Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/267
Karar No: 2018/320

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/267 Esas 2018/320 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/267 E.  ,  2018/320 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza
    Günü : 02.07.2014
    Sayısı : 584-759

    Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ..."un TCK"nun 89/1, 89/2-b, 62 ve 53/6. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 1 yıl süreyle geri alınmasına ilişkin Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 25.12.2012 gün ve 470-1440 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.02.2014 gün ve 10523-4250 sayı ile;
    "...Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK"nın 61/1 ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle TCK"nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde, maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerektiği, olay tarihinde gündüz vakti, yerleşim yeri içerisinde sanığın yönetimindeki çekiciye bağlı dorse ile bölünmemiş çift yönlü stabilize sokakta bulunan boş arsaya geri geri manevra yaparak park etmek istediği sırada, 7 yaşındaki katılana dorsenin arka kısmı ile çarparak katılanın 3. derece kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olduğu ve sanığın asli kusurlu kabul edildiği somut olayda; iki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş şekli ve meydana gelen zarar gözetilip alt sınırdan bir miktar uzaklaşılarak adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken en üst hadden ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 02.07.2014 gün ve 584-759 sayı ile;
    "...Bozma gerekçesinin dosya içeriğine ve olayın oluş şekline uygun düşmemesi nedeni ile önceki kararda direnilmesi gerektiği, Zira; Yargıtay 12 . Ceza Dairesinin söz konusu bozma kararı ile yerel mahkemenin olaya nüfus ederek ve yüz yüze yargılama kuralı sonrasında edindiği vicdani kanaate göre uyguladığı cezadaki takdir hakkına müdahale ettiği, evrak üzerinde değerlendirme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince, olayın yerel mahkemenin edindiği kanaat çerçevesinde yeterli kanaate sahip olma olanağının bulunmadığı, buna rağmen mahkemenin takdir hakkında müdahale edilmesinin usul ve yasaya uygun görülmediği, kaldı ki; önceki karar gerekçesinde meydana gelen yaralanmadan dolayı dosya içine ibraz edilen fotoğraflarda dikkate alınarak mağdurun yürümekte zorluk çekecek şekilde mağduriyete uğradığı, sanığın yargılama aşamasında mağdurun ve ailesinin uğramış olduğu somut maddi zararı gidermediği, sanığın meydana gelen olayda tam ve asli kusurlu olduğu, ağır tonajlı ve oldukça büyük ebatta olan tır kamyonunun çocukların oyun oynadığı mahalle arasına tüm uyarılara rağmen sanık tarafından ısrarla park edilmeye devam edildiğinin katılan ... tarafından belirtilmiş olduğu ve katılan ..."in bu beyanlarının mahkemece inandırıcı görüldüğü belirtilerek sevk maddesinde ön görülen cezanın alt sınırından uzaklaşma sebeplerinin bu şekilde vicdani kanaat olarak ortaya konulduğu, dolayısıyla tesis edilen ilk hükümde olayın oluş şekline, usul ve yasaya aykırı hiç bir yön bulunmadığı kanaatine varıldığı" gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.11.2014 gün ve 304319 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 278-817 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 01.03.2017 gün ve 21-1547 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; TCK’nun 89/1. maddesi gereğince 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektiren taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık hakkında temel cezanın 1 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    30.03.2012 tarihinde gündüz vakti, meskun mahaldeki bölünmemiş, çift yönlü stabilize sokakta bulunan boş arsaya sanığın idaresindeki çekiciye bağlı dorseyi park etmek için geriye doğru manevra yaptığı sırada dorsenin arka kısmı ile yedi yaşındaki yaya mağdur ..."ye çarptığı,
    Mağdur hakkında Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığınca düzenlenen 04.05.2012 tarihli adli muayene raporuna göre; mağdurda sağ ischium pubik kol kırığı ile sol diz posteriordan başlayıp sol kruris posteromeiale uzanan 10x40 santimetre boyutlarında nekrotik abraze cilt alanı saptandığı, mevcut yaralanmanın mağdurun hayatını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilmeyecek ve kırığın hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte olduğu,
    Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen özürlü sağlık kurulu raporuna göre; mağdurda travma sonrası stres bozukluğu, sol uyluk posteriorundan cruis ortasına uzanan greflenmiş doku defekti ile sol dizde felxion kontraktürü ve sol pubis kırığı olduğu, bağımsız dengeli yürüdüğü, merdiven inip çıktığı ve hastada özürlülük oluşturacak patoloji bulunmadığı, özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybının % 39 oranında olduğu,
    Kaza tespit tutanağı ve keşif sonrası emniyet amiri bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre; sanığın geri manevra sırasında boş arsa üzerinden geçen yayaları gözetip tedbir alarak geri geri gitmesi gerekirken bu hususa riayet etmediği ve Karayolları Trafik Kanunun 84. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde düzenlenen “manevraları düzenleyen genel şartlara uyma” kuralını ihlal ettiği olayda asli ve tamamen kusurlu olduğu,
    Sanık ..."un C, D ve E sınıfı sürücü belgelerine sahip olup son 1 yılda toplam 132 ceza puanının bulunduğu,
    Tespit edilmiştir.
    Katılan ...; olayı görmediğini, çocukların oynadığı alana tırı park etmemesi için mahalle halkı ile birlikte sanığı birçok kez uyardıklarını, sanığın uyarılmasına rağmen mahallede tırı hızlı bir şekilde kullandığını, kaza nedeniyle mağdurun yürümekte zorlandığını, zararının giderilmediğini, hukuk mahkemesinde açtıkları tazminat davasının devam ettiğini,
    Mağdur ...; olay günü kazanın meydana geldiği alanda oyun oynadığını, sanığın yönetimindeki tırın geri geri geldiğini fark etmesi üzerine bağırdığını, ancak sanığın kendisini duymayarak manevrasına devam ettiğini ve ayağını ezdiğini, havanın rüzgarlı ve etrafın tozlu olduğunu,
    Tanık ...; sanığın yönetimindeki tır ile boş arsaya giriş yaptığında mağduru altına alıp seyrettiğini görmeleri üzerine çevredekiler ile birlikte sanığı bağırarak durdurduklarını,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ...; boş arsayı kontrol edip yönetimindeki tır ile geri geri giriş yaptığını, bu esnada çevredekilerin bağırması üzerine aracını durdurduğunu, havanın aşırı rüzgarlı olduğunu, mağdurun esen rüzgarın etkisi ile savrulup aracının altına girmiş olabileceğini, zararı gidermek üzere mağdurun ailesi ile anlaşmak istediğini, ancak 20.000 Lira talep edilince zararı gideremediğini savunmuştur.
    Yerel mahkemece, sanık hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gerekçe olarak; “Ağır tonajlı ve oldukça büyük ebatta olan tır kamyonunun çocukların oyun oynadığı mahalle arasına tüm uyarılara rağmen sanık tarafından ısrarla park edilmeye devam edildiğinin, katılan ... tarafından belirtilmesi ve bu beyanın mahkememizce inandırıcı görülmüş olması, mağdurda meydana gelen yaralanmanın ağır nitelikte olması ve sanığın meydana gelen kaza nedeniyle, mağdur ve ailesinin uğradığı maddi zararı giderme girişiminde bulunmaması” ve "suçun işleniş şekli, kusur durumu ve mağdurdaki yaralanmanın niteliği" hususlarının gösterildiği anlaşılmaktadır.
    Taksirle öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nun 89. maddesinin 1. fıkrasında; “Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlemiş, aynı kanunun “taksiri” düzenleyen 22. maddesinin 4. fıkrasında; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir” hükmüne yer verilmiştir.
    5237 sayılı TCK’nun “cezanın belirlenmesini” düzenleyen 61. maddesinin 1. fıkrası; “Hâkim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler”, aynı maddenin 10. fıkrası ise, “Kanunda açıkça yazılı olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir” şeklindedir.
    Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nun 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı Kanunun 22. maddenin 4. fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nun 61. maddesinin 1 ile 22. maddesinin 4. fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
    Ancak, TCK’nun 61. maddesinin 1. fıkrasındaki bu ölçütler genel nitelikli olup her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan "suçun işlenmesinde kullanılan araçlar", (f) bendinde yer alan "failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı" ve (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütleri uygulanamayacaktır.
    Tüm bu kanuni düzenlemeler karşısında taksirli suçlarda temel cezanın belirlenmesinde öncelikle failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, ancak kusurluluğun yanında "suçun işleniş biçimi", "suçun işlendiği zaman ve yer", "suç konusunun önem ve değeri" ile "meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı" ölçütlerinin de dikkate alınacağı sonucuna varılmaktadır.
    Öte yandan 5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
    Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda, alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de, bundan herhalde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK"nun 61. maddesinin 1. fıkrasındaki olaya uyan diğer ölçütler ve "orantılılık" ilkesi bir bütün halinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın, yönetimindeki çekiciye bağlı dorseyi gündüz vakti, meskûn mahaldeki bölünmemiş, çift yönlü stabilize sokakta bulunan boş arsaya park etmek için geriye doğru manevra yaptığı sırada dorsenin arka kısmı ile mağdura çarptığı ve kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu olayda, Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığınca düzenlenen rapora göre mağdurdaki kemik kırığının hayati fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek nitelikte olduğunun, Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen rapora göre ise, mağdurdaki yaralanmanın % 39 oranında vücut fonksiyon kaybına neden olduğunun belirtilmesi karşısında; yaralanmasının niteliğinin belirlenmesine dair mağdur hakkında yeniden rapor alınarak sonucuna göre, 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektiren taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan dolayı sanık hakkında temel cezanın, TCK"nun 22. maddesinin 4. fıkrası ve 61. maddesinin 1. fıkrasındaki ölçütler ile aynı Kanunun 3. maddesinde yer alan "orantılılık" ilkesi bir bütün halinde değerlendirilip alt hadden makul oranda uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, üst hadden ceza tayin edilmesinde isabet bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Direnme yolu ile Yargıtay Ceza Genel Kurul gündemine gelen Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesi ile Yüksek 12. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık, hâkimin temel cezayı belirlerken cezanın alt ve üst sınırı arasındaki takdir yetkisini kullanmasını belirleyen 5237 Sayılı Yasanın 3/1 ve 61. maddesinin uygulanması ile ilgilidir.
    Somut olayda, gündüz vakti yerleşim yeri içerisinde sanığın, yönetimindeki çekiciye bağlı dorse ile bölünmemiş çift yönlü stabilize sokakta bulunan boş arsaya geri geri manevra yaparak park etmek istediği sırada 7 yaşındaki katılana dorsenin arka kısmı ile çarparak katılanın üçüncü derece kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olduğu ve sanığın asli kusurlu olduğu kabul edilerek TCK"nun 89/1-2-b maddeleri uyarınca cezanın üst haddinden uygulama yapılarak mahkumiyet kararı tesis edildiği; ancak sanığın temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen bozma ilamı ile "taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK"nun 61/1 ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak sureti ile TCK"nun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı olacak şekilde, maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması" gerektiği nedeni ile bozulan Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesi"ince Yargıtay 12. Ceza Dairesinin bozma kararına direnilmiştir.
    Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
    Kanunun öngördüğü sınırlar arasında ceza tayini hâkimin takdir ve değerlendirme yetkisinde ise de bu yetkinin kullanılmasında adalet ve nesafet kurallarına bağlı kalınması, bu konudaki gerekçenin suçun işleniş şekli, kanuna aykırılığın derecesi, suç sebepleri, sanığın kişiliği, kastın yoğunluğu gibi hususların dosya içeriğine uygun olması, emsal olaylar ile genel uygulama dikkate alınarak 5237 sayılı TCK"nun 3/1. maddesine uygun olarak işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı cezaya hükmolunması gerekmektedir.
    5237 sayılı TCK’nun "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, "Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur" biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında "orantı" bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
    5237 Sayılı Yasanın 89. maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçunda, mağdurun yaralanmasına göre sanığın üzerine atılı eylem 5237 sayılı Yasanın 89/1. maddesine göre "üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası"nı gerektirmekte olup, sanığa en üst sınır olan 1 yıl hapis cezası verilmiştir.
    Mağdurun yaralanma ağırlığına göre 5237 Sayılı Yasanın 89/1-2-3-4. maddelerine göre cezayı ağırlaştırılmış haller düzenlenmiştir.
    Yüksek 12. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulun sayın çoğunluk görüşü mağdurun yaralanmasın ağırlık derecesinin cezanın alt ve üst sınırı arasında belirlemesinde etkili olduğu, buna göre mağdurun yaralanmasının ATK raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilemiyecek nitelikte, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek düzeyde olmasına göre sanığa alt ve üst sınır arasında ceza verilmesi gerekirken üst sınırdan ceza verilmesinin hak ve nesafet kuralına uygun olmadığı yönündedir.
    Yüksek 12. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulun sayın çoğunluk cezayı belirleyen kriterin mağdurun yaralanmasının düzeyi ile ilgili görerek cezanın alt ve üst sınırı buna göre belirtilmesi yönündeki görüş 5237 sayılı yasada mağdurun yaralanmasının 89. maddesinde cezanın nitelikli halini belirlemesinde ki (1,2,3,4) maddeleri ile birlikte değerlendirmektedir.
    Kanun koyucu 5237 Sayılı Yasanın 3/1. maddesinde eylemin ne şekilde gerçekleştiğinin cezanın alt ve üst miktarında oranın belirlenmesinde etkili olduğunu belirterek "işlenen fiilin ağılığı ile orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur." şeklinde düzenleme getirmiştir.
    Aynı şekilde hakimin cezanın alt ve üst sınırın belirlemesinde 5237 sayılı Yasanın 61. maddesinde;
    "Hâkim, somut olayda;
    a) Suçun işleniş biçimini,
    b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
    c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
    d) Suçun konusunun önem ve değerini,
    e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
    f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
    g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
    Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler."
    Görüldüğü üzere cezanın belirlenmesinde hakim takdir yetkisini kullanırken cezanın alt ve üst sınırı arasındaki sınırı 5237 Sayılı Yasanın 3/1. maddesine göre orantılı olarak belirlerken, sanığın eyleminin gerçekleştirme şekli, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı ve önemi ve failin kastının veya kusurun ağırlığı ve önemini dikkate alarak cezanın alt ve üst sınır arasındaki orantıyı belirler.
    Kanun koyucu 5237 sayılı Yasanın 3/1. maddesinde takdir hakkını belirleyen düzenlemede "işlenen fiil" denmektedir aynı şekilde 5237 Sayılı Yasanın 61. maddesinde cezanın belirlenmesinde dikkate alınacak ölçüleri neye göre belirlerken "işleniş biçimi", "işlenmesinde", "işlendiği" kelimelerini sık sık tekrar ederek sanığın suçu işlenme şeklini ceza orannı belirlerken dikkate alınacak noktayı göstermektedir. "İşlenen" kelimesinin sözlük anlamı, hukuk dilinde, muhasebe dilinde, edebiyat yazılarında ve günlük kullanılan dilde; "Bir işi sonuçlandırmak için yapılmış olan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat. Bir amaca ulaşmak için tutulan yol, anlamında kullanılmaktadır." Yasa koyucu bu kelimeyi kapsayıcı bir kelime olarak kabul ederek cezanın oranında dikkate alınacak temel kuralda özenle tekrar tekrar kullandığı anlamında kabul etmek gerekir.
    Kelimeler ve terimler tevatür şeklinde herkes tarafından bilinen kabul edilen ve kullanılan anlamı dışında anlamak mümkün değildir. "Kelamda asıl manayı hakikidir." Yerinde kullanılan söz anlamı dışında kullanılamaz ve yorumlanamaz. Burada "işlenen" kelimesinin anlamı açıktır bu açık anlam ve yasa koyucunun açık iradesinin olduğu düzenleme varken 5237 Sayılı Yasada taksirle yaralama suçuna ilişkin 89. maddesinin (1,2,3,4) maddelerinde düzenlenen ağırlaştırılmış hallerinde dikkate alınacak mağdurun yaralanma derecesini tek başına cezayı belirlenmesi yönündeki yasa koyucunun iradesi ile uygun düşmediği kanaatindeyim. Kaldı ki bir an Yüksek 12. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulun çoğunluk görüşünde olduğu gibi mağdurun yaralanmasının derecesi cezanın belirlenmesinde tek başına etkili olduğunu kabul etsek bile olayımızdaki mağdur ... suç tarihinde 7-8 yaşında bir erkek çocuktur. Bu yaralanmadan dolayı dosya içeriğine göre her ne kadar yaralanmasında yürümesini tamamen engellenmese de gözle görünür bir aksaklığa neden olduğu, ilerleyen yaşında meslek seçimi, şahsi ve ailevi hayatında etkili olacağı gibi hususlar dikkate alındığında ceza oranı mağduriyet dikkate alınırken gerçek mağdura etki eden nedenler dikkate alınmadan sadece Adli Tıp Kurumu raporunun belirleyeceği görüşe göre belirlemek suçta ve cezada kanunilik ilkelerine de aykırıdır.
    Somut olayda ağır tonajlı çekici ve dorsesi olan TIR"ın sanığın savunmasında da belirttiği üzere rüzgarlı ve tozlu bir bir günde kamyonunun çocukların oyun oynadığı mahalle arasına tüm uyarılara rağmen sanık tarafından ısrarla park edilmeye devam edildiği ancak sokakta bulunanların ikazı ile TIR"ın durdurulduğu tarafların beyanı,olay yeri tespiti ve mahkeme gözlemine göre sabit olduğu anlaşılmıştır. Mağdurun yürümesinde hayat boyu devam edecek aksamaya neden olan yaralama eyleminin gerçekleşme süreci bir bütün halinde değerlendirildiğinde mahalle arasında sokak içinde çoçukların oyun oynadıkları bir yere yüksek tonajlı TIR"ın park edilmesi 5237 Sayılı Yasanın 3/1 ve 61. maddelerinde belirtilen sanığın eyleminin gerçekleştirme şekli, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı ve önemi ve failin kastının veya kusurun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında Mahkemenin sanığın işlediği eyleme uygun olarak orantılı ceza miktarı değerlendirmesi yaptıgı görülmektedir.
    Bu sebeplerle, 5237 Sayılı Yasanın 3/1 ve 61. maddelerinde açıkça belirtilen "Suçun işleniş" biçimi ile ilgili düzenleme dikkate alındığında 5237 sayılı Yasanın 89. maddesinin ağırlaştırılmış hallerinde dikkate alınacak olan mağdurun yaralanma derecesinin tek başına cezayı belirlenmesi yönündeki görüşün yasa koyucunun iradesine ile uygun düşmediği kanaati ile Ceza Genel Kurulun çoğunluk görüşüne katılmıyorum" görüşüyle,
    Bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 02.07.2014 gün ve 584-759 sayılı direnme kararına konu hükmünün, yaralanmasının niteliğinin belirlenmesine dair mağdur hakkında yeniden rapor alınarak sonucuna göre, sanık hakkında temel cezanın, dosya muhtevası ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun şekilde asgari hadden makul oranda uzaklaşılarak belirlenmesi gerekirken, üst hadden ceza tayini isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi