Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanlarından intikal eden 2653 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1. kat 4 nolu bağımsız bölümü davalının haksız olarak kullandığını, kendilerini yararlandırmadığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, dava konusu taşınmazda ½ payının bulunduğunu, diğer paydaşların muvafakati ile taşınmazı kullandığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine karar verilecek payın taşınmazın tamamına yönelik bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ortaklığın giderilmesi yolu ile giderilebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
.raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 2653 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1. kat 4 nolu bağımsız bölümde tarafların paydaş oldukları, anılan taşınmazın davalı tarafından kullanıldığı görülmektedir.
Davacılar, anılan taşınmazdan yaralanamadıklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; dava konusu yer bağımsız bölüm olup yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde bölünmesi ve taksim edilmesi mümkün değildir. Öte yandan dava konusu bağımsız bölümü davalının kullandığı davalının da kabulündedir. Bu durumda, yararlanmadan engelleme( intifadan men) olgusunun gerçekleştiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; davacıların payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken olaya uygun olmayan gerekçelerle davanın reddi doğru değildir. Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.