Esas No: 2020/1109
Karar No: 2020/1312
Karar Tarihi: 02.12.2020
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2020/1109 Esas 2020/1312 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1109
Karar No : 2020/1312
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Gıda Nakliyat Taşımacılık
Sanayi İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 2006 ilâ 2009 takvim yıllarının muhtelif vergilendirme dönemlerine ilişkin Ba-Bs bildirim formları ile muhtelif vergi türü ve vergilendirme dönemlerine ilişkin beyannameleri kanuni süresi içerisinde elektronik ortamda vermediğinden bahisle kesilen özel usulsüzlük cezaları ile 2008 yılının Aralık dönemine ilişkin katma değer vergisi beyannamesini süresinde vermediğinden bahisle kesilen usulsüzlük cezasının vadesinde ödenmemesi üzerine tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve …, … sayılı ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı:
Gerçek kişi mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının sona ermesi mükellefin kendi isteği ile işini terk ederek keyfiyeti vergi dairesine bildirmesi, mükellefin ölümü, mükellef hakkında gaiplik kararı alınması veya mükellefin belli bir ticaret, sanat ve meslek icrasından sürekli mahrumiyeti gibi hallerde mümkün olmaktadır. Ticaret şirketleri açısından mükellefiyetin sona erdirilmesi ise tasfiye ve iflas hallerine inhisar ettirilmiştir. Türk Ticaret Kanunu'nda öngörülen işlemler yerine getirilmeden ve tasfiye veya iflasın sona erdiği tescil ve ilan edilmeden tasfiyenin sona erdiğinin kabul edilmesi ve şirketin tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Gerçek ve tüzel kişi mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının sona erdirilmesinde genel kural bu olmakla birlikte faaliyetlerini uzun süreden beri bırakmış, ortakları dağılmış, ortaklığın feshine ve tasfiyesine tevessül edilmemiş, sorumlu ve muhatap tutulacak kanuni temsilci veya tasfiye memuru da bulunmayan, işlerini tamamen terk ettiği belirlenen ve vergiye tabi bir faaliyeti de tespit edilmeyen mükelleflerin, işi bırakma keyfiyetini vergi dairesine bildirmemiş olmaları nedeniyle beyanname vermedikleri dönemlere ilişkin matrahlarının re'sen takdiri yoluna gidilmesi ve gayri faal oldukları dönemler için beyanname verilmemesi nedeniyle usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezası kesilmesi Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesinde ifadesini bulan vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu ilkesine uygun düşmemektedir.
Vergi Usul Kanunu'nun 160. maddesinin 5228 sayılı Kanun'la değiştirilen üçüncü fıkrası, işini tamamen terk eden ve vergiye tabi bir faaliyeti tespit edilemeyen mükellefler hakkında, sadece işi bırakma keyfiyetinin vergi dairesine bildirilmemiş olması nedeniyle gereksiz tarhiyatlar yapılmasının ortaya çıkardığı sakıncaları gidermek ve münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirenlerin mükellefiyet kayıtlarının terkini suretiyle idarenin ve diğer mükelleflerin mağduriyetini önlemek amacına yönelik olarak yeniden düzenlenmiş ve bu çerçevede belirli şartları taşıyan mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının vergi dairesince terkin edilmesi imkânı getirilmiştir. Verilen bu imkân şüphesiz ki idareye bu durumda olan mükelleflerin mükellefiyet terkin tarihini keyfi olarak belirleme yetkisi vermemekte, bilakis belli şartlar dahilinde yapılması gereken işlemlerin yapılması ve iç genelgede belirtilen süreler içerisinde yapılacak tespitlere göre mükellefiyetin re'sen terkini sorumluluğunu yüklemektedir.
Dosyasının incelenmesinden, davacı şirket adına kesilen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarına ilişkin ihbarnamelerin 08/12/2010 ve 13/04/2011 tarihlerinde şirket müdürüne tebliğ edildiği, dava konusu edilmemesi ve vadesinde ödenmemesi üzerine de kesinleşen ve ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Davacı şirketin 2006 yılının Şubat döneminden itibaren beyannamelerini vermemesi nedeniyle 2004/13 sayılı Uygulama İç Genelgesi uyarınca yapılan 29/12/2009 tarihli yoklamada davacı şirketin 2006 yılının Mart dönemi sonu itibarıyla faaliyetine son verdiği ve herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı, 21/07/2010 tarihli yoklamada ise davacı şirketin ilk kuruluşundan yaklaşık altı ay sonra 2005 yılının Nisan döneminden bu yana herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı hususlarının tespit edildiği görülmüştür.
Uyuşmazlıkta, davacı şirketin en son 2006 yılının Şubat dönemine ilşkin katma değer vergisi beyannamesini verdiği, bu tarihten sonra da hiçbir beyanname vermediği davalı idarece düzenlenen yoklama fişlerinden anlaşılmakta olup Vergi Usul Kanunu ve bu Kanun'un verdiği yetkiye istinaden çıkarılan iç genelgeye uygun hareket etmeyen davalının, re'sen terk işlemini zamanında yapmaması nedeniyle 2007 ilâ 2009 yıllarında faal olmadığı halde mükellefiyet kaydı terkin edilmeyen davacı adına anılan dönemlere ilişkin beyannamelerini vermediğinden bahisle ceza kesilmesinde ve bu cezaların tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle ödeme emirlerini iptal etmiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi ile Dokuzuncu Dairesinin müşterek heyeti 06/11/2014 tarih ve E:2013/8745, K:2014/5038 sayılı kararıyla temyiz istemini reddetmiştir.
Davalının karar düzeltme istemini kabul ederek önceki kararını kaldırdıktan sonra temyiz başvurusunu yeniden inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi ile Dokuzuncu Dairesinin müşterek heyetinin 12/12/2019 tarih ve E:2015/4202, K:2019/7123 sayılı kararı:
Davacı şirket adına kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin 08/12/2010 ve 13/04/2011 tarihlerinde şirket müdürüne tebliğ edildiği ve yasal süre içinde dava konusu edilmeyerek kesinleştiği ve amme alacağının bu suretle ödeme emri ile istenebilir hale geldiği tartışmasızdır.
6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde ödeme emrine itiraz sebeplerinin sınırlı olarak sayılmış olması karşısında, davacının faaliyetinin bulunmadığı yönündeki iddiası ancak ihbarnamelerin tebliği üzerine yasal süresinde açılacak davada ileri sürülebilecek nitelikte olduğundan aksi yöndeki gerekçeyle ödeme emirlerini iptal eden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı ısrar kararı:
Mahkeme, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının faaliyette bulunduğu dönem ile ilgili elektronik ortamda vermesi gereken beyannameleri süresi içerisinde vermediği, dolayısıyla davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının ve söz konusu cezaların kesinleşmesi üzerine tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinin hukuka uygun olduğu belirtilerek aksi yöndeki gerekçeyle verilen ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacı adına, 2006 ilâ 2009 takvim yıllarının muhtelif vergilendirme dönemlerine ilişkin Ba-Bs bildirim formları ile muhtelif vergi türü ve vergilendirme dönemlerine ilişkin beyannameleri elektronik ortamda kanuni süresi içerisinde vermediğinden bahisle kesilen özel usulsüzlük cezalarına ilişkin ihbarnamelerin şirket müdürünün ikâmetgah adresinde bizzat kendisine tebliğ edilmesine rağmen vadesinde ödeme yapılmaması ve ihbarnamelerin süresinde dava konusu edilmemesi üzerine kesinleşen amme alacağının tahsili için dava konusu ödeme emirleri düzenlenmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 7061 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun ödeme emri ile tebliğ olunacağı belirtilmiş, 58. maddesinde ise kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu edilmeksizin kesinleşmiş idari işlemler sonrası kurulan yeni idari işlemlere karşı açılan davalarda sadece, bu yeni işlemin hukuka uygunluğu incelenebilecektir. Bu davalarda kesinleşmiş hukuksal durumların incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
Uyuşmazlıkta, vergi/ceza ihbarnameleri usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen dava açılmaması nedeniyle özel usulsüzlük cezaları kesinleşmiş olup özel usulsüzlük cezalarına karşı açılan davada ileri sürülmesi mümkün olan faaliyetin bulunmadığı yolundaki iddia ödeme emrine karşı açılan işbu davada incelenemeyeceği gibi 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde sayılan itiraz sebepleri kapsamında da bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacının faaliyetinin bulunmadığı yönündeki iddiası bağlamında idarenin 2004/13 sayılı Uygulama İç Genelgesi'ne uygun hareket etmediği gerekçesiyle verilen ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmadığından bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 01/08/2009 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 22. maddesiyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesinin birinci fıkrasında yer alan özel usulsüzlük cezası miktarları azaltılmıştır.
Mahkemece bozma üzerine verilecek kararda, lehe olan kanun hükümlerinin geçmişe yürüyeceği ve aynı fiil dolayısıyla birden fazla ceza kesilemeyeceği yolundaki ceza hukukunun genel prensipleri doğrultusunda kesilen özel usulsüzlük cezalarının miktarları ile 2008 yılının Aralık dönemi için hem usulsüzlük hem de özel usulsüzlük cezası kesilmiş olması yönünden yeniden değerlendirme yapılması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.