Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/994
Karar No: 2020/3369
Karar Tarihi: 13.10.2020

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/994 Esas 2020/3369 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2020/994 E.  ,  2020/3369 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 04/10/2005 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, ıslahla artırılan kısma ilişkin istemin reddine, manevi tazminat isteminin kabulüne dair verilen 04/10/2018 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 13/10/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davalı vekili Avukat ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
    1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi olanağı bulunmamasına göre davalının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2) Davacının temyiz itirazına gelince;
    Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile maddi tazminatın ıslahla artırılan kısmının zamanaşımı nedeniyle reddine, manevi tazminat isteminin ise kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Davacı vekili; müvekkilinin davalı Bakanlık kadrosunda ...Komutanlığında görev yapmakta iken, 02/06/2003 tarihinde karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle davalı Bakanlık çalışanı ve aynı karakolda görevli dava dışı .... Çavuş ...’ın kullandığı 06 PB 400 plakalı özel araç ile kaza yapması ve araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin yaralanarak sakat kalması nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL maddi, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14/07/2009 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 284.714,00 TL olarak ıslah etmiştir.
    Davalı ... vekili; kazanın idareye ait araçta meydana gelmemesi nedeniyle idarenin sorumluluğu bulunmadığını, sivil aracın görevlendirildiğine dair bir yazı
    olmadığını, olayda hatır taşımacılığının incelenmesi gerektiğini, istenilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece; Adli Tıp Kurumunca verilen maluliyet raporunun davacıya ayrıca tebliğ edilmemesi nedeniyle dava sırasında gelişen olaylar nedeniyle davacının artan zararını 14/11/2008 tarihinde öğrenmiş sayılması gerektiği, davacının bu tarihten itibaren bir yıllık süre içinde ıslah dilekçesini verdiği gerekçesiyle, maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulü ile 284.714,00 TL maddi ve 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Hükmün süresi içerisinde davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2016 tarihli, 2016/9444 esas, 2016/11332 karar sayılı ilamıyla; davalının diğer temyiz itirazları reddedilerek, “... kaza 02.06.2003 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince ıslah talebi 14.07.2009 tarihinde yapılmış, 26.10.2009 tarihinde ıslah harcı yatırılmış, ıslah dilekçesi davalı ... Bakanlığına tebliğ edilmemiş, ancak davalı ... vekilince 15.07.2009 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı def"inde bulunulmuştur. Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malül olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK"nın 459/2 maddesi delaletiyle 102/4 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece ıslahla artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece hükme esas alınan 25.05.2009 tarihli aktüer raporunda hesaplanan 284.714,85 TL üzerinden ıslah edilen davanın yazılı şekilde kabulüne dair hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09/11/2017 tarihli kararıyla karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
    Yerel mahkemece bozma kararına uyularak; davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, ıslahla artırılan kısmın zamanaşımı nedeniyle reddine, manevi tazminat isteminin ise kabulüne karar verilmiştir.
    Öncelikle bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davalı lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    1086 sayılı HUMK"nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk
    Muhakemeleri Kanununda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da
    varlığını sürdürmektedir. Yargıtay"ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak doğmuştur.
    Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.02.1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.
    a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
    b) Yargıtay"ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı"nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
    c) Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
    d) Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.
    e) Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hakta değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re"sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
    f) Kamu düzenine aykırılık da usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
    g) Son olarak maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile de usuli kazanılmış hak doğmaz.
    Burada kısaca “maddi hata” kavramından bahsetmek gerekir.
    Maddi hata (hukuki yanılma), maddi ve hukuki bir olayın olup olmadığı veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder. Burada belirtilen maddi yanılgı kavramı ile belirtilmek istenen amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır. Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bahsi geçen maddi hata; açık, tartışmasız ve her türlü değer yargısı dışında hiçbir suretle başka biçimde yorum yapılamayacak nitelikte bir hata olup, o takdirde usuli kazanılmış hak kuralı hukuki sonuç doğurmayacaktır. Bu tür hatalarda ısrarla maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır. Örneğin, dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, bir belgede yer alan hükmün yok sayılması, olmayan bir hususun tam aksine var sayılması, taşınmaz satış tarihinin veya noterden gönderilen belgenin tarihinin belgelerdekinin aksine yanlış belirlenmesi gibi
    hallerde maddi hatanın varlığı kabul edilerek, bu yöndeki bozmalar usulî kazanılmış hak doğurmayacaktır.
    2918 sayılı KTK’nun 109. maddesinin 1. fıkrasında "Motorlu araç kazalarından doğan
    maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü
    öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı maddenin 2. fıkrasında ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemece ilk olarak ... Üniversitesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığından davacının malüliyet raporunun düzenlenmesi istenilmiş, verilen 05/06/2006 tarihli cevapta, rapor tanzimi için davacının tedavi gördüğü sağlık kuruluşundan tedavinin tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlandı ise sekel mahiyetinde bir arızasının olup olmadığı, varsa eklem hareketlerini ne ölçüde kısıtladığına dair alınacak rapor ile dosyanın gönderilmesi gerektiği bildirilmiş, mahkemece bu kez 10/04/2007 tarihli yazı ile İstanbul Adli Tıp Kurumundan maluliyet raporu tanzimi istenilmiş, 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu 14/05/2007 tarihli cevabında, tüm tetkiklerin temini ve yeni çekilecek ... ... ve frog pozisyonunda grafilerle birlikte davacının kurumda hazır bulunması gerektiği bildirilmiş, davacı bu arada Mayıs 2007 tarihinde tekrar ameliyat edilmiş, mahkeme tarafından davacının 12/09/2007 tarihli yazı ile yine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna sevki sağlanmış, ancak Kurulca 19/09/2007 tarihinde yapılan muayenesinde davacının Mayıs 2007 de tekrar ameliyat edildiği ve hala rehabilitasyonunun devam ettiği belirlenerek, mahkemeye gönderilen 03/10/2007 tarihli cevapta, davacının en yakın bir üniversite veya devlet hastanesine sevki sağlanarak muayene tarihi olan 19/09/2007 tarihinden 8 ay sonra yeni çekilecek iki yönlü kalça grafileri ile birlikte kurumda hazır bulunması gerektiği bildirilerek dosya iade edilmiş, mahkemece 8 aylık sürenin dolması beklenerek davacı tekrar Kurula gönderilmiş, Kurulun 18/06/2008 tarihli raporunda davacının 02/05/2008 tarihinde terar yapılan muayenesinde sol kalçada cup artroplasti, hareketlerin ½ oranında azaldığı, forse hareketlerin ağrılı olduğunun saptandığı, dosyaya ekli grafilerin kurulca yapılan incelemesinde sol asetabulum kırığı ve solda total kalça protesi izlendiği tespitlerine yer verilerek, davacının sol kalça hareket kısıtlılığı nedeniyle % 43 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiği, bu maluliyet oranının sürekli olduğu, kaza tarihindeki kazayı takiben geri kalan % 57 oranındaki meslekte kazanma gücüne ulaşana kadar geçen ve hastanede tedavilerinin devam ettiği dönem olan iyileşme süresinin 12 aya kadar uzayabileceği bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği belirtilmiş, ATK 3. İhtisas Kurulunun açıklanan bu raporu 30/10/2008 tarihli duruşmada davacı tarafından öğrenilmiştir. Bu aşamadan sonra yerel mahkemece alınan hesap raporu ise davacıya 26/05/2009 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı tarafından 14/07/2009 tarihinde sunulan ıslah dilekçesinde maddi tazminat istemi artırılarak 284.714,00 TL ye çıkarılmış, ıslah harcı ise 26/10/2009 tarihinde yatırılmıştır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle; kaza 02/06/2003 tarihinde meydana gelmiş, davacı zararını Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 18/06/2008 tarihli maluliyet raporuyla 30/10/2008 tarihli duruşmada öğrenmiş olup, 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinin 1. fıkrasındaki 2 yıl ve aynı maddenin 2. fıkrasındaki 10 yıllık süre geçmeden tazminat miktarını 14/07/2009 tarihli ıslah dilekçesiyle artırmış ve 26/10/2009 tarihinde ıslah harcını yatırmıştır. Her ne kadar Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bozma ilamında olay tarihinden
    itibaren 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresinin geçtiğinden bahisle ıslahla artırılan kısmın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği belirtilmiş ve mahkemece de bozmaya uyularak ıslahla artırılan kısmın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; 17. Hukuk Dairesi bozma ilamında 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinin 2. fıkrasındaki 10 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınmamış, bu durum Dairemizce maddi hata olarak değerlendirilmiştir. Maddi hata, bozmaya uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hakkın istisnalarından olup, kararın davacı yararına bozulmasına engel teşkil etmeyecektir.
    Şu halde; mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne yönelik ilk kararı usul ve yasaya uygun olmakla, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin maddi tazminat isteminin ıslahla artırılan kısmını zamanaşımı yönünden bozması maddi hataya dayandığından, usuli kazanılmış hak teşkil etmeyecektir. Davacının ıslahla artırdığı maddi tazminat istemi yönünden Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bozma ilamına uyularak verilen ret kararı usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalının temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davacı yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücetinin davalıya yükletilmesine, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi














    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi