14. Hukuk Dairesi 2016/15386 E. , 2020/1679 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11/08/2015 gününde verilen dilekçe ile haciz şerhinin kaldırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, ... Belediye Meclisinin 01/08/2006 tarih ve 06/76 sayılı kararı ile 736 ada, 2 ve 3 No"lu parsellerin tekstil fabrikası yapmak üzere 25 yıllığına ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti."ne tahsis edildiğini, daha sonra yapılan ihale sonucu taşınmazların ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti."ne satış ve tescilinin yapıldığını, ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti."nin şartlara uygun hareket etmemesi nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açıldığını, açılan dava sonucu taşınmazların Belediye adına tesciline karar verildiğini, taşınmazların ... Tekstil adına tapuda kayıtlı olduğu dönemde tapu kaydına ... ve Atışalanı Vergi Dairelerince hacizler konulduğunu, taşınmazların mahkeme kararı ile Belediye adına tescili yapılmakla ... Tekstil"in taşınmazlar üzerinde bir hakkının kalmadığını belirterek, taşınmazlar üzerindeki davalı kurum hacizlerinin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, yapılan işlemlerin yasalara ve usule uygun olduğunu davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazların şartlı olarak dava dışı vergi borçlusu ... Tekstil Ltd. Şti."ne satış yolu ile temlik edildiği, firmanın ihale şartlarını yerine getirmemesi nedeni ile taşınmaz satışının iptaline karar verildiği ve hükmen tapu kaydının iptaline karar verildiği , taşınmazların her ne kadar 21/03/2007 tarihinde satış sureti ile devredilmiş ise de taşınmaz satışı ile ihale şartnamesinin birbirinden ayrı olarak değerlendirilemeyeceği, yapılan satışın şartlı olması nedeni ile de dava konusu taşınmazların vergi borçlu ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti"nin mülkiyetine geçmemiş olduğu kanaatine varıldığından, taşınmazlara ... Tekstil Ltd. Şti"nin borçları nedeni ile konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemidir.
İcra İflas Kanununun 91. maddesi hükmü gereğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.
Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de taşınmaz kaydının terkini mümkündür.
Ayni hakların doğumu için tescil zorunludur. Yenilik doğurucu bir mahiyeti bulunan tescil yapılmadıkça ayni hak, tasarruf edilebilir nitelik taşımayacağı gibi aleniyet de kazanamaz.
TMK"nın 705/1 maddesi gereğince "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur." TMK"nın 705/2 maddesi gereğince de; miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."
TMK"nın 1022/2 maddesinde tescilin etkisinin yevmiye defterine kayıt tarihinde başlayacağı açıklanmıştır. Bu şekilde mülkiyet hakkı tescil edilmesi halinde aleniyet kazanarak herkese karşı ileri sürülebilir bir duruma gelir. “…Hemen belirtmek gerekir ki, Türk Hukuku’nda, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması için prensip olarak tescil şart kılınmıştır. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 705. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescil ile olur.
Öte yandan, Türk Hukukunda tescil ilkesi mutlak değildir. Bazı hukuki sebeplerin varlığı halinde tescil yapılmadan önce de taşınmaz mülkiyeti devredilmiş ve kazanılmış olur. Ancak, tescil prensibinin istisnasından söz edebilmek için bu istisnanın mutlaka kanun tarafından öngörülmüş olması gerekir. Taşınmaz mülkiyetinin tescile dayanmayan kazanımı hallerinin neler olduğu, TMK’nın 705/2 maddesi ile aynı Kanunun 54, 105 ve 599 maddelerinde, kısmen de mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 151. maddesinde gösterilmiştir. TMK’nın 705/2. maddesi gereğince; “Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”
Türk Medeni Kanununun 705/1 maddesi gereğince miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma hallerinde mülkiyet, tescilden önce kazanılır. Bu durumda taşınmaz, tescil ya da şerh edilmiş olan bütün yükleriyle birlikte yeni malike geçer. İyiniyetli olması şartıyla tescilsiz kazanımda bulunan kişiye karşı, kütükten anlaşılmayan bir hak ileri sürülemez, yani TMK m.1023 hükmü bu kişi hakkında da uygulanır. Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişi, tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlanır fakat bu hak ve yetkiler mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez, çünkü henüz açıklık kazanmış değillerdir. Bu sebepledir ki bu kişinin, tescilsiz kazanmış olduğu mülkiyet hakkını vakit geçirmeden hemen tescil ettirmesinde büyük yarar vardır. Sonradan yapılan tescilin sadece bildirici mahiyeti vardır (Jale G. Akipek, Türk Eşya Hukuku, Aynî Haklar, İkinci Kitap, Mülkiyet, İkinci Bası, Sevinç Matbaası, Ankara, 1973, s.121-122).
Bununla birlikte, tescile dayanmayan kazanımlarda tescil yapılmadığı sürece tasarruf işlemleri yapılamaz, çünkü taşınmazı tescilsiz iktisap eden kişi, tapu kütüğünde malik olarak gözükmemektedir.
Nitekim bu husus Türk Medeni Kanununun 705/2 maddesinde "Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır" şeklinde ifade edilmiştir. Anılan hükme göre davacının, tapuya tescil işlemi gerçekleşmediği halde mülkiyet hakkını kazandığı kuşkusuzdur. Ne var ki, taşınmaz haczin yapıldığı gün borçlular adlarına kayıtlı olduğundan icra memurunun haciz işleminde usulsüzlük bulunmamaktadır. Davacının dayanak yaptığı tescil ilamı tapuya kaydedilmediğinden, haciz işlemi yerindedir.(Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2004 tarihli 2004/12-210 Esas 2004/208 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir)
Somut olaya gelince, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/218 Esas, 2012/43 Karar sayılı dosyasında; dava konusu olan 736 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazların ... Ltd. Şirketi adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmiş ve karar temyiz edilmeden 06.06.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Ne var ki bu dava açılmadan önce, tapu şirket adına kayıtlı iken taşınmaz kaydına 25.07.2008 ve 13.05.2009 tarihinde davalıların vergi alacağından dolayı haciz şerhleri konulmuştur. Bu durumda, terkini istenen haciz şerhleri konulduğu tarihte kayıtta herhangi bir kısıtlayıcı şerhin bulunmadığı ve tapu kaydının haciz şerhlerinden sonraki bir tarihte açılan dava sonucu davacıya geçtiği anlaşıldığından şerh lehdarlarının TMK"nın 1023 maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı düşünülmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.