Esas No: 2017/1056
Karar No: 2018/324
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1056 Esas 2018/324 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 25.03.2014
Sayısı : 14-42
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, Bayındır Asliye Ceza Mahkemesince 04.07.2011 gün ve 261-259 sayı ile, eylemin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesince 27.12.2011 gün ve 240-358 sayı ile, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek; TCK"nun 86/1, 86/3-e, 29, 62, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, mahsuba ve müsadereye hükmedilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.11.2013 gün ve 2694-6456 sayı ile;
"...Olay günü sanık ... ve mağdur ..."in kahvehanede oturdukları, mağdur ...’in yüksek sesle güldüğü, sanık ..."in "Karı gibi gülüyor" demesi üzerine aralarında tartışma olduğu, sanık ..."in kahvehaneden çıkarak evine doğru yürüdüğü, mağdur ..."in motosiklet ile sanık ..."i takip ettiği, yanından geçerken ele geçmeyen sopa ile arkadan sanık ...’in kafasına vurduğu, ileride durup motosikletten inerek yere düşmüş olan sanık ..."in yanına doğru geldiği, sanık ..."in tabancasını çıkardığı, tabancayı gören mağdur ..."in kaçmak amacıyla arkasını döndüğü, bu esnada sanık ...’in ateş ederek mağdur ..."i sol sırt kısmından yaraladığı, sanık ..."in iki el ateş ettiğinin olay yerinde bulunan kovanlardan anlaşıldığı olayda;
Kullanılan aletin ve yaranın niteliği, hedef alınan vücut bölgesi ve atış sayısı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı hâlde, öldürmeye teşebbüs yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi ise 25.03.2014 gün ve 14-42 sayı ile;
"... Sanığın, yere düştükten sonra mağdurun kendisine doğru geldiğini görmesi üzerine, yerdeyken ve hâlâ kafasına aldığı darbenin etkisi altındayken 20-25 metre mesafede bulunan mağdura, hedef gözetmeksizin rastgele iki el ateş ettiği, tabancasında kullanabileceği mermi olduğu hâlde ve yerinden kalkarak Mehmet"i takip edebilecekken engel bir durum olmadığı hâlde eylemine kendiliğinden son verdiği kabul edilmiş, mağdur ve sanık arasında olay öncesinde bir husumet bulunmasına karşın bu husumetin öldürmeyi gerektirir boyutta olmadığının her iki tarafın şikâyetten vazgeçmesi ile de teyit edilmiş olması, olayın gelişimi ve meydana geldiği zaman dilimi, sanıkla mağdur arasındaki mesafe de göz önüne alındığında, Yargıtay bozma ilamının aksine heyetimizin kanaati değişmeyerek, eylemin yaralama kastıyla gerçekleştiği" gerekçesiyle direnerek, sanığın önceki hükümdeki gibi kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.10.2014 gün ve 297416 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 616-1792 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.09.2017 gün ve 1302-2727 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin, sanık ... hakkında hakaret suçundan verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
18.05.2011 tarihli olay yeri inceleme raporunda; İzmir ili, Bayındır ilçesi, Yusuflu köyünde, 17.05.2011 günü saat 21.45 sıralarında mağdur ..."nın sanık ... tarafından silahla ateş edilerek yaralandığının bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olay yerine 150 metre mesafedeki çalılık arasında, üzerinde parmak izi bulunmayan, emniyeti açık, atım yatağında bir adet fişek olan tabanca bulunduğu, tabancanın şarjörünün boş olduğu, tabanca üzerinde kan lekeleri tespit edildiği, yoğun bitki örtüsü nedeniyle boş kovanlara rastlanılmadığı, sanığın başına vurulduğu iddia edilen cismin bulunamadığı, olaydan sonra mağdurun gittiği evin önünde, yerde kan lekelerinin bulunduğu tespitlerine yer verildiği,
19.05.2011 tarihli muhafaza altına alma tutanağında; mağdurun kardeşi .... tarafından, mağdurun isabet aldığı yere 15 metre mesafede bulunan 2 adet boş kovanın kolluk görevlilerine teslim edildiğinin belirtildiği,
15.06.2011 tarihli uzmanlık raporunda; incelemeye konu silahın, ses tabancasının namlusu değiştirilmek suretiyle 9x17 mm çapında fişek atar hâle getirilmiş, yarı otomatik bir tabanca olduğu, emniyet sisteminin arızalı olduğu ancak bu durumun atışa mani bir durum teşkil etmediği, silahın atışa engel mekanik bir arızasının bulunmadığı, incelenmek üzere gönderilen tabanca ile bir adet fişeğin 6136 sayılı Kanuna göre yasak niteliği haiz silah ve fişeklerden olduğu, gönderilen iki adet kovanın incelemeye konu silahtan atılmış oldukları tespitlerine yer verildiği,
27.06.2011 tarihli uzmanlık raporunda; mağdurun tişörtünün incelenmesi sonucu atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğunun değerlendirildiği, sanığın sağ el iç ve dış, sol el dış bölgesinden alınan svap örnekleri ile mağdurun sağ el dış, sol el dış ve sol el içinden alınan svap örneklerinde kurşun elementi tespit edildiğinin belirtildiği,
Mağdur hakkında düzenlenen 27.06.2011 tarihli raporda; sol kürek kemiği yanında 1 adet ateşli silah mermi giriş deliği, anterior aksiller hatta 1 adet çıkış deliği tespit edildiği, mevcut yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte olduğu, 09.12.2011 tarihli ek raporda; yaralanmanın duyu ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde olmadığı 17.05.2011 tarihli raporda ise mağdurun kanında 0,20 promil alkol bulunduğu tespitlerine yer verildiği,
Sanık ... hakkında düzenlenen 22.08.2011 tarihli raporda; baş arka kısımda, saçlı deride 2 santimetre uzunluğundaki kesi oluşturan yaralanmanın, şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğunun ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... kollukta; sanığın 10 yıl kadar önce av tüfeği ile eniştesini vurduğunu, bu yüzden sanıkla aralarında husumet bulunduğunu, olay günü köy kahvesinde arkadaşları ile şakalaşıp gülüştüğü sırada, kahvehanede bulunan sanığın “Kahpe karılar gibi gülüyorlar, anasını avradını sinkaf ettiklerim” şeklinde hakaret ettiğini, kahvehaneden ayrılarak evine gittiğini, evden aldığı motosiklete binerek ağabeyinin evine doğru giderken yolda sanıkla karşılaştığını, sinirlenerek bir cisimle sanığın başına vurduğunu, sanığın silah çıkarıp kendisine doğrultması üzerine motosikletle hızla uzaklaşmaya çalıştığını, bu sırada sanığın 2 el ateş ettiğini, omzunun arkasından isabet aldığını, kardeşinin evine gittiğini, oradan da hastaneye götürüldüğünü,
Mahkemede; sanığın başına sopa ile vurduğunu, 25 metre kadar gittikten sonra merak ettiği için motosikletten inip sanığa doğru yürümeye başladığını, 5 metre kadar yürüdükten sonra bir el silah sesi duyduğunu, bunun üzerine geri döndüğünü, bir kez daha silah sesi duyduğunu, eve doğru giderken sol yanında kan görünce vurulduğunu anladığını, sanığın bulunduğu yerin karanlık, kendisinin bulunduğu yerin ise aydınlık olduğunu, şikâyetinden vazgeçtiğini,
Tanıklar Mehmet ve Habib Gülgün; kardeş olduklarını, köyde kahvehane işlettiklerini, olay günü mağdurun kahvehanenin dışında arkadaşları ile birlikte oturduğunu, mağdurun gülmesinden sonra kahvehanenin iç kısmında oturan sanığın ana avrat küfrettiğini, ancak sanığın kime sövdüğünü anlamadıklarını, karşılıklı herhangi bir konuşma olmadan, önce sanığın, kısa bir süre sonra da mağdurun kahvehaneden gittiklerini, yarım saat sonra da olayı haber aldıklarını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; olay günü saat 20.30 sıralarında köy kahvehanesinde oturduğunu, mağdurun ise kahvehanenin bahçesinde bulunduğunu, hayvan hırsızlarından söz açılınca sinirlenip hırsızları kastederek küfrettiğini, daha sonra kahvehaneden ayrılıp evine gittiği sırada, motosiklet sesi duyduğunu, motosiklet kullanıcısının yanından geçerken yavaşladığını ve sert bir cisimle başına vurduğunu, şahsı görmediğini, bu şahsın 30 metre kadar ilerledikten sonra motosikletten inerek üzerine doğru yürümeye başladığını, şahsın elinde silaha benzeyen bir cisim bulunduğunu, yaklaşan şahsı mağdura benzettiğini, aralarında 15-20 metre mesafe kalınca, kendisini korumak için şahsın 2 metre yukarısını hedefleyerek kurusıkıdan bozma silahı ile bir el ateş ettiğini, ateş etmesi üzerine şahsın arkasını dönerek uzaklaştığını,
Cumhuriyet savcılığında ve sorguda; mağdurla aralarında 2002 yılında yaşanan bir olay nedeniyle husumet bulunduğunu, uzun süredir konuşmadıklarını, başına darbe aldıktan sonra yere yığıldığını, motosikletten inen mağdurun üzerine doğru geldiğini görünce kendisini korumak için silahını çıkardığını, silahı gören mağdurun arkasına dönerek kaçmaya başladığını, mağdurun 2-3 metre yukarısını hedefleyerek bir el ateş ettiğini, hatırladığı kadarı ile silahında 4 mermi bulunduğunu, sadece bir el ateş ettiğini, mağdurun ateş üzerine sendelemediğini, yere düşmediğini, kardeşinin evine doğru yürüdüğünü,
Mahkemede; başına darbe alınca, tabancanın istemi dışında yere doğru bir el ateş aldığını, daha sonra sanığı korkutmak için sanığın 3 metre yukarısını hedefleyerek bir el daha ateş ettiğini, silahında toplam üç mermi bulunduğunu, iki mermiyi kullanınca silahında tek mermi kaldığını, mağdurun yürüyüp gittiğini, kendisinin de Bayındır"a gittiğini, istese mağduru öldürebileceğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "subjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK"nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup, kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK"nun teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 gün ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... ile mağdur ..."nın İzmir ili, Bayındır ilçesi, Yusuflu köyünde ikamet ettikleri, sanıkla mağdur arasında, olay tarihinden yaklaşık on yıl önce sanığın mağdurun eniştesini tüfekle yaralamasından kaynaklanan anlaşmazlık bulunduğu, olay günü saat 20.30 sıralarında köy kahvehanesine giden mağdurun kahvehanenin dış kısmındaki masalardan birine oturarak arkadaşları ile konuşup şakalaşmaya başladığı, bu konuşmalar sırasında mağdurun yüksek sesle kahkaha atması üzerine kahvehane içerisinde bulunan ve mağdurun gülme sesini duyan sanığın, başkaları tarafından da işitilebilecek şekilde “Kahpe karılar gibi gülüyorlar, anasını avradını sinkaf ettiklerim” şeklinde küfrettikten sonra, kahvehaneden çıkarak evine doğru yürüdüğü, mağdurun ise motosiklet ile ağabeyinin evine giderken gece saat 21.45 sıralarında sanığı köy yolunda yürürken gördüğü ve yanından geçtiği sırada ele geçirilemeyen sopa ile arkadan sanığın başına vurduğu, bu darbe sonucu sanığın başının arka kısmında, saçlı deride 2 santimetre uzunluğunda kesi oluştuğu, mağdurun yaklaşık 20-30 metre kadar motosikletle yol aldıktan sonra motosikletten inerek, aldığı darbenin etkisi ile yere düşmüş olan sanığın yanına doğru yürümeye başladığı, olay tarihinde 62 yaşında olan ve başına aldığı darbe sonucu etrafı net olarak göremediğini belirten sanığın, üzerinde taşıdığı tabancasını çıkararak iki kez ateşlediği, sanığın silahından çıkan mermilerden birinin mağdurun omuz bölgesinden vücuduna girerek anterior aksiller hattan vücudunu terk ettiği, mağdurun bu yaralanma sonucu yaşamsal tehlike geçirmediği, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte olduğunun ilgili adli raporda belirtildiği, mağdurun yaralandıktan sonra yürüyerek yakında bulunan ağabeyinin evine gittiği, sanığın ise silahında kullanılmaya hazır bir mermisi daha bulunmasına ve herhangi bir engel hâl olmamasına karşın, eylemine devam etmediği ve mağdurun gittiği yönün aksi istikametinde yürüyerek, silahı olay yerine 150 metre mesafede çalılık alana attığı olayda; sanıkla mağdur arasında uzak bir akrabanın yaralanmasına dayanan anlaşmazlığın ciddi bir husumet olmaması, olay tarihinde 62 yaşında olan sanığın başına aldığı darbe sonucu yere düştükten sonra üzerine doğru gelmekte olan mağduru gece vakti net olarak göremeden ateş ettiği yönündeki savunması ve sanığın bilinçli olarak mağdurun yaşamsal bölgesini hedef aldığı konusunda kesin bir belirlemenin yapılamaması ve sanığın herhangi bir engel hâl bulunmadan eylemine kendiliğinden son vermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmündeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesinin 25.03.2014 gün ve 14-42 sayılı, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğuna ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2018 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.