Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/11155
Karar No: 2009/279

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/11155 Esas 2009/279 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2008/11155 E.  ,  2009/279 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/05/2008
    NUMARASI : 2006/169-2008/180

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, yaşlı ,fiil ehliyeti yerinde olmayan, kandırılmaya müsait ve icra takipleri nedeniyle haciz korkusu ile müzayaka halinde iken ablasının çocuğu olan davalı tarafından kandırılarak 11 ada 12 parseldeki 22 ve 23 nolu bağımsız bölümlerin satış gösterilerek bedelsiz ve muvazaalı olarak davalıya temlik edildiğini, satış iradesi bulunmadığını, akit tarihinde bedeller arasında açık nispetsizlik olup tapudaki değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını, zaruret halinde olmasından,düşüncesizliğinden istifade eden davalının aşırı menfaat temin ederek hiç bir bedel ödemediğini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Davalı, satışların gerçek olduğunu, davacının iradesini sakatlayan bir durum olmadığını, muvazaa iddialarının da doğru olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının işlem tarihinde ve halen tasarruf ehliyetinin bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
                                                                    -KARAR-
    Dava, ehliyetsizlik, hile ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali- tescil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 22 ve 23 nolu bağımsız bölümlerin davacı Ş. Ö.adına kayıtlı iken 22 nolu bağımsız bölümün 19.1.1994 , 23 nolu bağımsız bölümün 13.10.1997 tarihlerinde satış yoluyla davalıya temlik edildiği, davacı Ş.Ö.nın Bolu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/313 esas 2008/550 karar sayılı dosyasında 11.4.2008 tarihli karar ile vesayet altına alındığı görülmektedir.
    Esasen, davada anılan işlemlerin davacının tasarruf ehliyetini taşımadığı zamanda yapıldığı aynı zamanda davacının kandırıldığı, muzayaka halinde bulunduğu ileri sürülmüştür.
    Bir davada 11.4.1990 tarih ve 1990/1-152 ,1990/236 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da belirtildiği üzere birden ziyade hukuki sebebe dayanılması olanaklıdır.Böylesi durumda mahkemece iddiaların önem sırası dikkate alınmak suretiyle her bir hukuki sebep yönünden araştırma yapılması zorunludur.
    Bilindiği üzere;davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması karşısında 2659 Sayılı yasanın 7/6, 16/g maddeleri gereğince bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
    Her ne kadar HUMK"nun 286. Maddesi gereğince bilirkişinin rey ve mütalaası hakimi bağlamaz ise de aynı yasanın 275. Maddesi düzenlemesi karşısında mahkemece yapılan araştırmanın ve soruşturmanın hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.
    Zira, mahkemece dosyada mevcut Adli Tıp Kurumunun 12.12.2007 tarihli raporu dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de alınan raporun işlem tarihlerini kapsamadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilip, davacının akit tarihleri olan 19.1.1994 ve 13.10.1997 tarihlerinde tasarruf ehliyetine sahip olup olmadığının saptanması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile ve gabin iddialarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir
    Davalının temyiz itirazları bu sebeple yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine,14.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi