Esas No: 2014/555
Karar No: 2014/587
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/555 Esas 2014/587 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 555 KARAR NO : 2014 / 587 KARAR TR : 5.5.2014 |
ÖZET : Herhangi bir idari karara dayanmaksızın davacıların taşınmazlarına el atarak, antrepo olarak kullanılan binalarını yıktıklarından bahisle, uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle, Belediye Başkanlığı ile Belediye Başkanının şahsına karşı açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk..
|
K A R A R
Davacı : 1-H.J.B.B.
2-C.L.B.
Vekilleri : Av. B.B.- Av. M.Ü.
Davalılar : 1-İskenderun Belediye Başkanlığı
Vekilleri : Av. D.A., Av.E.H.
2-Dr. Y.C.
Vekili : Av. A.A.
O L A Y : Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin maliki olduğu Hatay ili, İskenderun ilçesi Akçay mevkiinde bulunan, 396 parsel sayılı 24.295 m2 yüzölçümlü taşınmazın içerisinde inşa edilmiş 70 metre boyunda 25 metre eninde ve 7 metre yüksekliğinde betonarme bir antrepo ve antreponun ön tarafında yüksek tonajlı kamyon ve tır vasıtalarının tahmil, tahliye işlerini yapabilmek için betonarme bir rampa yapılmış olduğunu; müvekkillerinin, hissedarı ve yetkili mesul müdürlüklerini yaptıkları bir Şirketler Grubunun İskenderun Limanına gelen malları ile İskenderun’dan gemilere yüklenecek değişik malları bu antrepoda muhafaza ettiklerini; davalı İskenderun Belediyesinin, müvekkillerine haber vermeden ve Belediye Encümeninden herhangi bir yasal karar alınmadan keyfi bir şekilde hafriyat makinalarını müvekkillerinin taşınmazına gönderdiğini ve antrepo binasını tamamen yıktırdığını; yıktığı binanın bir kısım enkazını da temin ettiği vasıtalarla dışarıya taşıttığını, ayrıca hariçten temin ettiği onlarca kamyon dolgu malzemesini 396 Parsel sayılı gayrimenkul içine taşıtarak döktürdüğünü, taşınmazın tamamını fiilen işgal etmiş olduğunu; antrepo binasını tamamen yıkan İskenderun Belediye Başkanlığı ile Belediyeyi temsile yetkili olan ve şahsi emir ve talimatı ile bu haksız yıkımı yaptıran diğer davalı Belediye Başkanı Dr.Y.H.C.’in bu haksız fiilden doğan zararları birlikte müştereken ve müteselsilen tazmin etmekle yükümlü olduklarını; yıkılan antrepo binasını yeniden inşa edip eski haline getirmek için, gerekli olan zorunlu masrafların İskenderun 3 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/60 İş sayılı tespit dosyası ile yaptırmış oldukları tespit sonucunda belirlendiğini ifade ederek; davalıların, müvekkillerine ait gayrimenkul içerisinde bulunan antrepo binasını yıkmaları nedeni ile sebebiyet verdikleri maddi zararlardan fazlaya dair hakları saklı kalmak koşuluyla 1.009.000 TL’lik zararın, haksız fiilin vuku bulduğu 01/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
İSKENDERUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 06.11.2012 gün ve E:2010/210, K:2012/285 sayı ile; yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının, davalı Belediye Başkanı ve davalı Belediye tarafından kendi taşınmazı üzerinde bulunan antreponun her hangi bir yasal karar alınmadan keyfi bir şekilde hafriyat makinalarının gönderilmesi suretiyle tamamen yıktırıldığını iddia ederek bu haksız fiilden kaynaklı tazminat talebinde bulunmuş olduğu anlaşılmış ise de, dava dilekçesi içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere, davalı belediye tarafından davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği taşınmaz üzerinde idari bir eylem yaparak antrepo binasını yıktırdığı iddiasının söz konusu olduğu anlaşıldığından, bu antreponun davalı belediye tarafından yıkılması fiilinin idari eylem niteliğinde olduğu ve idari Yargılama Usulü Kanununun 2/B maddesi gereğince görevli Yargı yerinin İdare Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle; görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Dosyasının kesinleşmesinin ardından davacı vekilinin talebi üzerine, adli yargı dosyası idari yargı yerine gönderilmiştir.
Hatay İdare Mahkemesi:31.05.2012 gün ve E:2013/1005 sayı ile, fiili yol iddiasından kaynaklanan davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı mahkemeleri olduğu, diğer taraftan da davanın bir kısmının özel kişiler tarafından başka bir özel kişiye karşı açıldığı, bu yönüyle de idari yargıda gerçek kişiye karşı dava açılmasının mümkün olmadığı da göz önüne alındığında bakılan davada yine adli yargının görevli olduğu gerekçe gösterilerek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. Maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü; 11.11.2013 gün ve E:2013/1375, K:2013/1577 sayı ile; İskenderun 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev yönünden red kararının, davacının istemi üzerine Hatay İdare Mahkemesine gönderildiği, ancak bu mahkemece usulü yönden bir karar (dilekçe reddi) verilmeyip, davada adli yargının görevli olduğu değerlendirilmesiyle 2247 sayılı kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 3. ve 9. maddeleri uyarınca idari yargı yerlerinde bizzat dava açma, davacıların uymak zorunda olduğu emredici bir hüküm olduğu gibi, 492 sayılı Harçlar Kanunun ilgili hükümleri ve tarifeleri gereğince böyle bir davanın harca tabi olduğu; ilgili mevzuatında gerekli değişiklik yapılmadığı sürece bu yasal yükümlülüklerin ihmali ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda verdiği kararın doğrudan uygulanması suretiyle benzer bütün davaların bu şekilde sonuçlandırılmasının mümkün görülmediği; bu durumda ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçe ile açılmış bir dava bulunmadığından 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle; Hatay İdare Mahkemesinin başvurusunun, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddine karar vermiştir.
Hatay İdare Mahkemesi:8.1.2014 gün ve E: 2013/1005, K:2014/2 sayı ile, idari yargılama usul hukukunda bir idari yargı merciince bir idari davaya bakılabilmesi için anılan idari yargı merciine (olayda Mahkemelerine) hitaben yazılmış bir dava dilekçesinin bulunmasının gerektiği; yoksa, olayda olduğu gibi adli yargı mahkemesince dosyanın idare mahkemesine gönderilmesi ve dosyanın bu şekilde görülmesi gibi bir usulun idari yargıda bulunmadığı; bu sebepten ötürü davacının işbu kararın tebliği üzerine 30 gün içinde Mahkemelerine hitaben yazılı bir dava dilekçesini Mahkemelerine veya Mahkemelerine sunulmak üzere 2577 sayılı Yasada sayılan yetkili mercilere vermesinin gerektiği; diğer yandan, davacılar tarafından, işbu kararın tebliğini izleyen 30 gün içinde Mahkemelerine vereceği dilekçede Yasanın 3. maddesinde belirtilen tüm hususlara riayet edilmesinin gerektiği; bu durumda, davacılar tarafından, 2577 sayılı Yasanın 3. maddesine uygun olarak ve özellikle Mahkemelerine hitaben yazılmış olan bir dava dilekçesi ile yeniden dava açılmak üzere işbu davadaki dilekçenin reddinin gerektiğinden bahisle; dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15.maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde anılan Yasanın 3.maddesine ve yukarıda belirtilen hususlara uygun şekilde (Mahkemelerine hitaben yazılacak şekilde) düzenlenecek yeni dilekçe ile yeniden dava açılmak üzere reddine, aynı Yasanın 15. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yeni dilekçe düzenlenerek açılacak davada ayrıca harç alınmamasına, dava yenilenmediği takdirde artan yargılama giderinin davacıya iadesine, aynı Yasanın 15. maddenin 5. fıkrası uyarınca yenilenen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hususunun davacıya bildirilmesine karar vermiştir.
Davacıların vekili, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
HATAY İDARE MAHKEMESİ: 13.3.2014 gün ve E:2014/249 sayı ile, bakılan davada; davacılar tarafından açılan işbu davanın "fiili yol" niteliğindeki bir eylemden kaynaklandığının açık olduğu; Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay içtihatlarında fiili yolun; idarenin herhangi bir idari işleme dayalı olmaksızın kişilerin mülkiyet başta olmak üzere temel haklarına idare hukuku kuralları içerisinde değerlendirilemeyecek ölçüde el atılması veya müdahalede bulunulması olarak tanımlanmakta olduğu; fiili yol iddiasından kaynaklanan tazminat davalarına adli yargının bakacağının hükme bağlandığı; bakılan davada da; davacıların tazminat istemlerini fiili yol iddiasına dayandırdıkları gibi, asliye hukuk mahkemesindeki dosyada davalı idarece yapılan savunmada, tazminata konu eylemin arkasında herhangi bir idari kararın bulunmadığının belirtilmiş olmasının da bu iddiayı desteklediği; o halde fiili yol iddiasından kaynaklanan işbu davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı mahkemeleri olduğu; diğer taraftan davacılar tarafından, İskenderun Belediye Başkanı olan Yusuf Hamit Civelek"in de davalı olarak gösterildiği, başka bir deyişle davanın bir kısmının özel kişiler tarafından başka bir özel kişiye karşı açılan dava niteliğinde olduğu, bu yönüyle de bakıldığında idari yargıda gerçek/özel bir kişiye karşı dava açılmasının mümkün olmadığı da göz önüne alındığında, bakılan davada yine adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmakta olduğu gerekçesiyle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkemelerinin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 5.5.2014 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, herhangi bir idari karara dayanmaksızın davacıların taşınmazlarına el atarak, taşınmaz üzerinde bulunan ve antrepo olarak kullanılan binalarını yıktıklarından bahisle, uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle, İskenderun Belediye Başkanlığı ile Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’e karşı açılmıştır.
Öncelikle davanın, İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’e ilişkin kısmı irdelendiğinde;
2577 sayı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun " İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanı sıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde, kamu görevlisi de olsa, gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Belirtilen duruma göre, idari görevden tamamen ayrılabilen saltkişisel kusur iddiasına dayanılarak doğrudan doğruya kamu görevlisi aleyhine açılan tazminat davasının, özel hukuk hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu açıktır.
Davanın, İskenderun Belediye Başkanlığına ilişkin kısmına gelince:
İdare, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişilere verdiği zararları tazminle sorumlu olup, tazmini istenilen zararın idari eylem ve işlerden doğması halinde bu zararlar idari yargıda açılacak tam yargı davası ile istenebilir.
İdari usul ve esaslar dışında idarece yapılan eylemler, “haksız fiil” niteliğinde olup, idarilik karakteri taşımayan bu eylemlerden dolayı, ancak adli yargıda dava açılması mümkündür. İdarenin bir kamu hukuku kuralına, yasa, tüzük, yönetmelik gibi bir kural işlem veya bir idari işleme, ya da bir yargı yeri kararına dayanmadan kendiliğinden "haksız fiil" niteliğinde eylemde bulunması mahkeme içtihatları ve doktrinde "fiili yol" olarak nitelendirilmekte ve idarilik karakteri taşımayan bu eylemlerden dolayı idarenin alelade bir fert durumuna geleceği, sonuçta özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklara yol açılacağı kabul edilmektedir.
Konuya ilişkin olarak Davalı İdarece Asliye Hukuk Mahkemesine verilen cevap dilekçesinde; 396 no’lu parselin 1982 tarihli Bakanlık onaylı İmar planında Belediye Hizmet Alanı olarak ayrıldığı, 07,03,2003 tarih ve 291 sayılı Meclis kararı ile yapılan plan değişikliği sonucunda, 396 parsel de dahil olmak üzere Akçay mıntıkasındaki 331,2266 ada 1 ve 2 nolu parselleri de içine alan Belediye Hizmet Alanı- Kamyon ve Tır Parkı alanı ve yaklaşık 35.000 m2.1ik alanın Toptan Sebze Meyve Hali ile Sosyal Tesis Alanı” olarak ayrılmış olduğu; bu alanın yaklaşık 25.000 m2.lik bölümünün kamulaştırıldığı ve buraya yeni hal tesisleri yapıldığı; İnşaatın 20.12.2010 tarihinde tamamlandığı; bu tesisin doğusundaki yaklaşık 10.000 m2.lik alanında kamulaştırma işleminin devam ettiği; ileride ihtiyaç duyulması halinde Kamyon ve Tır Parkı olarak kullanılabileceği; ilave park alanına ihtiyaç görülmediğinden, dava konusu 396 parselin kamulaştırılmasına da gerek bulunmadığı; dava konusu 396 parsel içinde olup, yıkıldığı iddia edilen yapının RUHSATSIZ ve KAÇAK bir yapı olduğu, davacı vekilinin dilekçesinde iddia ettiğinin aksine, bir yapının imar planında yer alması veya hali hazır harita üzerinde işlenmiş olmasının, yapının yasal olduğunu göstermeyeceği; İmar Kanunu’nun 21. maddesinin “Yapı Ruhsatiyesini” düzenlediği, buna göre; “Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir.”denildiği; dava konusu yapının ruhsatsız ve kaçak bir yapı olduğu, ruhsata tabi olmayan eski bir yapı da olmadığı, çünkü Mevcut İmar Kanununun 1956 yılında yürürlüğe girmiş olduğu; bu yapı için Belediyeleri Gelirler Müdürlüğü-Emlak Vergi Şefliği tarafından düzenlenen “Mükellef Sicil Bilgileri Dökümü”ne göre 01.01.1976 tarihinde inşaatın bitirilmiş ve 01.01.1980 tarihinde ise iktisap tarihi olarak kayda girmiş olduğu; dolayısıyla kaçak ve ruhsatsız olarak inşa edilen bir yapı olduğu; ruhsatsız binaların ekonomik değerinin bulunmadığı, ayrıca imar planında parselin daha önce Belediye Hizmet Alanı olması nedeniyle yasal hale gelmesinin de mümkün olmadığı, ancak yapının yıkımı ile ilgili hiçbir işlem başlatılmamış olduğu; ruhsatsız, kaçak veya imar mevzuatına aykırı binaların tespiti, yıkımı veya ruhsata uygun hale getirilmesinin İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün faaliyet alanında bulunduğu; ancak yukarıda belirttikleri üzere, binanın kaçak, ruhsatsız ve yasal hale getirilmesi mümkün olmayan bir yapı olduğu ve İmar Müdürlüğünce de bu konuda bir işlem başlatılmadığı; dava dilekçesinde iddia edildiğinin aksine, Belediyelerince A.D. isimli kişiye yıkım yaptırıldığına İlişkin hiçbir resmi-gayriresmi sözleşme ve yazışma bulunmadığı; bu kişiye Fen İşleri Müdürlüğü ya da başka bir birimleri tarafından hiçbir suretle talimat da verilmemiş olduğu savunulmuştur.
Dava konusu olayda, davacılar, davalı İdarece verilmiş bir yıkım kararı olmadığı halde, maliki oldukları taşınmazdaki binanın idarece yıkıldığını iddia etmektedir. Davalı idare savunmasında, yıkılan binanın kaçak ve ruhsatsız olduğu belirtilmekte ise de, binanın yıkımı konusunda herhangi bir işlem başlatılmadığı ifade edilmektedir. Bu haliyle uyuşmazlık bir idari eylemden değil haksız fiil iddiasından kaynaklanmakta olup uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girmektedir.
Bu durumda haksız fiil niteliğindeki eylem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkin uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Hatay İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İskenderun 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Hatay İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İskenderun 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.11.2012 gün ve E:2010/210, K:2012/285 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.5.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Nurdane TOPUZ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Sıddık YILDIZ
Üye Mehmet AKBULUT |