10. Hukuk Dairesi 2015/12526 E. , 2016/3574 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hak sahibi sıfatıyla eş ve baba üzerinden 01.10.2008 tarihi itibarıyla çift ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 1997 yılında yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince ölüm aylığı almakta olan hak sahibi konumundaki davacının 19.04.2012 günü davalı Kuruma başvurarak, söz konusu Kanuna tabi olup yaşlılık aylığı almakta iken 1986 yılında hayatını kaybeden sigortalı babası üzerinden de hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ölüm aylığı tahsisi isteminde bulunduğu, Kurumca, çift aylık yerine yalnızca yüksek olanın bağlanabileceği gerekçesiyle talebin reddedildiği anlaşılmakta olup sonrasında işbu dava açılmıştır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 68. maddesinin (I) numaralı bendinin (C) fıkrasında, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanacağı bildirilerek kız çocukları yönünden “çalışmama” olgusu, aylık tahsisi koşulu olarak kabul edilmiş, maddenin (VI) numaralı bendinde, kız çocuklarına bağlanan aylıkların, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları tarihi izleyen devre başından itibaren kesileceği, aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması durumunda (C) fıkrası hükmü saklı kalmak şartıyla bu tarihten başlanarak yeniden aylık bağlanacağı belirtilerek bu kez “çalışma” olgusu aylık kesme sebebi olarak benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır ki maddede yazılı “Sosyal Sigortaya tabi işte çalışma” ibareleri kuşkusuz, 1479 ve 2926 sayılı Kanuna/5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) maddesine tabi çalışmaları da içermektedir.
Diğer taraftan 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun tanımların yer aldığı 3. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında hak sahibinin; sigortalının veya sürekli iş göremezlik geliri ile malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde, gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş, çocuk, ana ve babasını ifade ettiği bildirilmiş, 32. maddesinde, ölüm sigortasından sağlanan haklardan birinin ölüm aylığı bağlanması olduğu açıklandıktan sonra maddenin 2. fıkrasında sigortalı bakımından, 34. maddesinde ise hak sahiplerini oluşturacak olan eş, çocuklar, anne ve baba yönünden aylık tahsis şartlarına yer verilmiş, 35. maddede, ölüm sigortasından sigortalının hak sahiplerine bağlanacak aylıkların, hak sahibi olma niteliğinin ölüm tarihinden sonra kazanılması durumunda, bu niteliğin kazanıldığı tarihi izleyen ay başından itibaren başlatılacağı belirtilmiş, 54. maddede, bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda uygulanması gereken hükümler sıralanarak maddenin 1. fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendinde, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığın tahsis edileceği bildirilmiştir. Kanunun “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlığını taşıyan Geçici 1/2. maddesinde de 506 sayılı Kanuna göre bağlanan veya hak kazan(ıl)an aylık, gelir ve diğer ödeneklerin verilmesine devam edileceği, bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili Kanun hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır.
Yaşamını yitiren sigortalının eş, çocuk, anne, babasına ölüm sigortasından aylık tahsisi yapılabilmesi için öncelikle hak sahipliği sıfatının kazanılması gerekmekte, bunun için hak sahiplerine ilişkin aylık bağlama koşullarının sağlanıp sağlanmadığına bakılmakta, başka anlatımla bu koşulları tümüyle yerine getiren kişi hak sahipliği sıfatını kazanmakta, anılan sıfata sahip kişilere, sigortalıya ait tahsis şartları da gerçekleşmişse aylık bağlanabilmektedir. Şu durumda yukarıda sıralanan maddeler ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri dikkate alındığında yasal mevzuat ve aylık bağlama koşulları kendi içerisinde ayrıştırılmalı, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında değerlendirilmeli, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulmalıdır.
Ayrıca 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 97. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan durumlarda, ölüm halinde bağlanması gereken gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı günden itibaren 5 yıl içinde istenmeyen kısmının zamanaşımına uğrayacağı belirtilerek her bir gelir ve aylık için 5 yıllık zamanaşımı süresi benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, 19.01.2015 günü Kurumca düzenlenen cevap yazısına ekli belgede, davacının 01.10.2008 – 18.01.2011 döneminde 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) maddesi kapsamında sigortalı olduğu yönünde kayıt bulunduğundan, Kuruma yazı yazılarak davacının sigortalılık (çalışma) durumu tarihleriyle birlikte açıklıkla saptanmalı, değinilen yasal düzenlemeler çerçevesinde irdeleme yapılarak hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarih ortaya konulup çift aylık tahsisi konusunda uygulanması gereken norm belirlenmeli, zamanaşımı hükmü de dikkate alınarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabul edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.