17. Hukuk Dairesi 2015/2751 E. , 2017/10218 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R -
Davacı vekili, müvekkiline işyeri paket sigorta poliçesi ile sigortalı işyerinin, 3. kattaki tuvalette bulunan lavobanın altında bulunan fleks hortumunun yerinden çıkması sonucu maydana gelen dahili su basması nedeniyle hasarlandığını, müvekkili tarafından sigortalı şirkete 4.998,00 TL ödeme yapıldığını, davalı ..."ın, sigortalı işyerinin maliki olduğunu, binadaki noksanlık ve bakımsızlıktan dolayı kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, diğer davalı şirketin arızalı hortumu üreten firma olarak sorumluluğu bulunduğu ve bu nedenle ödenen bedelin rücuan tahsili için davalılar hakkında icra takibi yapıldığını, takibe itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., işyerinin kiracı..."in kendisinden habersiz revizyon yaptığını, olayda kusuru bulnmadığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı şirket, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece, BK"nun 258/2. maddesine göre, kiralananın kullanımı için gerekli basit tamiratları yapmanın kiracının görevi olduğunu, hasara neden olan hortumun kiracı tarfından değeştirildiğinden mülk sahibi davalı ..."ın sorumluluğu olmadığından bahisle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, işyeri sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili için yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında "Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur." şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK"nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 Sayılı HMK"nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup re"sen dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, davacı ... şirketi olup davalı ..."dan rücuen tazminat talebinin nedeni, davalı ... ile davacının sigortalısı arasındaki kira ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davalılardan birinin özel mahkemede yargılanmasını gerektirmesi halinde diğer davalılarında aynı mahkemede yargılanması gerektiğinden, mahkemece davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yürürlük tarihinden sonra açıldığı ve yukarıda belirtilen yasa hükmüne göre kira ilişkisine dayalı uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 07.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.