17. Hukuk Dairesi 2015/9261 E. , 2017/10479 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazını diğer davalı kardeşi ..."a devrettiğinden, bu devre ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazı 06.05.2009 tarihinde satın aldığını daha sonra 26.05.2010 tarihinde dava dışı ..."e sattığını raiç bedel üzerinden alım satımın yapıldığını haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., davanın hakdüşürücü süreden sonra açıldığını davanın reddini istediğini belirtmiştir.
Mahkemece, dava dayanağı takibin 18.05.2010 tarihinde başladığı, iptali istenilen tasarrufun ise bu tarihten önce 06.05.2009 tarihinde gerçekleştiğinden ve davalı ..."ın taşınmazı 26.05.2009 tarihinde dava dışı şahsa sattığından davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
... ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri ... yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. İİK.nun 282. maddesi gereğince de iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir. Bu halde dördüncü kişi yönünden bedel farkı yeterli olmayıp kötü niyetinin somut delillerle ispatlanması gerekir.
Öte yandan bu davaların görülebilmesi için genel dava şartları yanında, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçeklemesi borçlu hakkında aciz belgesi olması gibi özel dava şartlarınında bir arada bulunması gerekir.
Somut olayda, takip konusu borç kaynağı 2000 tarihli kredi kartı sözleşmesi ve 2004 yılından başlayan kredi sözleşmelerinden doğmaktadır. Tasarruf ise bu tarihten yani borcun doğumundan sonra 06.05.2009 tarihinde yapılmıştır. Takip dosyasından borçlu adresinde 05.04.2011 tarihinde haciz yapıldığı ve aciz halinde olduğu sabit olmuştur. Yasanın 278/III-1.maddesine göre karı ve koca, usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar bağışlama hükmünde olup ve iyiniyet ve bedel farkı gözetilmeden iptale tabidir. 280/1 ve 2.maddelerinde de malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun alacaklılarına zarar verme kasdıyla yaptığı bütün işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının sair tarafça bilindiği veya bilinmesini gerketiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceği, 3.şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısmı ise borçlunun durumunu ve amacını bildiği kabul edilir.Davalı borçlu... ile davalı ... kardeş olduğundan yapılan tasarruf iyiniyet ve bedel farkı gözetilmeksizin bağışlama hümünde olup iptale tabidir. Yine Kanunun 280/1 ve 2.maddeleri gereğince de taşınmazı satın alan ve borçlunun kardeşi olduğundan 3.kişi, davalının (borçlunun) durumunu ve amacını bilebilecek kişilerdendir.
Dava konusu taşınmaz üçüncü kişi tarafından dava dışı ... isimli şahsa satıldığından, davacı alacaklının davayı İİK"nun 283/2maddesi gereğince bedele dönüştürüp dönüşmeyeceği yada anılan şahsın da davaya dahil edilip tasarrufun iptalini isteyip istemediği açıklığa kavuşturulduktan sonra karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 14.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.