Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı.T."in kendisinden mal kaçırmak amacıyla 159 parsel sayılı taşınmazdaki payını oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve miras payı oranında tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, satışın gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın yaptığı temliki işlemin muvazaalı olduğunun ispatlanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi. .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, çekişme konusu 11 sayılı parselin geldisi 159 sayılı parselin 100/3034 payı miras bırakanı C. T.e ait iken 02.01.1979 tarihli akitle oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği ve davacının, yapılan bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacının miras bırakanın kızı, davalının ise oğlu olduğu, miras bırakan tarafından erkek evladı olan davalının kız çocuğuna tercih edildiği, yörenin örf ve adetlerine göre, ana babanın mağdur olmasın diye taşınmazlarını erkek evlatlarına bağışladıkları, miras bırakanın ölünceye kadar davalı ile birlikte oturduğu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, satış bedelinin miras bırakana ödendiğinin kanıtlanamadığı, davalının alım gücünün bulunmadığı, davalının temlik tarihinde küçük yaşta olduğu, akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğu görülmektedir.
Anılan bu olgular ve bulgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın temlikteki gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.01.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.