Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, çekişme konusu 19 parça taşınmazda davalı ile birlikte paydaş olduklarını taşınmazların tamamının davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, otuz yıl önce köyü terk ederek İstanbul"a giden davacının taşınmazları kendisinin kullanmak istemediğini, bir kısım taşınmazları da davacının rızası ile aralarındaki anlaşma gereği kullandığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece., davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların paylı mülkiyet üzere olduğu, davacının davalının miras bırakanı ve dava dışı kişiyle birlikte taşınmazlarda paydaş oldukları anlaşılmaktadır.
Davacının, çekişmeli taşınmazların tamamının davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açtığı görülmektedir.Öyleyse taraflar arasındaki çekişmenin, Türk Medeni Kanununun 688 ve takip eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; çekişme konusu 173 parsel sayılı taşınmazın yarısının davalı tarafından kulllanıldığı, taşınmazda davacının kullanabileceği yer bulunduğu, 275 ile 1259 parsel sayılı taşınmazların haricindeki taşınmazların ise davalı tarafından kullanılmadığı, bu taşınmazlar yönünden davacı bakımından intifadan men olgusunun gerçekleşmediği anlaşıldığına, 187,1032,1378 parseller yönünden davacı davasından vazgeçtiğine göre, anılan taşınmazlar bakımından davanın reddedilmiş, olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine,
275 ile 1259 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davalı, davacı ile aralarında yaptıkları harici taksim sözleşmesine göre, çekişmeli 275 ile 1259 parsel sayılı taşınmazların kendisine bırakıldığını savunmuştur.
Hemen belirtmek gerekirki, paydaşlar arasında fiili kullanma biçimine veya harici taksime değer verilebilmesi için, o kullanma biçimi yada harici taksimin aynı parsele ilişkin olması, tüm paydaşları bağlayıcı nitelik taşıması gerekir. Parsellerin paylaşılması şeklinde oluşan kullanma biçimine değer verilemez ve böyle bir kullanma biçiminin de Türk Medeni Kanununun 688 ve devam eden hükümlerine uygun düştüğü söylenemez.Buna göre böyle bir belirlemenin hukuken değer taşımayacağı kuşkusuzdur.
O halde, somut olayda belirlenen olgular yukarda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde davacıya çekişmeli 275 ve 1259 parsel sayılı taşınmazlar dışında yine paylı mülkiyet üzere olan başka bir kısım çekişmeli taşınmazlarda tasarruf hakkı tanınmasının 275 ve 1259 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacının mülkiyetten kaynaklanan hakkına dayanarak dava açmasına mani bir sebep teşkil etmeyeceği gibi onun açısından intifadan men olgusunun gerçekleşmediği şeklinde değerlendirilemez.
Öte yandan dava tarihine kadar davalının bu taşınmazlardaki kullanımına davacının ses çıkarmamış olması karşısında davalının kullanımının muvafakata (onaya) dayalı olduğu gözetildiğinde, muvafakatın dava açılmakla geri alındığı kabul edilerek ecrimisil isteğinin reddedilmiş olması doğrudur.Hal böyle olunca, anılan taşınmazlarda davacının payına yönelik elatmanın önlenmesine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile 275 ve 1259 parsel sayılı taşınmazlar yönünden de davanın reddedilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları bu nedenle yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.