Davacılar, miras bırakanları M.T.nin maliki olduğu 1 ve 2 nolu bağımsız bölümleri davalı torunlarına satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapuların iptali ile payları oranında adlarına tescil kararı verilmesini istemişlerdir. Davalılar, taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıklarını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davalı A. hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı M.hakkındaki davanın ise husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Karar, davacı ve davalı A. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, Borçlar Kanununun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davalı A.hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı M.hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı A.tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakanın 5.12.2000 tarihinde maliki olduğu 1 nolu bağımsız bölümü davalı A.e, 2 nolu bağımsız bölümü diğer davalı M.’ya satış suretiyle temlik ettiği, davalıların murisin torunları oldukları anlaşılmaktadır. Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Miras bırakanın varlıklı bir kişi olduğu, temlik tarihinde taşınmaz satmasını gerektiren bir nedeninin olmadığı, davalıların ise alım güçlerinin bulunmadığı, taşınmazların temlik sırasında gösterilen satış bedelleri ile gerçek bedelleri arasında açık ve aşırı fark bulunduğu anlaşılmakla, belirlenen bu olgular toplanan delillerle birlikte değerlendirildiğinde olayda miras bırakanın gerçek amacının satış değil mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bağış olduğu sonucuna varılmaktadır. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda davalı Ahmet hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Anılan davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davacıların temyizine gelince; yukarıda açıklandığı üzere miras bırakanın temlikinin muvazaalı olduğu açıktır. Muris muvazaasının varlığının kabul edilebilmesi temlikin münhasıran mirasçıya yapılmış olması koşuluna bağlı değildir. Nitekim bu müesseseyi düzenleyen 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca “ bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin danışıklı (muvazaalı) olduğunu…” ileri sürerek dava açabilirler. Görüldüğü gibi, anılan İçtihadı Birleştirme Kararında temlikin mutlak mirasçıya yapılmış olması koşulu yer almamaktadır. Olayda gözetilmesi gereken husus, miras bırakanın iradesini gerçekte bağış yönünde kullandığı halde işlemin satış biçiminde yapılmasıdır. Hal böyle olunca; davalı torun M.hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.