11. Hukuk Dairesi 2013/16577 E. , 2013/23038 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 18. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26.02.2013 tarih ve 2011/271-2013/93 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, sigorta acentası olan müvekkilinin davalı adına ödediği sigorta primlerinin davalıdan tahsili için icra takibi başlattığını, davalının borca ve işlemiş faize itiraz ettiğini, davalının takip tarihine kadar işlemiş faize ilişkin itirazının 4.168,00 TL"lik kısmının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takip tarihine kadar davalıya çekilmiş bir ihtarname bulunmadığını, bu nedenle borcun muaccel olmadığını, takip tarihine kadar faiz işletilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı alacaklı yanın davalı borçlu şirketten takip tarihine kadar 2.315,27 TL işlemiş faiz alacağı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının Kadıköy 4. İcra Müdürlüğü"nün 2010/3280 Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptaline, davacı tarafın 2.315,27 TL faiz alacağı olduğu anlaşıldığından takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, icra inkar tazminatı talebinin alacak yargılamayı gerektirip likit olmadığından reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- HMK"nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı Yasa"nın 388. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada Yasa"nın 381/son fıkrası hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK"nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HUMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, mahkemece, kısa kararda, "2.315,27 TL faiz alacağı olduğu anlaşıldığından takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden yıllık %16 ve değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak suretiyle devamına" karar verildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkarsında "2.315,27 TL faiz alacağı olduğu anlaşıldığından takibin bu miktar üzerinden devamına" denmiştir. Her ne kadar mahkeme gerekçeli kararında itirazın iptaline konu alacağın faiz alacağı olması nedeniyle faize faiz yürütülemeyeceğinden kısa kararda sehven bu hususun nazara alınmadığını belirtmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere, kısa ve gerekçeli kararlar arasında çelişki oluştuğundan, mahkemece 10.04.1992 gün ve 1992/7 esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde, bu kısa kararla bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.