Esas No: 2019/6297
Karar No: 2020/5604
Karar Tarihi: 02.12.2020
Danıştay 10. Daire 2019/6297 Esas 2020/5604 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6297
Karar No : 2020/5604
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Üniversitesi Rektörlüğü …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, murisleri olan ...'in 04/05/2012 tarihinde tren çarpması nedeniyle tedavi için Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesine kaldırılıp, bir süre yoğun bakımda tedavisi yapılarak 11/05/2012 tarihinde taburcu edildikten kısa bir süre sonra evde fenalaşarak vefat ettiği belirtilerek, hastanın tam iyileşme gerçekleşmeden taburcu edildiği ve istenmeyen ölüm olayın davalı idarenin ağır hizmet kusuru sonucunda meydana geldiği iddiasıyla murisleri ...'in ölümüne sebebiyet verildiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık her biri için 75.000,00 TL olmak üzere toplam 225.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı raporunda özetle, tren kazası sonrası getirilen hastaya multidisipliner yaklaşımla gerekli konsültasyonlar istenerek tetkiklerin yaptırıldığı, buna göre uygun tedavi ve takibin düzenlendiği, hasta taburcu edilmeden önce solunum sesleri bilateral eşit ve doğal olup oksijen satürasyonu %98 düzeyinde olduğu birlikte değerlendirildiğinde taburcu kararı verilmesinin uygun olduğu, kişinin muayene, takip ve tedavisinde yer alan ilgili hekimlere ve yardımcı sağlık personeline atfı kabil kusur bulunmadığının belirtildiği ve davacı tarafça rapora itiraz edilmesi üzerine ara kararı ile "1-SPO2 değerinin ne anlama geldiği, söz konusu değerin normal aralığının ne olduğu, taburcu edildiği tarihte SPO2 değerinin 93 olduğu, pa-ac grafisinin yatarak çekildiği, monitöre bağlı olarak solunum yaptığı ve ateşinin 37,8 olduğu belirtilen bir hastanın serviste takibi yapılmadan taburcu edilme kararının tıbben doğru bir karar olup olmadığı, 2- 11.05.2012 tarihli otopsi raporu ve 05.07.2012 tarihli ahşa raporlarında yer alan tespitler ışığında ölüm nedeni açıklanıp taburcu edilme kararı irdelenerek teşhis, tedavi ve taburcu edilme kararının tıbbi kurallara uygun olup olmadığı, 3- Müteveffanın kanında bulunan alkolün ölüme etkisinin ne olduğu, 4- Müteveffanın taburcu edilme kararında sağlık personelinin kusuru bulunmuyor ise hastane koşulları ve olanaklarının etkisinin neler olduğu, 5- Aydınlatılmış onam, ambulansla sevk durumu ve taburcu notunun bulunup bulunmadığı, belirtilen belgelerin bulunmamasının tıbbi kurallara uygun olup olmadığı" hususları sorularak, davacıların bilirkişi raporuna itirazları da göz önünde bulundurularak hazırlanacak ek rapor için dosyanın tekrar Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderildiği, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı ek raporunda, "sağlık durumu değerlendirildiğinde kişinin taburcu edilmesine mani bir durumunun bulunmadığı, hastanın muayene, takip ve tedavisinde yer alan ilgili hekimlere, yardımcı sağlık personeline ve idareye atfı kabil kusur bulunmadığı"nın belirtildiği; ara kararı ile … ve … hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan ... Asliye Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında devam eden yargılamada kusur tespiti için dosyanın Yüksek Sağlık Şurasına gönderilip gönderilmediğinin yahut herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılıp yaptırılmadığının sorulduğu, Mahkemece cevaben gönderilen … tarih ve … sayılı Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu kararında, tren kazası sonucu kişinin getirildiği hastanede acil olarak muayenesinin, gerekli tetkiklerinin ve konsültasyonlarının yapılmış olduğunun, kazaya bağlı oluşan travmatik değişimlerin tanısının konulmuş olduğunun, tanıya uygun takip ve tedavinin yapıldığının, klinik durumun stabil seyretmesi üzerine hastanın taburcu edildiğinin, hastanın muayene, takip ve tedavisinde yer alan ilgili hekimlere, yardımcı sağlık personeline ve idareye atfı kabil kusur bulunmadığının belirtildiği ve UYAP üzerinden yapılan sorgulama neticesinde, … ve …'in … Asliye Ceza Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan beraat ettiklerinin anlaşıldığı; bu durumda, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığı ve davacıların tazminat talepleri yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davacılar tarafından, otopsi raporuna göre ölüm nedeninin hastaneye yatış sebebi olan hastalıklar olduğu belirtildiğinden hastanın taburcu edilmesinin yanlış olduğu ve sadece bu hususun hastanın tedavisinin yapılmadığını kanıtlamaya yeterli olduğu, Yüksek Sağlık Şurasından rapor alınması yönündeki itirazlar karşılanmadan eksik incelemeye dayalı rapor uyarınca karar verildiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/12/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
...'in 04/05/2012 tarihinde tren çarpması nedeniyle tedavi için … Üniversitesi Tıp Fakültesine kaldırılıp, yoğun bakımda tedavisi yapılarak 11/05/2012 tarihinde taburcu edilip eve varışından 20 dakika sonra vefat ettiği belirtilerek, hastanın tam iyileşme gerçekleşmeden taburcu edilmesi ve ağır hizmet kusuru sonucunda murisleri ...'in ölümüne sebebiyet verildiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık her davacı için 75.000,00 TL olmak üzere toplam 225.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılan davada;
İdare Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca hastanın muayene, takip ve tedavisinde yer alan ilgili hekimlere, yardımcı sağlık personeline ve idareye atfı kabil kusur bulunmadığının belirtildiği, ilgililerin taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan beraat ettikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, anılan kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinen; 04.05.2012 tarihinde Ankara'dan Eskişehir yönüne hareket eden hızlı trenin davacı …'in eşi, … ve …'in annesi olan ...'e çarpması neticesinde kaldırıldığı hastanede acilde çekilen bilgisayarlı tomografi sonucu, dalak laserasyonu ve karaciğerde kontüzyon, çekilen toraks tomografisinde solda 1-3-4-5-6-7-8-9-10. kotlarda kırık olduğu, biletaral pnömotoraks ve kontüzyon olduğu, sağda 1. kotta kırık olduğu tespit edilerek, 09.05.2012 tarihinde, genel cerrahi yoğun bakım ünitesine yatırıldığı, göğüs cerrahi yoğun bakım ünitesine aktarıldığı 11.05.2012 tarihinde, normal serviste tedavisi sürdürülmeksizin göğüs cerrahi yoğun bakım ünitesinden taburcu edildiği, evine götürülmesinin ardından vefat ettiği, yapılan otopside; solda 1-3-4-5-6-7-8-9-10 ve sağda 1. kotta kırık görüldüğü, göğüs kafesinde 150 cc serbest kan görüldüğü, sağ akciğer 400 sol akciğer 380 grm tartıldığı, her iki akciğerde yaygın kontüzyon olduğu, kesitlerinde sıkmakla yer yer kanlı mai geldiği görüldüğü, kalp 450 gram, batın içerisinde 50 cc kadar serbest kanlı seröz mai boşaltıldığı, karaciğer ön yüzde 2 cm laserasyon saptandığı, dalak ön yüzde 3 adet 1 'er cm lik laserasyonlar görüldüğü, mikroskobik incelemede, akciğerlerde intraalveolar kanama alanları, ödem, antrakozis, dalakta kapsül devamlılığının bozulduğu alanlar görüldüğü, bu bölgelerde parankimde yoğun vasküler konjesyon, ve hemoraji alanları ile mononükleer yangısal hücreler, fibrin ve fibroblastlardan oluşan reaksiyonel yanıt izlendiği saptamalarının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Olay nedeniyle tazminat davası yanı sıra, ölüme sebebiyet vermekten açılan davalarda, Adli Tıp Kurumundan istenilen raporlarda; hastanın muayene, takip ve tedavisinde yer alan ilgili hekimlere, yardımcı sağlık personeline ve idareye atfı kabil kusur bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla tıbbi ihmale dayalı açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ilk derece mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup, bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bununla birlikte bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Doğrudan sağlık hakkını ilgilendiren bu tür davalarda, olayların oluşumuna ilişkin olarak delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, somut verilere dayanmayan, bilimsel değerlendirme içermeyen, yalnızca varsayıma dayalı olarak görüş bildiren bilirkişi raporlarının hükme esas alınması halinde, kişilerin anayasal haklarını korumaya yönelik yeterli yargısal güvence sağlanmamış olacaktır.
Olayda, davacılar yakınının; geçirdiği kaza sonucunda sol yanında bulunan 12 kaburgasından, 10 tanesi, sağ yanında bulunan 12 kaburgasından 1 tanesinin kırıldığı, dalağının yırtıldığı, karaciğerinin yaralandığı, iki taraflı olarak akciğerinin kısmen söndüğü ve yaralandığı, 6 günlük tedavi sonrası taburcu edilmesinin hemen ardından vefat ettiği, yapılan otopside, göğüs kafesi ve batının serbest kanla dolu olduğu, akciğerde kanama alanlarının bulunduğu.....saptanmıştır.
Maddi olay ve hükme esas alınan raporlar incelendiğinde; uygulanan tıbbi ameliyelerin tıp kurallarına uygun olup olmadığının yanı sıra, bu durumdaki hastanın tedavisinde yapılacak uygulamanın belirtilerek, taburcu edilmesinin tıp kurallarına uygun olup olmadığının açık, anlaşılır şekilde açık ve net olarak değerlendirilmediği, hizmet kusuru yönüyle yapılacak inceme için; yeterli, objektif, bilimsel açıklama ve değerlendirmeleri içermediği ve hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu nedenle, davacılar yakının tedavi sürecine ilişkin dosyadaki tüm belgelerin, konu ile ilgili üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak bilirkişi heyetine gönderilerek, davacılar yakınlarının otopsi sonuçları da dikkate alınıp, yeterli tedavinin yapılıp yapılmadığı, davacılar yakını taburcu edilecek kadar iyileşmiş ise; durumun izahının açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı bir rapor alınarak, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyu ile Daire kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.