11. Hukuk Dairesi 2013/11350 E. , 2013/23093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 10/10/2012 tarih ve 2011/664-2012/589 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ile ihbar olunan vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davacıların murisi ..."in ölmeden önce Türkiye Halk Bankası A.Ş. ... Şubesi"nden tüketici kredisi kullanıldığı, vefatı halinde tüketici kredisinin geri ödenmesini teminat altına almak amacı ile Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş."nin N/423827- R/711230- R/773402- R/615780 nolu poliçelerini imzaladığını, poliçe bedellerinin muris tarafından ödendiği, murisin 30.12.2010 tarihinde vefat ettiğini, mirasçılarının kredi borcunu ödemesi için Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş."ye başvuruda bulunduklarını, ancak söz konusu sigorta şirketinin ..."in poliçe başlangıç tarihinin 10.10.2008 olduğu, murisin ölüm belgesinde belirtilen ölüme neden olan hastalıkların aynı belgede belirtilen hastalık başlangıç tarihlerinden, ilgili rahatsızlıkların sigortalılık öncesine dayandığının tespit edildiği gerekçesi ile sigorta bedelinin tazmini talebini reddettiğini, murisin kalp rahatsızlığına bağlı olarak vefat ettiğini, sigorta şirketinin tazmin yükümlülüğü bulunduğunu ileri sürerek, davacıların borçlu bulunmadıklarının tespiti ile kredi tutarının sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ve ihbar olunana vekilleri, sigortalının teklifnamede yer alana sorulara doğru cevap vermesi gerektiğini, bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacının cayma veya ek prim almak suretiyle sözleşmeye devam etme hakkının saklı olduğunu, sigortalının ise sigorta formunda yer alan "kalp, kanser veya AİDS tedavisi gördü mü?" sorusuna hayır cevabını verdiği, bu nedenle sigortalayanın murisin kredi borcunu ödemeyi kabul etmediği, murisin epikriz raporunda kalp tedavisi gördüğünün belli olduğu, bu durumda beyan yükümlülüğü ihlal edildiğinden sigorta şirketinin ödeme yükümlülüğünün doğmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; sigortalının “Sağlık Bildirimi” başlıklı belgede sorulara verilen cevaplarını kendi el yazısı ile yazmadığı, bu nedenle bu soruların sigortalıya gerçekten sorulup sorulmadığı ve verilen cevapların sigortalının gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığının soru formundan anlaşılamadığı, yine formun son kısmındaki "Bu formdaki bütün sorulara tam ve doğru cevaplar verdiğimi beyan ederim" ibaresinin de sigortalının el yazısı ile değil, bir yazı makinesi ile yazıldıktan sonra sigortalı tarafından imzalandığı, bu durumun Türk Medeni Kanununun 2. maddesine aykırı olduğu, kredi sözleşmesi yapılırken matbu bir şekilde düzenlenmiş soru formunun sigortalıya imzalatılmasının, bilahare sigorta poliçesindeki riskin gerçekleşmesinden sonra da bu matbu forma dayanılarak sigortalının sağlığı ile ilgili sorulan sorulara doğru cevap vermediği ileri sürülerek sigorta poliçesinde kararlaştırılan bedelin sigortalıya ya da mirasçılara ödenmemesinin çok açık bir şekilde hakkın kötüye kullanılması sayılacağı, sigorta şirketi ya da acente için sigortalının sağlığı ile ilgili verdiği sorulara verdiği cevaplar bu kadar önemli ise sorduğu sorulara ilişkin verdiği cevapları el yazısı ile cevaplamasını istemesi, gerekli gördüğü takdirde O"nu bir sağlık kurumuna sevk etmesi, buradan alacağı rapora göre sigorta poliçesini düzenlemesi veya sigorta primini buna göre belirlemesi gerektiği, sadece risk gerçekleştikten sonra nasıl sorulduğu anlaşılamayan bir forma göre teminat bedelini ödemekten kaçınmasının hakkın kötüye kullanılması sayılacağı, hakkın bu şekilde kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağının ise izaha gerek duyulmayan bir husus olduğu, davacıların murisi ile davalı ... Hayat ve Emeklilik A.Ş arasında düzenlenen sigorta poliçesinin geçerli bir poliçe olup, sigortalının beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiğinin kabulünün mümkün olmadığı, poliçedeki risk gerçekleştiğinden, sigortalayan davalının poliçedeki bedeli ödeme yükümlülüğünün doğduğu, bu nedenle davalı vekillerinin savunmaları ile, çoğunluğu sözleşmedeki maddeleri tekrardan ibaret ve "Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlemesi" gereken konularda görüş izhar eden aksi yöndeki bilirkişi raporlarına itibar edilmediği, gerekçesiyle davanın kabulüne ve Bursa 20. İcra Dairesinin 2011/10463 Esas ve 2011/10466 Esas sayılı dosyalarında davacıların davalılara borcunun bulunmadığının tespitine, karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve ihbar olunan vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, davacıların murisi tarafından kullanılan kredi sebebiyle davalı bankaya borçlu bulunmadıklarının tespiti ve ihbar olunan sigorta şirketinden kredi tutarının tahsil edilmesi gerektiğine ilişkin tespit davasıdır. Davada ihbar edilen konumunda bulunan Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş."nin, dosya kapsamından davaya müdahale talebinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, gerekçeli kararda re"sen, cevap dilekçesinin içeriğine göre HMK"nın 63. maddesi gereğince Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş."nin, müdahil olarak davaya katıldığı kabul edilmiş ve ihbar olunan hakkında da hüküm kurulmuştur. İhbar olunanın 10.12.2012 tarihli dilekçesi üzerine, mahkemece 11.12.2012 tarihli ek kararla, ihbar olunan hakkında da esasa ilişkin karar verilebileceğinden bahisle, hükümdeki maddi hatanın düzeltilmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Mülga HUMK"un 51. maddesi ve 6100 sayılı HMK"nın 63 ve 69. maddelerine göre, gerek ihbar olunan ve gerekse de fer"i müdahil hakkında hüküm kurulamaz. Bu nedenle ihbar olunanın 10.12.2012 tarihli dilekçesindeki maddi hatanın düzeltilmesi talebinin reddine dair ek kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, ihbar olunan hakkında da karar verildiğinden, ihbar olunanın hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğundan, asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir. Yukarıda ifade edilen kanun hükümleri uyarınca ihbar olunan hakkında hüküm kurulamaz. Bu nedenle ihbar olunanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ihbar olunan lehine bozulmasına karar verilmiştir.
2) Davacı, dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu kredi tutarından dolayı, davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti ile söz konusu kredinin sigorta şirketinden tahsil edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ettiğine ve mahkemece de talep bu şekilde nitelendirildiğine göre, somut uyuşmazlıkta verilecek kararın sonuçlarından ihbar olunan sigorta şirketinin hukuki durumunun da etkileneceği açıktır. Bu durumda işbu davanın ihbar olunan Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş."ye de husumetin yöneltilmesi suretiyle çözümü gerekir. O halde davacıya adı geçen sigorta şirketi aleyhine dava açılması ve işbu dava ile birleştirilmesi için süre verilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik hasımla açılan ve davanın tarafı olmayan üçüncü kişi hakkında lüzum ifade edecek biçimde davanın kabulü kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.
3) Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmü temyizde hukuki yararı bulunan ihbar olunan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ihbar olunan yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş."ye iadesine, 17.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.