19. Ceza Dairesi 2015/25230 E. , 2018/3418 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Ceza Mahkemesi
SUÇ : 2004 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/2012 tarih, 2011/505, 509, 513 E, 21/02/2012 tarih, 2011/506, 510, 511, 621 Esas sayılı kararlarında açıklandığı üzere “tacir sayılan limited şirketlerin, temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, sorumlu oldukları şirketlerin ticareti terk etmeleri halinde; İcra İflas Kanunu"nun 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisnaya yer verilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi aynı Kanun"un 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına bir engel bulunmadığı” yönündeki ulaşılan sonucun zaman içerisinde yerleşik uygulamaya dönüşmüş olması, ticareti terk eden tacir açısından; muhatapların haklarını korumaya yönelik olarak İİK"nın 44.maddesi ile, ticareti terk eden bir tacire; 15 gün içerisinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirme ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunma, Ticaret Sicili Memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazete"de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan etme ve ilan masraflarını da ödeme yükümlülükleri yüklenmiş, bu yükümlülüklere aykırı davranmanın yaptırımı ise İ.İ.K"nın 337/a maddesinde düzenlenmiş olup, takibi şikayete bağlı olan seçimlik hareketli bu suçun;
“1- İİK"nın 44. maddesine göre mal beyanında bulunulmaması,
2- Mal beyanında mevcudun eksik gösterilmiş olması,
3- Aktifte yer alan malın veya yerine kaim olan değerin haciz veya iflas sırasında gösterilmemesi,
4- Mal beyanından sonra, beyan edilen bu mallar üzerinde tasarruf edilmesi” şeklinde sıralanan seçimlik hareketlerden herhangi birisinin işlenmesiyle, diğer koşulların da (alacaklının zarar görmesi ve borçlunun tacir olması gibi...) gerçekleşmesi halinde oluşacağı konusunda gerek uygulamada gerek öğretide herhangi bir duraksamanın mevcut olmaması ve somut olayımızda bu eylemden dolayı şikayetçi olan müştekinin zarar gördüğünün dosya içeriğinden anlaşılması karşısında; sanığın yetkilisi olduğu borçlu şirketin; Kasım 2012
döneminden beri beyanname vermediği ve vergisel yükümlülüklerini yerine getirmediği, ticaret sicilinde kayıtlı olan adresinde yaptırılan zabıta araştırması sonucunda adreste olmadığının anlaşıldığı ve ticaret sicilinde ticareti terk ettiğine dair bir bildirimde bulunmadığının ve delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda atılı suçun unsurları oluşmakla birlikte, hükmün gerekçe kısmında şikayet süresinin de geçtiğinin belirtilmiş olması ile UYAP ortamında yapılan incelemede sanık hakkında aynı müştekinin şikayeti üzerine farklı suçtan, İstanbul 11. İcra Ceza Mahkemesi’nin şikayet tarihi 03/05/2012 olan 2012/315 Esas, 2014/117 Karar sayılı dosyasında temyiz edilmeden kesinleşen hüküm bulunması karşısında bu dosya ve şikayet dilekçesi ile borçlu şirketin kayıtlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğünden verilen son beyanname örnekleri getirtilip incelenerek, şikayetin süresinde olup olmadığının tespiti gerekirken eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- İncelemeye konu ticareti terk suçu, aynı ticari işletmenin faaliyetine konu iş yeri için ancak bir kez işlenebilen bir suçtur. Zira aynı ticari işletmenin faaliyetine konu iş yerini yasada belirtilen yükümlülüklere riayet etmeksizin birden fazla terk etmek mümkün değildir. Burada mağdur edilen müşteki sayısının fazlalığı temel cezanın tayini sırasında dikkate alınsa dahi, aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanamaz. Zira suçun konusu tektir ve tek olan konu aynı iş yeridir. 5237 sayılı TCK’nın 43/2 maddesinde aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanabilmesi için birden fazla bağımsız suçun yasada düzenlenen istisnai durumlarda bir araya gelmesinin zorunlu olması aranırken, ancak bir kez terk edilmesi mümkün olan ticari işletmenin faaliyetini sürdürdüğü iş yerinin kapatılması nedeniyle sırf birden fazla şikayetçinin zarar gördüğünden bahisle anılan suçu fikri içtima kapsamına dahil etmek, Türk Ceza Hukukunun kabul etmediği kıyas yöntemini hemde sanık aleyhine hüküm doğuracak şekilde Ceza Hukukuna dahil etmek olur ki, bunun kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı açıktır. Zira Kanun koyucu, genel gerekçede iradesini açıkça ortaya koymuştur. Özellikle sanık aleyhine getirilen hükümlerin hiç bir tereddüde yer vermeyecek şekilde kanunda açıkça belirtilmesi gerekir. Bu kural Türk Ceza Kanunun 2. maddesi ile hüküm altına alınan ve Anayasa hükümleri arasında da yer bulan suçların kanuniliği prensibinin doğal bir sonucudur.
Somut olayımızda; bölünmesi, parçalara ayrılması mümkün olmayan ve ancak bir kez işlenmesi mümkün olan ticareti terk suçundan gerek zincirleme suçun gerekse fikri içtimanın olmazsa olmazını teşkil eden suç çokluğundan söz edilemeyeceği hususunda herhangi bir duraksamanın bulunmaması, sanık hakkında daha önceden İİK"nın 337/a maddesine aykırılık suçundan verilen cezanın kesinleştiğinin UYAP kayıtlarından anlaşılması karşısında; İİK"nın 337/a maddesine aykırılık suçundan kesinleşen Konya 1. İcra Ceza Mahkemesinin 2015/324 Esas, 2015/1422 Karar sayılı dosyasının getirtilerek incelenmesi suretiyle mahkumiyete konu dava ile temyiz incelemesine konu iş bu davanın aynı ticari işletmenin faaliyetine konu iş yerinin terk edilmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilerek aynı ticari işletmeye ait olduğunun belirlenmesi halinde, mükerrer olan bu davanın reddine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı ve şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 26/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.