20. Hukuk Dairesi 2014/8693 E. , 2015/1591 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak ......... Köyü sınırları içinde kalan ve sınırları gösterilen içinde ev ve ahır bulunan yaklaşık 1000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın orman içinde bırakıldığını, arazi kadastrosu sırasında ölçülmediğini, taşınmazın ormanla ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, taşınmazın adına tescili talebi ile dava açmıştır.
Mahkemece, taşınmazın orman sınırları içinde kalmadığı ve 2/B madde uygulamasına konu edilmediği anlaşıldığından orman vasfı ile ................ adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesi sonrasında Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 08.03.2010 gün ve 2010/2542 - 2822 sayılı bozma kararında özetle; “Bilirkişiler tarafından düzenlenen 02.09.2008 tarihli bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın 22.12.2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman tahdit sınırları dışında ziraat alanı olduğu bildirildiği halde, aynı bilirkişiler tarafından düzenlenen 25.05.2009 tarihli ek raporda taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde orman alanı olduğunun bildirildiği anlaşılmakla birbiri ile çelişen bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamayacağından mahkemece yeniden yapılacak inceleme ve keşifte halen ..... ve .......... Bakanlığı (.......... ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı eliyle ............ Köyünde 22.12.2006 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosuna ilişkin kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftasının uygulattırılması ve taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırlarına göre konumunun belirlenmesi” gereğine değinilmiştir.
Yargıtay bozma ilâmı sonrası mahkemece, dava konusu taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit alanı içerisinde kaldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1969 yılında yapılıp 08/06/1970 tarihinde 1 yıl süre ile ilân edilen orman kadastrosu ile 22.12.2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen daha önce orman kadastrosu yapılmayan yerlerde orman kadastrosu ve daha önce orman kadastrosu yapılan yerlerde aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise, 21/09/2007 tarihinde kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmazın hakkında kadastro tutanağı tutulmayıp Kadastro Kanunu 22/son maddesi uyarınca tapuya aktarılan 513 ada 1 sayılı orman parseli içinde kalmıştır.
Dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın 1969 yılında yapılan orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı ve 2007 yılında kesinleşen arazi kadastrosunda 3402 sayılı Kanunun 22/son maddesi uyarınca hakkında kadastro tutanağı tutulmadan tapuya aktarılan 513 ada 1 sayılı orman parseli olarak tapuya aktarıldığı anlaşılmıştır. Çekişmeli taşınmaz, 1969 yılında yapılan orman tahdidi sınırları içinde olup, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde belirlenen hak düşürücü süreler geçmiştir. 2007 yılında yapılan kadastro sırasında orman olarak tapuda tescilli bulunan taşınmazın tapu kütüğüne aktarma işleminin davacı tarafa, kesinleşen orman tahdidine yönelik yeniden dava açma hakkı vermez. Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; kişinin açtığı davanın red nedeni ortak olduğundan davalılar aleyhine tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı hükmedilmiş olması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün vekâlet ücretlerine ilişkin 4 ve 5. paragraflarının tamamen hükümden çıkarılarak yerine “Davalı ... Yönetimi ve ................ kendisini bir vekille temsil ettirmiş olduğundan hüküm tarihi itibariyle yürürlükte olan Avukatlık Asfari Ücret Tarifesi gereğince 1.500,00.- TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesi 16/03/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.