Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, tapulu taşınmazlarına davalı tarafından su kuyusu açılarak ve kavak ağaçları dikilerek haksız olarak elatıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi, su kuyusu ile kavak ağaçlarının kaldırılması isteklerinde bulunmuştur.
Davalı, kuyunun 10 yıl önce açıldığını, dava konusu yerin davacıların zilyetliğinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile su kuyusunun kaldırılması talebinin kabulü ile elatmanın önlenmesine, sınıra dikilen kavakların boyunun 1 metre seviyesine getirilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- -KARAR-
Dava tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriğinden toplanan delilerden, davacıların 12.5.1980 tarih cilt 18, sayfa 84, 3 nolu tapu ile 12.5.1980 tarih cilt 18, sayfa 84, sıra 2 de kayıtlı bulanan tapulu taşınmazların maliki oldukları anlaşılmaktadır.Davacılar anılan tapulu taşınmazlarına davalının su kuyusu açmak sınırlarına ağaç dikmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Somut olaya gelince, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen tapu kayıtlarından dava konusu taşınmazların önceden bir bütün iken ortasından yol geçmesi nedeniyle kamulaştırılarak ikiye ayrıldığı görülmektedir.Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir.Ancak mahkemece yapılan uygulama ve araştırmanın hüküm vermeye elverişli olduğunu söylemeye imkan yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilerek taşınmazın kamulaştırma haritasından da istifade edilmek suretiyle davacılara ait tapu kayıtlarının üç kişilik bilirkişi heyeti aracılığıyla yapılacak uygulama ile mahalline tatbik edilmesi gerektiğinde tapu kayıtlarının sınırlarının ve kapsamının tayini için tarafların gösterecekleri tanıkların dinlenmesi, tapu kayıtlarının kapsamının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ve keşfi izlemeye olanak verecek biçimde uzman bilirkişilerden krokili rapor alınarak ve çekişmeye konu su kuyusunun davacılara ait tapu kayıtları kapsamında kalıp kalmadığının belirlenerek sonuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,15.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.