Esas No: 2015/389
Karar No: 2018/318
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/389 Esas 2018/318 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 32-154
Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan sanık ..."ın TCK"nun 125/3-a, 43/1-2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir 19. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.10.2011 tarihli ve 32-154 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.02.2015 tarih ve 32409-11231 sayı ile
"...Sanığın şikayetçi polis memuruna aynı zamanda birden fazla kez hakaret etmesi eyleminde, 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesindeki teselsül hükmünün, "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda..." şeklinde düzenlenmesi karşısında, sanığın eyleminin tek bir hakaret suçunu oluşturacağı ve teselsül hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeyerek yazılı şekilde fazla ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.02.2015 tarih ve 123307 sayı ile;
"...Sanıklar ... ve ..."ın alkollü araç kullanmaktan yakalanarak Salih İşgören Polis Merkezi Amirliğine getirildikleri, görevli polis memuru olan müşteki ..."in sanık ... hakkında alkollü araç kullanmaktan ve sanık ... hakkında ise Kabahatler Kanunundan işlem yapıldığı sırada, sanık ... kendisinin Dokuz Eylül Hastanesinde çalıştığını söyleyerek "inşallah hastaneye bir polis abi düşmez, ben yapacağımı bilirim" diye tehdit ettiği, sanık ..."ın ise elleri arkasında müştekinin yanına gelerek göğsü ile müştekiyi itekleyip masaya vurarak "sen bu işlemi nasıl yapansın ben ajanıma ajan" dediği, bunun üzerine iki sanığın da dışarıya çıkarıldığı, daha sonra müşteki Kemal"in sanıkların imzalarını almak için içeriye çağırdığı, bu kez sanıklar ... ve ... ile bu şahısların yanlarında bulunan yakınları olan diğer sanıklar ... ve ..."ın, müşteki Kemal"in üzerine yürüyerek "seni dava edeceğiz, sen görürsün, bize küfür edecek polisin anasını avradını sinkaf ederiz" dedikleri, sanıkların polis merkezi önüne çıkarıldıkları, bu kez polis merkezi önünde şüpheli ..."ın müştekiye "a...sokayım, senin var ya ecdadının a... sokayım" diye bağırdığı daha sonra sanık ..."ın polis merkezi bahçe kapı duvarı üzerinde bulunan demir muhafazalı aydınlatma lambasını eliyle vurarak kırdığı şeklinde gerçekleşen olayda, sanık ..."ın görevli polis memuru ..."e yönelik olarak birden fazla ve kısa zaman aralığından hakaret içeren sözler söylediği, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın müşteki polis memuruna yönelik aynı suç işleme kararının icrası kapsamında, kısa zaman aralığında, aynı mağdura karşı aynı suçun birden fazla işlediği ve sanık hakkında TCK"nun 43/1. maddesinde yazılı teselsül hükümlerinin uygulanması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 07.04.2015 tarih ve 4938-23184 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ..., ... ve ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçları ile sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin; sanık ... hakkında mala zarar verme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin olup karakol binası önünde işlenen hakaret suçunda aleniyet unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği ve sanık hakkında hüküm kurulurken temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekip gerekmediği hususlarının da ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
CD okuma tutanağında; olay günü saat 04.42 sıralarında inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve sanık ..."ın alkollü şekilde araç kullanılması nedeniyle haklarında yasal işlem yapılmak üzere karakola getirildikleri, bu sırada sanık ..."ın nöbetçi memur Yunus Başel"e “Ajan mıyız, emniyet müdürü olacakmış, beni aldı ya, biz bir tane polis memuru vurulunca üzülüyoruz, beni aldı ya” dediği, saat 04.45"te şikâyetçi ... ve ekip arkadaşının içeriye girdiği, şikâyetçi Kemal"in sanıkları kastederek tutanak düzenleyen polis memurlarına “Kabahatliler mi” diye sorduğu, bu sırada sanık ..."ın, “Beni neden getirdiniz, suçu mu söyleyin, tamam” dediği, yine tutanak düzenleyen polis memurlarına hitaben “Elini cebine sokmuş geziyor emniyet müdürü ya”, karakolun müracaat bölümüne giderek “Karakol amirini bana çağırın”, asayişte görevli polis memurunu kastederek de “Bu insan kim, kim bu memur arkadaş kim” dediği, sanık ..."ın görevli polis memurları ve diğer sanıklar tarafından sakinleştirilmeye çalışıldığı, asayiş ekipleri tarafından düzenlenen tutanağın Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü Başpolisi olan şikâyetçi Kemal"e teslim edildiği, şikâyetçi Kemal"in inceleme dışı sanık ..."a alkollü araç kullanmaktan; diğer sanıklara ise Kabahatler Kanunundan işlem yapılacağını, ayrıca inceleme dışı sanık ..."ın sürücü belgesinin geri alınacağına dair açıklamalarda bulunduğu, işlemlerin devam ettiği sırada Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde çalıştığını söyleyen inceleme dışı sanık ..."ın “İnşallah hastaneye bir polis abi düşmez, ben yapacağımı bilirim” dediği, bu esnada sanık ..."ın da şikâyetçi Kemal"in önündeki bankoya yumruk atarak “Ajanım ben ajan” demesi üzerine, inceleme dışı sanıklar tarafından sanık ..."ın dışarıya çıkarıldığı, şikâyetçi Kemal"in karakolun giriş kapısına kadar giderek dışarıda bulunan inceleme dışı sanık ..."ı çağırdığı, sanık ve inceleme dışı sanıkların tekrar müracaat bölümündeki bankoya geldikleri sırada inceleme dışı sanık ..."in şikâyetçi Kemal"in üzerine yürüyerek “Kim benim anama küfür ediyor, ben onun a... koyarım” dediği, bunun üzerine polis memurlarının inceleme dışı Garip"i dışarıya çıkardıkları, karakol içine girmeye çalışan inceleme dışı sanıklar ve sanık ..."in şikâyetçi Kemal"in üzerine doğru yürüyerek “Seni dava edeceğiz, sen göreceksin” diyerek şikâyetçiye küfür ettikleri, saat 05.09"da karakolun dış kapısı önünde bulunan sanık ..."ın “A..., y... sokayım, senin var ya, senin ecdadının a..., y... sokayım” şeklinde sözler söylediği, sonrasında karakolun bahçe kapısı duvarı üzerinde bulunan demir muhafazalı aydınlatma lambasını eliyle vurup kırdığı bilgilerine yer verildiği anlaşılmaktadır.
Şikayetçi ...; Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde görev yaptığını, olay günü saat 04.30 sıralarında haber merkezinden anons gelmesi üzerine ekip olarak karakola geçtiklerini, inceleme dışı sanık ... hakkında alkollü araç kullanmaktan işlem yaptıkları sırada sanık ..."ın kendisini engellemeye çalıştığını, bunun üzerine görevlilerin sanık ..."ı dışarıya çıkardıklarını, inceleme dışı sanık ..."ın da sanık ile birlikte dışarıya çıktığını, bir süre dışarıda kalan inceleme dışı sanık ..."ın, yasal işlemlerinin yapılması amacıyla içeri girdiği, bu sırada sanık ve diğer inceleme dışı sanıkların da inceleme dışı sanık ..."ın arkasından geldiğini, üstüne yürüyen inceleme dışı sanık ... ile sanık ..."ın“Sen bize nasıl küfredersin, bunun hesabını vereceksin, bize küfür edecek polisin anasını avradını çocuğunu sinkaf ederiz, y..., g..üne sokarız” şeklinde hakaret ettiklerini, inceleme dışı sanık ..."in ise “Binali Yıldırım benim hemşerim, sen gününü görürsün” diyerek kendisini tehdit ettiğini, dışarı çıkarılan sanık ..."ın karakolun önünde bulunan aydınlatma lambasını kırdığını,
Tanıklar ... ve ... kollukta; olay gecesi sanıkların alkollü araç kullanmaları nedeniyle Kabahatler Kanunu uyarınca işlem yapılmak üzere karakola getirildiklerini, sanık ve inceleme dışı sanıklar hakkında tutanak düzenlenirken inceleme dışı sanık ..."in “Sen nasıl anama küfredersin?” diyerek şikâyetçinin üzerine yürüdüğünü, sanık ve diğer inceleme dışı sanıkların da aynı eylemi gerçekleştirmeleri üzerine olaya karışanları karakolun dışına çıkarttıklarını, kendilerine küfredilmediğini açıklamaya çalıştıklarını, buna rağmen sanık ve inceleme dışı sanıkların şikâyetçiye ana avrat küfür edip tehdit ettiklerini, sanık ..."ın karakol önündeki aydınlatma lambasını kırdığını,
Tanık ... mahkemede farklı olarak; sanık ve inceleme dışı sanıklar hakkında tutanak düzenledikleri sırada bir takım küfürleşmeler olduğunu, ancak kimin kime hakaret ettiğini net olarak duymadığını,
Tanık ... mahkemede farklı olarak; sanık ..."ın şikâyetçiye birden fazla kez “Ananı avradını sinkaf ederim” dediğini, bunun haricinde küfür edildiğini duymadığını,
Tanık ... kollukta; Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde görev yaptığını, olay günü saat 04.30 sıralarında haber merkezinden anons gelmesi üzerine şikâyetçi ile birlikte karakola geçtiklerini, alkollü araç kullanmaktan inceleme dışı sanık ... hakkında işlem yaptıkları sırada sanık ..."ın yanlarına gelerek şikâyetçiyi iterek “Sen bu işlemi nasıl yaparsın?” dediğini, polis memuru arkadaşlarının sanık ..."ı dışarıya çıkardıklarını, inceleme dışı sanık ..."ın da sanığın arkasından gittiğini, şikâyetçinin işlemlere devam etmek için inceleme dışı sanık ..."ı çağırdığını, içeriye giren sanık ve inceleme dışı sanıkların “Sen bize nasıl küfredersin” diyerek şikâyetçinin üzerine yürüdüklerini, polis memurlarının araya girdiğini, inceleme dışı sanıklar ve sanığın “Sen bize nasıl küfredersin, bunun hesabını vereceksin, bize küfür edecek polisin anasını avradını çocuğunu sinkaf ederiz, y..., g..tüne sokarız” dediklerini, inceleme dışı sanık ..."in ayrıca “Binali Yıldırım benim hemşerim, sen gününü görürsün” diyerek şikâyetçiyi tehdit ettiğini, sanık ve inceleme dışı sanıklara kendilerine kimsenin küfretmediğini anlatmaya çalıştıklarını, ancak inceleme dışı sanıklar ve sanığın eylemlerine karakolun dışında da devam ettiklerini,
Mahkemede farklı olarak; karakolda işlemler yapıldığı sırada sürekli olarak “Ananı avradını çocuğunu sinkaf ederim” şeklinde şikâyetçiye hakaret edildiğini, ancak kimin küfür ettiğini tam olarak görmediğini,
İnceleme dışı sanık ...; sanık ve inceleme dışı sanıklarla birlikte alkol alıp eğlendikten sonra evlerine döndükleri sırada, polis memurlarının kendilerini durdurarak biber gazı sıktıklarını, tutanak düzenlemek için karakola götürüldüklerini, bu sırada ağabeyi sanık ..."ın “Bizim suçumuz ne, neden böyle davranıyorsunuz” dediğini, ağabeyini sakinleştirmek amacıyla dışarıya çıkaracağı esnada şikâyetçinin “Senin a.... koyarım, a.. koyduğumun çocuğu, çık dışarıya” dediğini, bunun üzerine yeğeni inceleme dışı sanık ..."in tepki gösterdiğini, karakolda bulunan diğer polis memurlarının da kendilerine hakaret ettiklerini,
İnceleme dışı sanık ...; alkollü araç kullanmak nedeniyle işlem yapılmak üzere karakola getirildiklerini, polis memurlarının, amcası inceleme dışı sanık ... ve babası sanık ... ile sert şekilde konuştuklarını, bu sırada gerginlik yaşandığını, babası sanık ..."ın dışarı çıkarken şikâyetçinin “A... koyduğumun çocukları, dışarı çık” dediğini, bunun üzerine kendisinin de tepki gösterdiğini, ancak herhangi bir hakaret ve tehdit eyleminin olmadığını,
İnceleme dışı sanık ...; karakolda işlemler yapıldığı sırada bir polis memurunun “Çıkarın bu anasını sinkaf ettiğimin çocuklarını” şeklinde bağırdığını, yeğeni sanık ..."ın da bu duruma sinirlenerek aydınlatma lambasını kırdığını, şikâyetçinin üzerine yürümediklerini, herhangi bir hakaret ve tehdit eyleminin olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ...; akrabası olan inceleme dışı sanıklarla evlerine döndükleri sırada arkalarında tepe lambası yanan bir araç gördüklerini, dar bir sokakta olmaları nedeniyle ambulans olduğunu düşündükleri araca yol vermek için ana caddeye çıkıp durduklarını, arkalarındaki aracın polis aracı olduğunu anlayınca araçtan indiklerini, ne olduğunu anlayamadan polis memurlarının kendilerine biber gazı sıkıp yaka paça karakola getirildiklerini, bu sırada bir polis memurunun “Alın bu şerefsizi, başımı belaya sokmasın, beni piskopata bağlamasın” dediğini, polis memurlarından sonradan duyduğu kadarıyla trafik polislerinden birinin arkasından “Alın bu a... koyduğumun yavşağını, başımı belaya sokmasın” şeklinde sözler söylemiş olduğunu, bunun üzerine inceleme dışı sanık ..."in tepki gösterdiğini öğrendiğini, herhangi bir hakaret eyleminin olmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
I- Sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun incelenmesinde;
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, "zincirleme suç" hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununa hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, TCK’nun "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44 (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
5237 sayılı Kanunun 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır" biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz" düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
TCK"nun 43. maddesinin 1. fıkrası uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
TCK’nun 43. maddesinde 1. fıkrasında bulunan, "değişik zamanlarda" ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK’nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınabilecektir.
Burada "aynı zaman" ve "değişik zaman" kavramları üzerinde durulmalıdır. Kanunda bu konuda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin belirlemelerin yapılması mümkün olmadığından, bu husus her somut olayın ve suçun özellikleri göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin "değişik zamanlarda" işlenip işlenmediği tespit edilmelidir. Bu bağlamda "aynı zamanda" kavramı dar yorumlanmayarak çok kısa zaman aralıkları aynı zaman dilimi olarak kabul edilmelidir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.06.2010 gün ve 98-143 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da bu hususlar vurgulanmıştır.
TCK"nun 43. maddesinin 1. fıkrasının açıklığı karşısında öğretide de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
Öte yandan, kanunumuz zaman konusunda olduğu gibi suçların işlendikleri yer bakımından da bir sınır koymamıştır. Ancak, suçların aynı yerde işlenmeleri, suç işleme kararındaki birliğin bir işareti olarak kabul edilebilir.
Aynı suç işleme kararının varlığının, olaysal olarak suçun işlenmesindeki özellikler, suçun işleniş biçimi, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, mağdurların farklı olup olmadıkları, ihlâl edilen değer ve yarar ile korunan değer ve yarar, olayların oluşum ve gelişimi ile tüm özellikleri değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir.
TCK"nun 43. maddesinin 1. fıkrasının düzenlemesinden anlaşılacağı üzere zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda artırılmaktadır.
Diğer taraftan Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı üzere, bir fiilin hukuki anlamda tekliği ile doğal anlamda tekliği kavramlarının aynı olmadığı da gözardı edilmemelidir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki manada hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar, suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki tek bir fiili oluşturmaktadır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2016, s. 492) Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk vurmak suretiyle yaralaması durumunda, failin birden fazla hareketi olmasına rağmen kastı bir kişiyi yaralamaya yönelik olduğundan ortada tek fiil ve neticesi ile birlikte tek suç vardır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... ve inceleme dışı sanıkların alkollü şekilde araç kullanması nedeniyle haklarında yasal işlem yapılmak üzere görevlilerce karakola getirildikleri, sanık ve inceleme dışı sanıklar hakkında tutanak düzenlenirken sanığın şikâyetçi Kemal"i iterek “Sen bu işlemi nasıl yaparsın, ben ajanım ajan” dediği, bunun üzerine sanığın polis memurları tarafından karakol binası dışına çıkarıldığı, şikâyetçinin karakolun giriş kapısına giderek dışarıda bulunan inceleme dışı sanık ..."ı çağırdığı, bu esnada sanığın da karakola girip, şikâyetçinin üzerine doğru yürüyerek “Seni dava edeceğiz, sen göreceksin” şeklinde sözler söylediği, yeniden dışarıya çıkarılan sanığın bu kez karakolun dış kapısı önünde “A..., y... sokayım, senin var ya, senin ecdadının a..., y... Sokayım” diyerek şikâyetçiye hakaret ettiği, sonrasında karakolun bahçe kapısı duvarı üzerinde bulunan demir muhafazalı aydınlatma lambasını eliyle vurup kırdığı olayda; sanığın, şikâyetçiye yönelik birden fazla kez hakaret içeren sözlerinin aynı yerde ve çok kısa zaman aralığı içerisinde söylemesi karşısında; hukuki anlamda bütünlük arz eden eylemlerinin tek bir suç oluşturduğu ve hakkında TCK’nun 43. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Dairenin sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığına yönelik bozma kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu konudaki itirazı yerinde görülmemiştir.
II- Karakol binası önünde işlenen hakaret suçunda aleniyet unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesinde;
5237 sayılı TCK"nun 125. maddesinin dördüncü fıkrasında hakaret suçunun alenen işlenmesi, bu suçun nitelikli bir şekli olarak kabul edilmiştir. Bu fıkraya ilişkin madde gerekçesinde, aleniyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması şeklinde belirtilmiştir.
Hakaret suçunun, belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek bir ortamda veya çok sayıda kişinin öğrenmesini sağlayacak herhangi bir araçla işlenmesi halinde, aleniyet vardır. Aleniyetin varlığı için, çok sayıda insanın hakareti öğrenmesinin olanaklı olması yeterlidir; söylenenlerin fiilen duyulması şart değildir. Aleniyet halinde, mağdur, hakaretin az sayıda kişi önünde gerçekleşmesine oranla, daha fazla rencide olacağı için, bu nitelikli hâl kabul edilmiştir. (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, 3. Baskı, 2016, s. 235). Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde de alenen işlendiği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın hakaret fiilini gerçekleştirdiği karakol binasının ön tarafının herkese açık bir yer olması ve söylenen sözlerin belirsiz sayıda kişi tarafından algılanabilir mahiyette bulunması karşısında, aleniyet unsurunun gerçekleştiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu yönden değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
III- Sanık hakkında hüküm kurulurken temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesine gelince;
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler TCK"nun 61. maddesinin 1. fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda,
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kabahatler Kanunu uyarınca hakkında işlem yapılmak üzere karakola getirilen sanığın, şikâyetçiye yönelik birden fazla, çok kez ve sürekli hakarette bulunduğu göz önüne alındığında, sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı ve suçun işleniş biçimi dikkate alınarak temel cezanın eylem ile orantılı olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu yönünden de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile TCK"nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri nazara alınarak sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından da yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
1- Sanık ... hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığına ilişkin birinci uyuşmazlık yönünden REDDİNE,
2- Karakol binası önünde işlenen hakaret suçunda aleniyet unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğine ve sanık ... hakkında hüküm kurulurken temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlıklar yönünden ise değişik gerekçeyle KABULÜNE,
3- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10.02.2015 tarih ve 32409-11231 sayılı bozma ilamına, bozma öncesi ilk hükümde aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla;
a) "Sanığın hakaret suçunu alenen işlemesi nedeniyle cezasında artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi",
b) "Temel cezanın eylem ile orantılı olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin dikkate alınması",
c) "Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 karar sayılı kararı ile TCK"nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri nazara alınarak, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması"
Hususlarının mevcut bozma nedenine EKLENMESİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.06.2018 tarihinde yapılan müzakerede her üç uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.