18. Hukuk Dairesi 2014/10280 E. , 2014/18065 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi
Dava dilekçesinde, soybağının reddi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 31.08.2012 tarihinde nüfusa tescil edilen ..."ın kendi çocuğu olmadığını, davacı ile çocuk arasındaki nesebin reddine karar verilmesini istemiş, mahkemece dava, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile reddedilmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanunu"nun 286 vd. maddelerine dayalı olarak baba tarafından açılan soybağının reddi talebine ilişkindir. Baba açısından soybağının reddi davasında hak düşürücü süre bakımından kural, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 289. maddesinin birinci fıkrasına göre: “Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır. Ancak bu bir yıllık hak düşürücü süre mutlak olmayıp gecikme haklı sebebe dayanıyorsa sürenin işlemeyeceği maddenin son fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre; "Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar." şeklinde kanunda ifade edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacı ile davalının 10.06.2002 tarihinde evlendikleri, 12.01.2005 kesinleşme tarihli boşanma kararı ile boşandıkları, boşanma sebebinin davalının başka erkeklerle cinsel birlikteliği sebebi ile hamile kalması olduğu, soybağının reddi talep edilen çocuğun anne beyanı ile 31.08.2012 tarihinde 29.02.2004 doğumlu olarak nüfusa tescil edildiği, doğum tarihi itibari ile çocuğun evlilik birlikteliği içinde doğmuş olduğu, eldeki davanın tescil tarihinden itibaren bir yıl geçmeden 09.10.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Soybağının reddi talep edilen çocuk boşanma kararının kesinleşmesinden sonra annenin başvurusu üzerine nüfusa tescil edilmiştir. Davacı baba bu çocuğun kendi nüfusuna kaydedildiğini öğrenince iş bu davayı açmıştır. Dolayısı ile davacı babanın davayı açmada gecikmesinin sebebi çocuğun anne tarafından nüfusa geç tescil ettirilmesi olup, çocuğun anne tarafından geç tescil ettirilmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 289/son maddesi kapsamında haklı sebebin varlığı için yeterlidir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2010/7345 E., 2011/9938 K. ve 2004/3243-4223 E-K sayılı ilamlarında da çocuğun nüfusa geç tescili baba tarafından açılan soybağının reddi davalarında gecikmenin haklı sebebi olarak kabul edilmiştir. Aksi düşüncenin kabulü kocanın kendi nüfusuna tescil edilmeyen çocuğu reddetmesi gibi bir sonucu doğuracaktır ki bu durumda hayatın olağan akışına ters düşecektir.
Buna göre, davacı haklı sebebe dayalı olarak çocuğun kendi nüfusuna tescili tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre de davasını açtığının kabulü ile işin esasının incelenmesi yerine davanın hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.