14. Hukuk Dairesi 2015/9560 E. , 2015/8050 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Varto Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/03/2014
NUMARASI : 2012/48-2014/94
Davacı-karşı davalı vekili tarafından, davalı-karşı davacı aleyhine 21.03.2012 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin men"i ve yıkım, davalı-karşı davacı vekili tarafından davacı-karşı davalı aleyhine 18.06.2012 gününde verilen dilekçe ile TMK"nın 724. maddesi gereğince tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 18.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Asıl dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, birleştirilen dava ise Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili asıl davada, davalı tarafın 1966 yılında depremzedelere sağlanan haktan yararlanarak murisleri M... A.. F.. adına çıkan deprem konutunu, davacıların murisi H. D."a ait 188 parsel sayılı taşınmaz üzerine yaptıklarını, binanın yapıldığı günden bugüne kadar geçen süre için ecrimisil, davalı tarafın elatmanın önlenmesi ile yıkım talebinde bulunmuş, birleşen davanın ise reddini savunmuştur.
Davalılar vekili, asıl dava ile ilgili olarak evin 1993 – 1996 yılları arasında Muş Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından inşa edildiğini, davacı tarafın o sırada buna bir itirazı olmadığını, deprem konutu kendisine teslim edilen murisleri M..A..F.."ın kötüniyetli olmadığını savunmuş, birleşen davada ise davacı tarafın deprem konutunun kendi parsellerine inşa edildiğini bildiğini, davacının bu konutu kullandığını, evin değerinin arsanın değerinden fazla olduğunu belirterek uygun bedel karşılığında temliken tescil isteminde bulunmuş ve her iki davanın birleştirilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen dava yönünden ise davanın kabulü ile 188 parsel sayılı taşınmazda bilirkişi raporunda "A" harfi ile gösterilen 320 m2 lik kısmın kaydının iptali ile M... A...oğlu M.. F.. adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı B.. D.. vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme
sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Somut olayda; yukarıda değinilen ilkelere göre ;
1-Birleştirilen dava bakımından, çapa bağlı taşınmaza inşaat yaparken gerekli özen gösterilmediğinden iyiniyetten söz edilemez. Sübjektif koşul gerçekleşmediğinden diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştılmasına da gerek bulunmamaktadır. Bunun yanısıra davaya konu binanın, birleştirilen davanın davacısı veya murisi tarafından değil, Muş Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü"nce inşa ettirildiği anlaşıldığına göre bu durumda mahkemece, temliken tescil koşulları oluşmadığından birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2- Asıl dava bakımından ise; yıkımı istenen yapının dava dışı Afet İşleri Müdürlüğü tarafından yaptırıldığı anlaşıldığından, ilgili idarenin de davada taraf olması gerekmektedir. Mahkemece, ilgili idare aleyhine dava açmak üzere davacıya uygun bir süre verilmeli savunması alınarak dava sonuçlandırılmalıdır.
Taraf teşkili sağlanmaksızın asıl davada çekişmenin esasının incelenmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıran tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.09.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.