Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları C. Ç. maliki olduğu 505 parsel sayılı taşınmazın birlikte yaşadığı davalı S.tarafından muvazaalı olarak devrinin sağlandığını ve danışıklı olarak diğer davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, kesin hüküm bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların miras bırakanı C.tarafından aynı tapularla ilgili olarak davalı S.aleyhine açmış olduğu davanın reddedilerek kesinleştiği, hile olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil veya tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 505 parsel sayılı taşınmazın davacıların miras bırakanı C.adına kayıtlı iken 3.4.2003 tarihinde birlikte yaşadığı davalı Şe.satış suretiyle temlik ettiği, C."nin 13.4.2004 tarihinde hata, hile hukuksal nedenine dayalı olarak Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/330 esas sayılı davayı açtığı, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ilişkin kararın derecattan geçerek kesinleştiği, sonrasında taşınmazın 21.6.2005 tarihinde diğer davalı Z.e satış suretiyle devrettiği, davacılarında temliki işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılmamış, davacıların son celsedeki beyanları gözetilerek dava dilekçesinin içeriğine aykırı olarak hukuki nitelendirme hile olarak değerlendirilmiş ve miras bırakan tarafından açılan davada gözetilerek, hile iddiaları ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca; muris muvazaası iddiaları yönünden yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.