11. Hukuk Dairesi 2012/6767 E. , 2013/23083 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 22.02.2012 tarih ve 2011/292-2012/87 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17.12.2013 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin acentesine 28.3.2003 tarihli başvuru formu ile banka birikim sigortası yaptırmak için müracaatta bulunduğunu ve bir yıllık sigorta prim bedeli olan 15.000 EURO’yu ödediğini, ancak davalının 9.4.2003 tarihli ihtarnamesi ile ilk priminin ulaşmadığı ve müracaatın risk kabul politikasına uymadığından bahisle başvuruyu reddederek ödenen primin ilgili acenteden geri alınmasını ihbar ettiğini, bu bildirim üzerine acentenin bulunduğu adrese gidildiğinde acentenin adreste olmadığının görüldüğünü, bu konuda davalıya yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını, ödenen prim bedellerinin tahsili amacıyla yapılan takibe davalının bahse konu primi alanın acente olup, acentenin kendilerini dolandırdığı ve hatta müvekkilinin dahi bu dolandırıcılığa dahil olabileceğini iddia edip prim iadesi ile acentenin yükümlü olduğunu belirtilerek itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı acente ile yapılan acentelik sözleşmesinin 4. maddesine göre acentenin, poliçenin şirket merkezi tarafından tanzim edilip gönderilmesinden önce prim tahsil ederek makbuz kesme yetkisi olmadığını, bu hususun ürünün tanıtımının yapıldığı açıklama kitabında yer aldığı gibi başvuru formunda da başvurunun şirket tarafından kabul edilip poliçeleştirilmesi halinde başvuru formunun makbuz niteliği taşıyacağının açıkça yazılı olduğunu, davacı için poliçe tanzim edilip kendisine teslim edilmediğini, davacı ile dava dışı acente yöneticileri ve üçüncü kişiler hakkında inceleme başlatıldığını, acente ile yapılan sözleşmenin feshedildiğini ve olaya ilişkin olarak yapılan suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce “davacının başvuru formunu imzaladığı davalının acentesi olan dava dışı şirketin prim tahsil yetkisinin bulunduğunun anlaşıldığı, buna göre davacının dolandırıcılık suçundan yargılandığı ceza davasının sonucunun beklenerek neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, davacının yargılandığı ceza davası sonucu verilen mahkumiyet kararının Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği, dava dışı acenteye ait defterlerde davacıdan 15.000,00 EURO tahsil edildiğinin kayıtlı olduğu, buna göre davalının acentesinin tahsil etmiş olduğu primden davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının 15.000 EURO alacağa itirazının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 1.416,15 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 17.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.