Davacı davalı işveren nezdinde 1990-Kasım 2003 tarihleri arası çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı SSK vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, 1990 ile 2000 yılı arasında davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma eksik bildirilen ayrıca 2000 ile 2003 yılları arasında kuruma hiç bildirilmeyen çalışmaların tesbiti ile bu çalışmaları nedeni ile 500,00 YTL Kıdem tazminatı, 500,00 YTL İhbar Tazminatı, 100,YTL fazla çalışma ücreti, 100,00 YTL genel tatil ücreti, 250,00 YTL ücretli izin ve 150,00 YTL hafta tatili ücreti alacağının davalıdan faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiştir..
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işverence davacının 01.07.1991-06.12.1991 tarihleri arasında 80 gün; 10.04.1992-12.1992 tarihleri arasında 122 gün; 10.04.1992-15.12.1992 tarihleri arasında 122 gün; 15.06.1993-20.12.1993 tarihleri arasında 123 gün; 02.05.1994-31.12.1994 tarihleri arasında 119 gün; 10.03.1995-31.12.1995 tarihleri arasında 157 gün; 02.04.1996-30.11.1996 tarihleri arasında 118 gün; 20.03.1997-30.08.1997 tarihleri arasında 98 gün; 15.04.1998-10.12.1998 tarihleri arasında 175 gün; 01.04.1999-21.10.1999 tarihleri arasında 160 gün; 05.04.2000-21.04.2000 tarihleri arasında 10 gün; 06.06.2000-13.09.2000 tarihleri arasında 67 gün çalışmalarının kuruma bildirildiği, işverence ücret bordrolarının mahkemeye ibraz edildiği İşe giriş bildirgesi ve ücret tediye bordroları üzerinde bilirkişi marifeti ile yapılan imza incelemesi sonucunda 10.04.1992 tarihili işe giriş bildirgesi dışındaki giriş bildirgeleri altındaki imzaların davacıya ait olduğu; yine işverence ibraz edilen ücret tediye bordrolarında yapılan imza incelemesi sonucunda, 2000 yılı 8 ayına ait, 1999 yılı 10 ayına ait, 1998 yılı 9 ayındaki, 1998 yılı 6 ayındaki, 1999 yılı 8 ayındaki, 1997 yılı 4 ve 5 ayındaki 1996 yılı 8 ayındaki, 1995 yılı 4 ve 9 ayındaki, 1992 yılı, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 .aylardaki ayrıca 1991 yılı 7, 8, 9, 10 ve 11 aylara ait ücret tediye bordroları altındaki imzaların davacıya ait olmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tesbit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurum’ca dikkate alınacağı belirtilmiştir. Yerleşik Yargıtay görüşü, birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmesi halinde çıkış yok ise ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı, çıkış varsa hak düşürücü sürenin her kesim çalışma için ayrı ayrı hesaplanacağı çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağıdır. Bu nedenle işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki kısmi bildirimin aksinin eşdeğer belgelerle ispat edilebileceği kabul edilmelidir.
Gerçekten, sigortalının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar sigortalı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003-21-43 E.,2003/97 K. sayılı 26.02.2003 günlü kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayda davacının çalışmalarına ilişkin kuruma verilen işe giriş bildirgeleri altındaki imzaların (10.04.1992 tarihli giriş bildirgesi dışında) davacıya ait olduğunun anlaşılması karşısında çıkış ve giriş tarihleri arasında geçen süreler yönünden 10.12.1998 tarihinden önceki sürelere ilişkin çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesi ile talebin reddine dair verilen hüküm yerindedir. Nevar ki kuruma bildirilen kısmi çalışmalar ile ilgili, giriş ve çıkış tarihleri arasındaki çalışmalar yönünden, yapılan imza incelemesi sonucu ücret tediye bordrolarındaki imzaların bir kısmının davacıya ait olmadığı tesbit edilmiştir. Bu dönemlerdeki çalışmalar ile ilgili hak düşürücü süre nedeniyle talebin reddine dair verilen hüküm yerinde değildir.
Mahkemece yapılacak iş; 06.10.2004 tarihli bilirkişi raporu ile imzaların davacıya ait olmadığı tesbit edilen ücret tediye bordrolarındaki gösterilen kısmi çalışmalar ile ilgili, bordro tanıklarının beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar vermekten ibarettir.
3-Ayrıca davacının birleşen 2005/2 E ve 2005/109 K sayılı dosyasındaki işçi alacakları konusundaki talepleri ile ilgili olarak uzman bilirkişi marifeti ile usulüne uygun inceleme yaptırılarak, sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.