12. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/9179 Karar No: 2010/10416 Karar Tarihi: 27.04.2010
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/9179 Esas 2010/10416 Karar Sayılı İlamı
12. Hukuk Dairesi 2010/9179 E. , 2010/10416 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 05/01/2010 NUMARASI : 2010/5-2010/2
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü : 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 12.maddesine göre, hükmi şahıslara tebligat, selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Aynı kanunun 13.maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları halde tebliğ orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birisine yapılır. Aynı Kanunun 21.maddesine göre ise; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” Ancak, hükmü şahıslar adına ve bunların ticaret sicilinde yazılı adreslerine gönderilen tebligatların 7201 Sayılı Kanunun 21.maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Tüzüğün 28.maddesindeki koşulları araştırması gerekli değildir. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin belirlenmesi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tesbit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibariyle böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucuna doğurmaz. Somut olayda tebliğ işleminin, site yöneticisi F.Ç.’ın, muhatabın çarşıda olduğunu beyan etmesi nedeni ile tebligatın mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 nolu formülün kapısına yapıştırılmak suretiyle yapıldığı tespit edilmiştir. Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup iddiayı tahkik etmelidir. H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir. Borçlu vekilinin ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu yönündeki iddiası mahkemede her türlü delille kanıtlanabilir. Bu durumda mahkemece öncelikle duruşma açılarak şikayetçi borçluya ve alacaklıya anılan konudaki delillerinin sunmaları için imkan tanınmalıdır. (HGK. nun 2003/12-600 E. – 2003/606 K.) O halde mahkemece duruşma açılmaksızın ve tarafların delilleri toplanmadan eksik inceleme ile dosya üzerinde yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 27.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.