10. Hukuk Dairesi 2015/13241 E. , 2016/3750 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
No : 2013/632-2015/252
Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtilen nedenlerle davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya içeriğinden; davacının, 12.05.1997 varide tarihli giriş bildirgesine göre 20.04.1982 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği, yine 12.05.1997 tarihli sigortalılık döküm föyüne göre, 20.04.1982-26.04.1994 tarihleri arası zorunlu, 12.05.1997 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı kabul edilmeye başlandığı, 07.05.2010 tarihli sigortalılık bilgilerine göre 20.04.1982-26.04.1994, 12.05.1997-01.06.2003 (İBS) ve 01.06.2003 tarihinden devamla (25 yıl 25 gün) sigortalı kabul edilirken, 07.05.2010 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu, Kurumca 21.07.2010 tarihli işlem ile 31.07.2010 tarihi itibariyle, 01.06.1988-26.04.1994 tarihleri arası zorunlu, 12.05.1997-01.06.2003 tarihleri arası isteğe bağlı, yine 01.06.2003 tarihinden devamla zorunlu 19 yıl 1 ay 14 gün 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalığı bulunup, 25 tam yıl hizmet süresi olmadığı gerekçesi ile reddedildiği, davacının Kuruma sunduğu 12.05.1997 tarihli İB formunda 01.08.1981-26.04.1994 tarihleri arası vergi kaydı olduğu belirtilmesine rağmen daha sonra vergi dairesinden gelen yazıda 01.08.1981 başlayan bu vergi kaydının 31.12.1981 tarihi itibariyle sonlandığının bildirildiği, bunun dışında, 01.06.1988-26.04.1994 ve 01.06.2003 tarihinden devamla nakliye faaliyetinden dolayı vergi kaydının olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlık, davacının vergi, oda veya sicil kaydı olmayan 20.04.1982-01.06.1988 tarihleri arasındaki dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edilip edilmeyeceği ve sonuç olarak yaşlılık aylığı bağlanıp bağlanılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 öncesi uyuşmazlık süresi ile ilgili olarak davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir.
1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanunun 79. maddesine paralel geçmişe yönelik sigortalılık tesciline imkan veren yasal düzenleme bulunmadığından anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi de ilgiliye zorunlu sigortalılık hakkı kazandırmaz. Ancak ödemelerin icra takibi sonucu gerçekleştiği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun ile 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun hükümleri (af) kapsamında yatırıldığı hallerde, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme yönelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, geçmişe yönelik prim ödemelerinin kapsadığı sürenin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda; davacının 4247 sayılı Yasa (1997 affı)kapsamında prim ödediği sigortalık bilgisini gösteren cetvelde belirtilmektedir. Bu nedenle, davacının uyuşmazlık konusu 20.04.1982-01.06.1988 tarihleri arası primleri söz konusu 4247 sayılı Yasa kapsamında ödeyip ödemediği Kurumdan sorulmalı, ödemişse anılan devrede 1479 sayılı Yasa kapsamında isteğe bağlı sigortalı saymanın mümkün olduğu gözetilmeli ve sonuç olarak yaşlılık aylığı şartları tahsis talep tarihine göre değerlendirilmeli, eğer bu tarihte aylık şartları yok ise dava tarihi ya da hükümden önceki bir tarihte tahsis şartlarının oluşması halinde bu tarih dikkate alınarak, yasal dayanakları da belirtilerek infaza elverişli ve şarta bağlı olmayan şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde infaza elverişsiz ve şarta bağlı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Yine Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.