Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı Hazine, hasımsız açtığı davasında, daha önce H.Ş.p tarafından açılan tescil davasında reddine karar verilen yaklaşık 20 dönümlük taşlık tarla niteliğinde ve tarım alanı olarak kullanılabilir durumdaki tapulama harici yerin 3402 Sayılı Yasanın 18.maddesi ve Medeni Kanunun 912.maddesi uyarınca Hazine adına tescilini istemiştir.
Birleşen dosyanın davacısı İ.K.tapulama harici alan içerisinde 6250 m2"lik alanı 35 yıl önce imar ihya ederek tarıma elverişli hale getirdiğini, aynı taşlık içerisinde bulunan komşu taşınmazların zilyetleri adına tesciline karar verildiğini, yasanın zilyetlik ile ilgili aradığı tüm şartların lehine bulunduğunu ileri sürüp, adına tescilini istemiştir.
Birleşen dosyanın davalıları, dava konusu yerle ilgili daha önce açılan davaların reddedildiğini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın kaçak, yitik kişilerden kaldığının mahkeme ilamı ile kesinleştiği gerekçesiyle davacı Hazinenin açtığı tescil davasının kısmen kabulüne, birleşen dosyanın davacısı İ.K.n davasının reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili ve birleşen dosyanın davacısı İbrahim Koç vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Davacı Hazine, dava konusu yerin 3402 Sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca adına tescilini istemiş, birleştirilen davasında davacı .K.ise, çekişmeli taşınmazı 35 yıl önce imar ve ihya ettiğini ileri sürerek, Türk Medeni Kanununun 713.maddesine göre adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece, 5953.14 m2 yerin Hazine adına tesciline, birleştirilen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine ve birleştirilen davanın davacısı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; öncesinde H. Ş. isimli kişi tarafından açılan eklemeli zilyetliğe dayalı 2003/1020 esas sayılı davada verilen tescil kararının Yüksek 8.Hukuk Dairesi tarafından, "taşınmaz çevresinde kaçak ve yitik kişilere ait taşınmazlar bulunduğu bu tür yerlerin devlete intikali nedeniyle imar ve ihya ile kazanılamayacağı" gerekçesiyle bozularak, davanın reddine karar verilerek kesinleştiği, komşu 524 parselin senetsizden Hazine adına tespit gördüğü; doğusunda kalan bölümün de halen tapulama dışı yer olduğu; 2126 parsel dayanağı kayıtlardan Şubat 1935 tarih 16 nolu kaydın doğuda (Taşçı Şıha) okuduğu, diğer parsellerinde tapu kayıtlarına dayalı olarak kişiler adına tespit gördüğü; yerel bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre, çekişmeli yerin taşlık iken 35 yıl kadar önce davacı İ. tarafından taşlar sökülerek imar ve ihya edildiği, tarım bilirkişi raporuna göre ise, 2.sınıf kuru tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, üzerinde betonarme bir yapı ile çeşitli çam ve meyve ağaçlarının bulunduğu, doğal sınırların açık ve belirli olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, dava dışı H.ile Hazine arasında görülen davada kaçak ve yitik kişilerden kaldığı yönünde delil oluşmuş ise de, o davada taraf olmayan İ. bağlamayacağı ve bunun aksini kanıtlayabileceği kuşkusuzdur. Öte yandan, civar taşınmazlardan bir kısmı Hazine tarafından dağıtılmış ve bu şekilde kişiler adına sicil oluşmuş, diğer bir kısmı da özel mülkiyete konu olup keza tapu kaydına göre kişiler adına tespit görmüştür.
Öte yandan, birleştirilen tescil davasının aynı zamanda Karaköprü Belediyesince de yöneltildiği gözetildiğinde taşınmazın belediye sınırları içerisinde kaldığı izlenimi doğmaktadır. O halde, anılan belediyenin kuruluş ya da taşınmazın belediye sınırları içerisinde olduğu kabul edilen tarihin önem kazandığı kuşkusuzdur. Bunun için gerek Türk Medeni Kanununun 713 ve gerekse 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17.maddeleri doğrultusunda imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten, taşınmazın belediye sınırları içerisine alındığı güne kadar zilyetlikle mülk edinme koşullarının kişi yararına gerçekleşip gerçekleşmediği de araştırılmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece, yerinde yeniden yaşlı ve yansız kimseler arasından seçilecek yerel bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, özellikle komşu kayıt uygulamasının açık ve net sonuçlar verecek biçimde yapılması taşınmazın geçmişi ve niteliği konusunda uzman bilirkişilerden ayrıntılı inandırıcı ve doyurucu rapor alınması, gerektiğinde 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerinde yazılı koşulların tescil davacısı kişi yararına yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, olayda uygulama yeri bulunmayan kesin hükümden söz edilerek davanın reddedilmesi doğru değildir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.