Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1934
Karar No: 2020/62
Karar Tarihi: 23.01.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1934 Esas 2020/62 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1934 E.  ,  2020/62 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)

    1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Keşan 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının psikolojik rahatsızlığının bulunduğunu evlendikten sonra öğrendiğini, davalının sık sık evden kaçtığını, agresif davrandığını, yaşanılan olaylar sebebiyle ortak çocuğun annesinden korktuğunu, aile yaşantılarının bulunmadığını, müvekkilinin maneviyatını ve ortak çocuğun akıl sağlığını korumak için tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini ve faiziyle 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; davacının alkol alışkanlığı olduğunu, ortak çocuk ve müvekkili ile ilgilenmediğini, müvekkiline hakaret edip ekonomik ve sosyal yönden baskı uyguladığını, açıklanan sebeplerle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini ve 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Keşan 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 24.04.2013 tarihli ve 2011/247 E., 2013/166 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında psikolojik rahatsızlık, evi terk etme, fiili ayrılık, birbirine tahammülsüzlük, alkol kullanma ve ekonomik özgürlüğe müdahale nedenlerinden dolayı geçimsizliğin olduğu, davalıda daha önce var olan majör depresyon hastalığının iyilik hâlinde olduğu ve davalının ayırt etme gücünün bulunduğu; evlilik birliğinin yüklediği sorumluluklardan kaçıp evi sık sık terk eden, zaman zaman aile bireylerini tehdit edip onlarda korku ve endişe yaratan, ortak çocuğa gereken ilgi ve özeni göstermeyen davalının boşanmaya sebep olan olaylarda daha kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı babaya verilmesine, 300,00TL tedbir-iştirak nafakasına, davacının boşanmaya neden olan olaylar yüzünden yaşadığı ruhsal gerginlik ve endişe nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğradığından lehine boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile 10.000,00TL manevi tazminata, davalının manevi tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 24.09.2014 tarihli ve 2014/6817 E., 2014/18263 K. sayılı kararı ile;
    "… Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından, kusur belirlemesi, koca yararına verilen manevi tazminat, kendisinin reddedilen manevi tazminat talebi ve velâyet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının velâyete ilişkin temyiz itirazları yersizdir.
    2- Mahkemece, davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; toplanan delillerden, davacı kocanın, eşine ekonomik ve sosyal baskı uyguladığı, aşağıladığı, davalı kadının da birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda, davacı kocanın ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hâl böyle iken, davalı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davalı kadının manevi tazminat talebinin reddine, davacı kocanın manevi tazminat talebinin ise kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple kusur belirlemesi ve manevi tazminatlar yönünden BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, …’’ gerekçesiyle kısmen bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    8. Keşan 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2015/39 E., 2015/114 K. sayılı kararı ile (bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra); eşine ekonomik şiddet uygulayan davacının daha az kusurlu olduğu, davacı tanıkları Mehmet ve Selçuk’un beyanları da dikkate alındığında bozma ilamındaki tespitin kabulünün mümkün bulunmadığı, davalı tanığı Mukaddes’in davacının alkole düşkün olduğunu, bazen sarhoş olarak eve geldiğini, davalıyı uyandırarak içki masası kurmasını istediğini, davalı kurmak istemediği zaman davalıyı baskı altına alıp masaya vurduğunu ve zorladığını ileri sürmüşse de gerçekleştiği ileri sürülen bu davranışların bazen yaşanması, tanığın davalının annesi olması, diğer tanıkların bu konularda beyanda bulunmamaları ve tanığın taraflarla birlikte yaşamaması gibi olgular birlikte değerlendirildiğinde ifadesinin samimi bulunmadığı ve hükme esas alınmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, boşanmaya sebep olan olaylarda taraflardan hangisinin daha kusurlu olduğu ve burada varılacak sonuca göre hangi taraf lehine Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.
    12. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
    “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.
    13. Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş birçok konuda evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.
    14. Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması, tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2).
    15. Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
    16. Yine aynı Yasanın “Maddi ve manevi tazminat ” başlıklı 174. maddesi; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
    Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.
    17. Bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olan boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte talep hâlinde boşanmanın eşler bakımından mali sonuçlarından olan maddi ve manevi tazminat talepleri gündeme gelmektedir.
    18. Kusur ilkesi Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir.
    19. Anılan maddeye göre, manevi tazminat istenilebilmesi için öncelikle bir boşanma kararı, tazminat yükümlüsünün kusurunun varlığı, bu kusurun tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve talep gerekmektedir.
    20. Yine boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir.
    21. Kişilik hakları ise; kişinin şahsi özelliklerini barındıran ve onu diğer insanlardan ayıran, bedensel ve ruhsal, şeref ve haysiyet, görüntü ve isim üzerindeki haklar gibi geniş kapsamlı hakları ifade eder.
    22. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların 01.09.1997 tarihinde evlendikleri, davanın 09.06.2011 tarihinde açıldığı, dinlenilen tanıkların beyanlarına göre davacının, davalıya ekonomik ve sosyal baskı uyguladığı, davalıyı aşağıladığı, davalının da birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeplerle; davacının boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu ve boşanmaya sebebiyet veren eylemleri davalının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği hâlde, mahkemece, davalının birliğin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda ağır kusurlu kabul edilmesi, dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak da davalının manevi tazminat talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin ise kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    23. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi