Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ikamet etmekte oldukları evlerinin karşısında bulunan ve davalı tarafından işletilmekte olan hızar doğrama ve PVC atölyesinden çıkan aşırı gürültü ve tozlar nedeniyle sağlığa aykırı sonuçlar doğduğunu, bu durumun katlanılacak seviyeyi aştığını ileri sürerek, taşkınlığın önlenmesine ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, işyerinin belediyece ruhsatlandırılmış olduğunu, davacıların iddialarının asılsız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, katlanma sınırını aşan taşkın bir kullanım tespit edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, Türk Medeni Kanununun 737 ve devamı maddelerine dayalı komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi (muarazanın giderilmesi) istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olayda; dava tarihinde çekişmeli yerde bir PVC atölyesi ve bir de hızar doğrama atölyesi bulunduğu, yargılama sırasında PVC ile ilgili alet ve edevatın başka bir yere taşındığı ve bu yönden faaliyetin durdurulduğu, hızar doğrama işleminin ise devam ettiği, uzman bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporlarda davacıların evlerinin kapı ve pencerelerinin açık olması durumunda hızar atölyesinin azami değeri aşacak ölçüde gürültü yaptığı ve ahşap tozlarının çerçeveye yayıldığı, ses ve tozların insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceğinin belirlendiği, anılan sakıncaların giderilmesi açısından uygulanması gereken önlemlerin de gösterildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; hoşgörü sınırları içinde ve katlanılabilecek düzeydeki komşuluk hukukundan kaynaklanan rahatsızlıkların giderilmesi zorunlu değil ise de; bu sınırı aşan zararlara katlanılması da mümkün değildir. Aksine bir düşünce mülkiyet hakkının aşırı kullanılmasının onaylanması ve rahatsız olan tarafın mülkiyetinin kısıtlanması anlamı taşır. Bir kimsenin, maliki olduğu taşınmazdaki binanın veya bağımsız bölümün pencere ve kapılarını açık tutması, mülkiyet hakkının kişiye sağladığı hakkın bir gereği olup aksinin kabulü yasaların öngörmediği mülkiyet hakkının takyidi özelliğini taşır ve Anayasanın 35.maddesinde teminat altına alınan mülkiyet hakkına ters düşer.
Hal böyle olunca; davanın kabulü ile muarazanın giderilmesine ve uzman bilirkişi çevre sağlık teknisyeni raporunda önerilen önlemlerin hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.