuk Genel Kurulu tarafından bu tür davalar belirsiz alacak davası olarak kabul edilmekte olup kısmi eda külli tespit davası olarak kabul görmemektedir.
    31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, sendikanın her TİS dönemi için sendika üyesi işçilerin isimlerini, kesilmesi gereken aidat tutarını ve yatırılması gereken banka hesap numarasını işverene bildirmesinin yasal bir yükümlülük olduğunu, sendikanın bu alacağa ilişkin dava açarken işverenden temin etmesi gereken bir bilgi ve belgeye ihtiyacının bulunmadığı, üyelerin sayısı aldıkları ücret, sendikaya üyelik tarihi, varsa istifa eden üyelerin kimler olduğu, TİS ile belirlenen zam, oran ve miktarlarını bildiği, davalı ... Belediyesinin küçük bir belediye olduğu bu nedenle anılı alacağın belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    32. Mahkemenin davanın kısmi eda külli tespit davası olarak nitelendirilmesi doğru olmamakla birlikte davanın belirsiz alacak olarak kabulü gerektiğinden, direnme kararı bu değişik gerekçe ile yerindedir.
    33. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davanın esasına ve uyularak verilen yeni hükme yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

    IV. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Yukarıda yer verilen değişik gerekçe ile direnme uygun bulunduğundan taraf vekillerinin işin esasına ve uyularak verilen yeni hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.02.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.



    KARŞI OY
    Davacı, dava dilekçesinde açıkça belirsiz sendika aidat alacaklarının tespiti talebiyle şimdilik 5.000,00TL belirsiz aidat alacağının tahsilini talep etmiştir.
    Mahkeme davanın kabulüne karar vermiştir.
    Yüksek Özel Daire, bozma ilamının 2 nolu bendinde dosya içeriğine göre davanın kısmi dava olarak açıldığı ve ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının dikkate alınmasının gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
    Mahkeme, sendika aidat alacağının belirsiz alacak davasına konu olabileceği, HMK 107. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi belirsiz alacak davasının kısmi eda külli tespit davasında açılabileceği gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
    Direnme kararının taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine dosya Yargıtay 9. Hukuk Dairesi önüne gelmiş olup, Yargıtay Özel Dairece “ Davacı Sendika vekili dava dilekçesinde, HMK 107. maddesi kapsamında belirsiz alacak davası açtığını belirtmiş ise de, Sendikanın her TİS dönemi için sendika üyesi işçilerin isimlerini ve kesilmesi gereken aidat tutarlarını ve aidatların yatırılması gereken banka hesap numarasını işveren bildirilmesi yasal bir yükümlülüktür. Bu yasal yükümlülük sonucu her TİS dönemi için sendikanın işçi sayısını ve kesilecek aidat miktarını bilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davacı Sendika talepte bulunduğu TİS dönemi için işçi sayısını ve aidat miktarını belibilecek durumda olduğundan, sendika aidat alacağı davasının belirsiz alacak davasına konu olamayacağı, ancak kısmi davaya konu edilebileceği anlaşıldığından, Dairemizin davayı kısmi dava olarak niteleyen ve buna bağlı olarak ıslaha karşı zamanaşımı savunmasını değerlendirilmesini içeren bozma kararı, usul ve yasaya uygun olup direnmenin yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 5521 sayılı İş Kahkemeleri Kanunu’nun geçici ek ikinci maddesi uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE,.. ” gerekçesiyle dosyayı Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık davacının sendikanın aidat alacağının tahsili istemli davasının belirsiz mi yoksa kısmi dava niteliğinde mi kabul edilmesi gerektiği, buradan varılacak sonuca göre davacı vekilinin zamanaşımı savunmasının dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Alacaklı olduğunu ileri süren kişinin belirsiz alacak davası açabilmesi için talep sonucunu gerçekten belirlemesinin mümkün olmaması ya da bunun objektif olarak imkânsız olması gerekmektedir. Alacağın belirli olup olmadığı talep sonucunun belirlenmesine ilişkindir. Yargılama sırasındaki ispat sorunlarının konuyla bir ilgisi bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davası istisnai bir dava türü olup ancak şartları varsa açılabilmektedir.
    Davacı sendikanın, sendika üyelik aidatı talebine ilişkin olarak açtığı bu davasını açmadan önce alacaklarını belirlemesi için gereken bilgi ve belgeler sendikanın elinde ve bilgisindedir. Zira sendika üyelik aidatı alacağı, davalı ... yerinde çalışan sendika üyesi işçilerin her birinin bir aylık maaşlarından her ay için birer günlük çıplak yevmiyeleridir. Bu yevmiyeler davacı sendika tarafından bilinebilmektedir.
    Sendikalı işçi sayısı da davacı sendika tarafından bilinmektedir. Yine her bir çalışan sendika üyesi işçinin hangi tarihte üye olduğu ve istifa varsa hangi tarihte istifa ettiği de davacı sendika tarafından bilinmektedir. Yine sendikalı olan veya olmayanların sayısını, sendika üye aidatı veya dayanışma aidatı ödeyenlerin sayısını, sendika üyesi olan ve toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin ücretlerini, maaşlardan kesilmesi gereken aidatın miktarını, istifa eden varsa istifa edenlerin sayısını ve tarihlerini, sendika üyesi işçilerin hangi tarihten itibaren üye olduklarını, TİS gereği uygulanacak zamların tarih ve oranlarını ve zamlı maaş miktarlarını, davalı Belediyeden ödenmesi gereken sendika üyelik aidatı alacaklarının hangi aylara ilişkin olduğunu da bilebilmektedir. Yine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 3.05.2016 tarihli ve 2016/10955 Esas, 2016/11177 Karar sayılı ilamında da belirttiği gibi; sendikanın, her TİS dönemi için sendika üyesi işçilerin isimlerini ve kesilmesi gereken aidat tutarlarını ve aidatların yatırılması gereken banka hesap numarasını işverene vermesi yasal yükümlülük olduğundan, bu yasal yükümlülük sonucu her TİS dönemi için sendikanın işçi sayısını ve kesilecek aidat miktarını bilmesi gerekmektedir.
    Sendikanın dava konusu sendika üyelik aidatı alacağı davası açarken davalı işverenden temin etmesi gereken bir belge ve bilgiye de ihtiyacı yoktur. Üyelerinin sayısını, aldıkları ücretleri, üyelerinin hangi tarihte sendika üyesi olduğunu varsa istifa eden üyesinin kimler olduğunu ve sayısını, TİS ile belirlenen zam, oran ve miktarlarını bilmeyen sendika olduğu düşünülemez.
    Somut olayda, davalı işveren Havsa Belediyesi olup küçük bir ilçe belediyesidir. Davalı ... başkanlığında çalışan toplam işçi sayısı, sendikal işçi sayısı, dayanışma aidatı ödeyen işçi sayısı, varsa istifa eden işçi sayısı ve bu işçilerin hangi tarihte üye oldukları, varsa istifa edenlerin hangi tarihte istifa ettikleri, üyelerinin ücretleri, TİS ile öngörülen zam oran ve miktarları davacı sendika tarafından bilebilecek durumda olduğundan ve sendika üyelik aidatı talebinin miktarını bilinebilecek için ayrıca işyerinden gerekli bir belgeye de ihtiyacı bulunmadığından ve HMK 107/1’de de belirtildiği üzere davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını veyahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu bir durumda söz konusu olmadığından, davacı sendikanın dava konusu talebi olan sendika üyelik aidatı alacağının miktarını belirleyerek açması gerekirken Hukuk Muhakemeleri Kanununda istisnai olarak düzenlenen belirsiz alacak davası şeklinde açması yasanın açık düzenlemesine aykırı olduğundan davaya konu sendika üyelik aidatı alacağının belirsiz alacak olduğu yönündeki saygıdeğer çoğunluğun görüşlerine katılamamaktayım.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi