Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/8250
Karar No: 2009/1248

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/8250 Esas 2009/1248 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2008/8250 E.  ,  2009/1248 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
    TARİHİ : 06/03/2008
    NUMARASI : 2004/265-2008/75

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
    Davacılar, miras bırakan babaları A. S.’un 16906 ada 11 parsel (imar görmekle 32133 ada 5 parsel ) sayılı taşınmazını muvazaalı olarak davalı gelinine devrettiğini, bu durumun kesinleşen mahkeme kararıyla tespit edildiğini, ancak anneleri A. S.un o tarihte açılan davaya katılmayıp başka bir dava da açmadığını, annelerinin 2003 yılında vefat ettiğini, A. S. mirasçılarının onun hak ve alacaklarına halef olmaları nedeniyle dava açma hak ve yetkisinin kendilerine geçtiğini ileri sürerek, muris A.ye ait 1/4 payın iptali ile adlarına tesciline bu mümkün olmazsa tazminata karar verilmesi isteminde bulunmuşlardır.
    Davalı, davanın reddini savunarak, dava konusu taşınmazda 3. kişiden de pay satın alarak kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince bina yapıldığını ve sözleşmeye göre zemin kat A2 ve 3.normal kat A10 nolu bağımsız bölümlerin mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğiyle dava açmış olup her iki dava birleştirilmiştir.
    Mahkemece, M.A.nin sağlığında dava açmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine; kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre anılan dairelerin davalıya ait olduğu gerekçesiyle birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 3.2.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat S. S.K. ile temyiz edilen vekili Avukat A. R. M.k geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
                                                                       -KARAR-
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil, ıslah ile tazminat; birleşen dava taşınmaz üzerindeki muhdesatın mülkiyetinin tespiti isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 16906 ada 11 parsel sayılı taşınmazdaki miras bırakan A. S..adına kayıtlı payın 26.1.1989 tarihinde davalıya satış yolu ile temlik edildiği, anılan taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak 32133 ada 5 nolu parselde davalının paydaş kılındığı anlaşılmaktadır.
    Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; miras bırakan A. S.7.2.1989 tarihinde ölmüş olup geriye eşi Ayşe ile birlikte mirasçıları R. F. M.ve A.nin kaldığı kayden sabittir.
    Ne varki, daha önce Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/236 E. 1991/760 Karar sayılı dosyasında davacılar F.ve R.tarafından aynı sebebe dayalı olarak açılan davanın kabul ile sonuçlandığı ve kesinleştiği görülmektedir. Anılan, davanın açıldığı tarihte davacıların annesi Ayşe sağ olup sonradan 2003 yılında ölmüştür. Davacılar, bu defa annelerinden gelen miras hakkına dayanarak eldeki davayı açmışlar ve mahkemece ilk dava sırasında annenin sağ olması ve sağlığında muvazaaya dayalı bir dava açmadığı, buna göre onun ölümünden sonra mirasçılarının eldeki davayı açmalarına hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, muvazaa ile illetli olarak yapılan temlikin yok hükmünde olduğu (baştan itibaren geçersiz olduğu) ve bu sebeple de miras bırakanın terekesinden çıkmayacağı, miras bırakanın ölümü ile de tüm mirasçıların taşınmazda mirastan kaynaklanan hak sahibi olacakları açıktır. Davacıların annesi olan A."nin sağlığında muvazaaya dayalı olarak bir dava açmaması yok hükmünde bulunan temlik işlemini geçerli hale getirmeyeceği gibi ölümünden sonra mirasçılarının dava açmasına yasal olarak mani bir düzenleme de bulunmamaktadır. Kaldı ki, gerek Hukuk Genel Kurulu"nun gerekse dairenin yıllarca benimsediği ilke de bu yöndedir. Öte yandan, önceden açılan davada miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kesinleşen mahkeme kararı ile belirlenmiştir.
    Öyle ise, mahkemece muris muvazaasına ilişkin davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.
    Ancak, davacılar HUMK"nun 83 ve devamı maddeleri uyarınca 20.4.2006 tarihli dilekçeleri ile ıslah talebinde bulunarak isteklerini bedele dönüştürmüşlerdir. Buna göre, bu isteğin gözardı edilmesine olanak yoktur.
    Öte yandan, davalının çekişme konusu taşınmazda yapılandığı dosya kapsamı ile sabit olup, mahkemece bu husus gözetilerek taşınmaz üzerindeki yapıdaki 2 adet bağımsız bölümün mülkiyetinin davalıya ait olduğu yönünde birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, taşınmaz üzerinde yapılan ve kat mülkiyeti kurulan binada davalının gerek miras bırakandan gelen payı ve gerekse dava dışı kişilerden edindiği paylara karşılık olmak üzere zemin kat A 2 ve 3.normal kat A 10 nolu bağımsız bölümlerin kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı K.ye özgülendiği görülmektedir.
    Miras bırakandan gelen payın muvazaa ile illetli olduğu kesinleşen karar ile saptandığı gözetildiğinde mülkiyetin davalıya ait olduğu şeklinde kurulan hükümde muvazaa istekli dava kabul edildiğinde anılan bu kararın infazının olanaksız hale düşeceği kuşkusuzdur. O halde, anılan bağımsız bölümlerin mülkiyetinin birleşen davanın davacısına ait olduğu şeklinde kurulan hükmünde yasal olduğu söylenemez.
    Hal böyle olunca; miras bırakan A. S.un davalıya yapmış olduğu pay temlikinin muvazaa ile illetli olduğu kesinleşen mahkeme kararı ile sübut bulduğu ve ayrıca tapu iptal ve tescil davasının da ıslah ile bedele dönüştürüldüğü gözetilerek, miras bırakan anne A."nin 1/4 oranındaki payından davacıların miras payları oranında davanın kabulüne ve birleşen davanın ise reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 3.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi