23. Hukuk Dairesi 2013/6318 E. , 2013/7621 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının, Temmuz 2011 ayı aidatı da dahil olmak üzere biriken ödenmeyen aidat borcunun tahsili için girişilen takibin haksız itiraz nedeniyle durduğunu, davalının kooperatifin hizmetlerinden yararlandığını ileri sürerek, 2.417,55 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 17.04.2002 tarihli noter ihtarnamesi ile davalı kooperatifin üyeliğinden istifa eden davacının, bu tarihten sonraki borçlardan sorumlu olmadığı, kooperatifin daha önce davalıdan tahsil edemediği birikmiş aidatları tahsil etmek istediği, kesin hüküm oluşturmasa da, kesin delil niteliğindeki ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/138 E. sayılı dosyasında davalının istifa tarihinden sonra aidat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığının vurgulandığı, istifa öncesi aidatların kooperatifçe tahsil edildiği, kesinleşmiş mahkeme hükmündeki kabulü aşmaya matuf bu davanın TMK"nın 2. maddesi uyarınca dinlenmesine yasal olanak bulunmadığı, davacı kooperatifin davalının evinin içine vekaletsiz işgörme hükümlerine göre yaptığı bir masraf bulunmadığı, istifadan sonra davalıdan aidat istenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın
kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. Davanın salt istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce ya da sonra açılmış olması olgusu, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce doğan bu sorumluluğu kaldırmaz. Nitekim, anılan Kanun"un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermesi gerekirken vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve/veya genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden ve ../..
dairede oturmasının karşılığı olan ecrimisil alacağından talep halinde sorumlu olacaktır. Bu durumda, takibe konu alacaklar istifanın ulaşması ya da ihracın kesinleşmesi tarihinden önce doğmuş ise, inşaat finansman ve ayrıca genel giderlerden genel kurulda kararlaştırılan temerrüt faizi ile birlikte üye sıfatıyla sorumlu olduğu benimsenmeli, davalının istifasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonraki döneme ait olması durumunda ise, takipte istenen "aidat alacağı" kapsamında hangi kalemlerin yer aldığı tesbit edilerek kooperatif hizmetlerinden yararlanma söz konusu ise bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden yasal oranda temerrüt faiziyle birlikte olmak üzere BK"nın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre talepte bulunulabileceği ilke olarak kabul edilmelidir.
Her üye, üye olurken, üyeliğinin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar devam edeceğini bilmekte olup, aidat ödemelerini ihracın kesinleşmesine ya da noterden gönderdiği istifanın tebliğine kadar yapması ve kooperatifin hesabına aktarması tüm ortakların yararına olup, eşitlik ilkesinin de bir gereğidir.
Somut olayda, davacının, davalının 17.04.2002 tarihinde noter aracılığı ile gönderdiği istifasının 20.04.2002 tarihinde ulaşmasından önce doğmuş aidat borçları için dava açmasında hukuki yararı vardır. Zamanında ödense idi kooperatifin kasasına girecek olan aidatın, çıkma payının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 17/1. ve anasözleşmenin 15/1. maddesi uyarınca istifanın ulaştığı yılın bilançosunun 2003 yılında toplanan genel kurulda onaylanması suretiyle kesinleşmesini izleyen bir ayın sonunda muaccel olduğu tarihe kadar, kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunduğu kuşkusuzdur. Ortak ile kooperatif arasında istifanın ulaştığı tarih itibariyle hesaplaşma yapılması gerektiği gibi, çıkma payının ödenmesi sırasında hesaplaşma tekrar gerçekleşecek olup, esasen ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada açılan davada hukuki yarar vardır ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle takipte hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılamaz. Aynı Kanun"un 17/son maddesi varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir.
Öte yandan, HMK"nın 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." hükmünü içermektedir. HMK"nın 281 ve 282. maddelerinde de hakimin bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe takdir edeceği, ancak bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa, bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama isteyebileceği gibi, başka bir bilirkişiden rapor alabileceği öngörülmüştür.
Somut olayda, davacı tarafça ortaklardan aidat olarak istenen miktar içersinde davalının da yararlandığı hizmetlere ilişkin harcamalar olduğu ileri sürülmüş, dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki açıklamalarda kooperatif hizmetleri belirtilmiş olup, düzenlenen bilirkişi ek raporunda detay mizan cetvelinin getirtilmesi halinde genel giderlerin hesaplanabileceği açıklanmış, bunun üzerine bir araştırma yapılmamış ve rapor alınmamıştır.
Bu durumda, mahkemece, davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları ile bilançosu, gelir-gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporlarının öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise ilgili Ticaret Sicil Memurluğu"ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü"nden celp edilerek, kooperatif konusunda uzman bilirkişi
aracılığıyla inceleme yaptırılması, işbu takip ve davaya konu edilen alacağın kaynağı ve niteliği ile doğduğu tarihin ve dönemin davacıdan delilleriyle somutlaştırması istenip tespit edilmesi, davalının istifasından önceki döneme ait inşaat finansmanı ve/veya genel giderlere ilişkin olup olmadığı, şayet istifa ettiği ve bu nedenle konutu iade etmesi gerektiği halde iade etmeyip, konutunu kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlere ya da dairede oturmasına bağlı ecrimisil alacağına ilişkin olup olmadığı üzerinde durularak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda varsa istenebilecek bir borcun belirlenmesi, üyelikten ayrıldığı 20.04.2002 tarihine kadar olan aidat borçların 216,00 TL olarak tespitine, ayrıldığı dönemden sonrasına ait talebin reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/138 Esas, 2006/353 K. sayılı kesinleşmiş ilamının, o davanın dayanağı olan takip talebinde gösterilen dönem yönünden taraflar için güçlü delil teşkil ettiği hususu da gözetilerek, davalının işbu dava nedeniyle davacı kooperatife borcunun olup olmadığı, varsa miktarı ile ilgili denetime elverişli bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı ve sebepsiz zenginleşmeye konu edilebilecek masraflara konu işlerin evin içinde yapılmasının zorunlu olmamasına rağmen yanılgılı şekilde "davacı kooperatifin davalının evinin içine vekaletsiz işgörme hükümlerine göre yaptığı bir masraf bulunmadığı" gerekçesiyle de sonuca gidilip, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.